Translation of "Ayudarle" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Ayudarle" in a sentence and their turkish translations:

Intenté ayudarle.

Ona yardım etmeye çalıştım.

¿Puedo ayudarle?

Ben size yardımcı olabilir miyim?

- ¿Qué puedo hacer para ayudarle?
- ¿Cómo puedo ayudarle?

Size nasıl yardım edebilirim?

No puedo ayudarle.

Ona yardım edemiyorum.

Me gustaría ayudarle.

Size yardımcı olmaktan mutluluk duyarım.

¿Cómo puedo ayudarle?

Size nasıl yardım edebilirim?

No podemos ayudarle.

Biz ona yardım edemeyiz.

Tenemos que ayudarle.

Ona yardım etmeliyiz.

- Quiero ayudarte.
- Quiero ayudarle.

- Sana yardım etmek istiyorum.
- Size yardım etmek isterim.
- Size yardım etmek istiyorum.

Nadie vino a ayudarle.

Ona yardım etmek için kimse gelmedi.

Siento que debería ayudarle.

Sana yardım etmem gerektiğini hissediyorum.

- Quiero ayudaros.
- Quiero ayudarle.

- Size yardım etmek isterim.
- Size yardım etmek istiyorum.

Estoy listo para ayudarle.

Sana yardım etmeye hazırım.

Estaré muy encantado de ayudarle.

Sadece sana yardım etmekten memnun olacağım.

Servicio de habitaciones. ¿Puedo ayudarle?

Oda servisi. Size yardımcı olabilir miyim?

Acepté ayudarle con su trabajo.

İşinde ona yardım etmeyi kabul ettim.

- ¿Cómo puedo servirle?
- ¿Puedo ayudarle?

- Size yardım edebilir miyim?
- Sana yardımda bulunabilir miyim?

Fue el primero en ayudarle.

O, ona yardım eden ilk kişiydi.

Puedo ayudarle si lo necesita.

Eğer ihtiyacı olursa ona yardım edebilirim.

- No puedo ayudarle.
- No puedo ayudarte.

Sana yardım edemem.

Me temo que no puedo ayudarle.

Korkarım ki size yardımcı olamam.

Intenté ayudarle, pero no hubo manera.

Ona yardımcı olmaya çalıştım ama yapabileceğim hiçbir şey yoktu.

Quiero ayudarle a llevar los paquetes.

Onun paketleri taşımasına yardımcı olmak istiyorum.

Ella fue la primera en ayudarle.

O, ona yardım eden ilk kişiydi.

Él estaba colérico porque no quise ayudarle.

O, ona yardım etmediğim için kızgındı.

- ¿Puedo ayudarle?
- ¿Puedo ayudarte?
- ¿Puedo ayudar?
- ¿Te puedo ayudar?
- ¿Puedo ayudarle en algo?
- ¿Puedo ayudaros en algo?

- Sana yardım edebilir miyim?
- Size yardım edebilir miyim?
- Size yardımcı olabilir miyim?

- ¿Qué puedo hacer para ayudarlos?
- ¿Qué puedo hacer para ayudarte?
- ¿Qué puedo hacer para ayudarle?
- ¿Cómo puedo ayudarle?

Size yardım etmek için ne yapabilirim.

- Te ayudo con gusto.
- Estaré encantado de ayudarle.

- Ben size memnuniyetle yardımcı olurum.
- Size memnuniyetle yardımcı olurum.

- Estaré encantado de ayudarle.
- Con gusto lo ayudaré.

Ona yardım etmekten memnun olurum.

Me alegra haber podido ayudarle la semana pasada.

Geçen hafta size yardım edebildiğime memnun oldum.

Pensamos que hemos encontrado una manera de ayudarle.

Size yardımcı olmak için bir yol bulduğumuzu düşünüyoruz.

Tom quiere saber si tienes tiempo para ayudarle.

Tom yardım etmek için zamanın olup olmadığını bilmek istiyor.

- ¿Puedo ayudarle en algo?
- ¿Puedo ayudaros en algo?

Sana herhangi bir şekilde yardım edebilir miyim?

- Estoy dispuesto a ayudarte.
- Estoy listo para ayudarle.

Sana yardım etmeye hazırım.

- Veamos si podemos ayudarte.
- Veamos si podemos ayudarle.

Sana yardım edebilip edemeyeceğimize bir bakalım.

- ¿Puedes ayudarle a Tom?
- ¿Puedes ayudar a Tom?

Tom'a yardım eder misiniz?

Ella hizo todo lo que pudo para ayudarle.

Ona yardımcı olmak için elinden geleni yaptı.

- ¿Cómo puedo ayudarle?
- ¿Cómo puedo ayudaros?
- ¿Cómo os puedo ayudar?

Size nasıl yardım edebilirim?

- Estoy demasiado ocupado para ayudarle.
- Estoy demasiado ocupado para ayudarlo.

Ben ona yardım edemeyecek kadar çok meşgulüm.

Ninguno de los compañeros de Tom se ofrecieron a ayudarle.

Tom'un sınıf arkadaşlarından hiçbiri ona yardım etmeyi teklif etmedi.

¿Le has dicho a Tom por qué no puedes ayudarle?

Neden yardım edemeyeceğini Tom'a söyledin mi?

- Lamentamos no poder ayudarle.
- Lo sentimos mucho por no poder ayudarlos.

Sana yardımcı olamadığımız için üzgünüz.

- Ella ni siquiera intentó ayudarle.
- Ella ni siquiera trató de ayudar.

O, yardım etmeyi bile denemedi.

Tom no puede cargar todas esas valijas, así que deberías ayudarle.

Tom tüm bu bavulları taşıyamaz bu yüzden ona yardım etmelisin.

- ¿En qué puedo ayudarle?
- ¿Cómo puedo ayudarte?
- ¿Qué puedo hacer para ayudarte?

- Size nasıl yardımcı olabilirim?
- Size nasıl yardım edebilirim?
- Size nasıl yardımda bulunabilirim?
- Ne istemiştiniz?

- Para ayudarlo, hablá mucho con él.
- Para ayudarle, habla mucho con él.

Ona yardım etmek için, onunla çok konuş.

- Me temo que no puedo ayudarle.
- Me temo que no puedo ayudarte.

Maalesef sana yardım edemem.

- Haré lo que pueda para ayudarle.
- Haré lo que pueda para ayudarte.

Sana yardım etmek için elimden geleni yapacağım.

Tom pensó que Mary debería acercarse a casa de John y ayudarle.

Tom Mary'nin John'un evine gitmesi ve ona yardım etmesi gerektiğini düşünüyordu.

- Tom le agradeció a Mary el ayudarle a decorar su árbol de Navidad.
- Tom le dio las gracias a Mary por ayudarle a decorar su árbol de Navidad.

Tom, Noel ağacını süslemesine yardım ettiği için Mary'ye teşekkür etti.

- Nadie vino a ayudarle.
- No vino nadie a ayudarla.
- Nadie vino a ayudarla.

Ona yardım etmek için kimse gelmedi.

"Usted es el señor Ogawa, ¿verdad?" "Sí, soy yo. ¿En qué puedo ayudarle?"

"Siz Bay Ogawa'sınız, değil mi?" "Evet, benim. Size nasıl yardımcı olabilirim?"

¿podría un mensaje de texto enviado a otra persona ayudarle a cambiar su salud?

bir başkasına gönderilen mesaj da onun sağlığını daha iyi hâle getirebilir mi?

- Me ofrecí a ayudarle con sus tareas.
- Me ofrecí a ayudarla con su tarea.

Ona ev ödevinde yardım etmeyi önerdim.

- Estamos deseando ayudarte.
- Estamos deseando ayudaros.
- Estamos deseando ayudarle.
- Estamos deseando ayudarles.
- Estamos dispuestos a ayudarte.

Biz size yardım etmek için istekliyiz.

- Lamento no poder ayudarte.
- Lamento no poder ayudaros.
- Lamento no poder ayudarle.
- Lamento no poder ayudarles.

Sana yardım edemediğim için üzgünüm.

- Estoy demasiado ocupado para ayudarte a hacer eso.
- Estoy demasiado liado para ayudarle a hacer eso.

Bunu yapmana yardım etmek için çok meşgulüm.

- Solo te podemos ayudar si tú nos ayudas.
- No podemos ayudarle a menos que usted nos ayude.

Sen bize yardım etmedikçe biz sana yardım edemeyiz.

- Prometí a mi hermano ayudarle con su tarea.
- Prometí que ayudaría a mi hermano con sus deberes.

Kardeşime ödevinde yardım edeceğime söz verdim.

En este curso, vamos a dedicar tiempo para ayudarle a que hable más como un hablante nativo.

Bu kursta, daha çok bir yerli gibi konuşmanıza yardım ederek zaman geçireceğiz.