Translation of "Vivo" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Vivo" in a sentence and their turkish translations:

- Ainda estou vivo.
- Continuo vivo.
- Sigo vivo.

Hâlâ hayattayım.

- Vivo num apartamento.
- Eu vivo num apartamento.

Bir apartman dairesinde yaşıyorum.

Sinto-me vivo.

Ben canlı hissediyorum.

Ainda estou vivo.

Hâlâ hayattayım.

Tom está vivo.

- Tom yaşıyor.
- Tom hayatta.
- Tom hayattadır.
- Tom sağ.

Vivo em Tóquio.

Tokyo'da yaşıyorum.

Tom estava vivo.

Tom hayattaydı.

Estão ao vivo?

Onlar canlı mı?

- O Tom ainda está vivo?
- Tom ainda está vivo?

- Tom hâlâ hayatta mı?
- Tom hâlâ yaşıyor mu?

- Eu vivo em Nova Iorque.
- Vivo em Nova Iorque.

Ben New York'ta yaşıyorum.

- Mas ainda está vivo?
- Mas ele ainda está vivo?

Ama o hâlâ hayatta mı?

- Moro em Moscou.
- Vivo em Moscou.
- Eu vivo em Moscou.

Moskova'da yaşıyorum.

- O pai dela é vivo?
- O pai dela está vivo?

Babası yaşıyor mu?

- Enquanto eu escrevo, eu vivo.
- Enquanto estou escrevendo, estou vivo.

Yazdığım sürece yaşıyorum.

Ainda está vivo, veja.

Hatta hâlâ yaşıyor, bakın.

Eu vivo na cidade.

Şehirde yaşıyorum.

Ele ainda está vivo?

O hâlâ hayatta mıdır?

Ele foi enterrado vivo.

- O canlı gömüldü.
- Canlı canlı gömüldü.

Tom ainda está vivo.

Tom hâlâ hayatta.

O Tom está vivo?

Tom hayatta mı?

Seu pai está vivo?

Babası yaşıyor mu?

Tom pode estar vivo.

Tom hayatta olabilir.

Eu vivo no Japão.

- Ben Japonya'da yaşıyorum.
- Japonya'da yaşıyorum.

Estou vivo em Tóquio.

Ben Tokyo'da yaşıyorum.

Nenhum deles está vivo.

Onların hiçbiri hayatta değil.

Eu vivo aqui sozinho.

Burada yalnız yaşıyorum.

Tom não está vivo.

Tom hayatta değil.

Tom foi enterrado vivo.

Tom canlı gömüldü.

Você ainda está vivo?

Hâlâ hayatta mısın?

Kim ainda estava vivo.

Kim hâlâ hayattaydı.

Ele ainda está vivo.

O hâlâ hayatta.

- Estou vivo.
- Estou viva.

Hayattayım.

Carlos ainda está vivo!

Charles hala hayatta!

Elvis Presley está vivo!

Elvis Presley yaşıyor!

- Por que eu ainda estou vivo?
- Por que ainda estou vivo?

Neden hâlâ hayattayım.

- Aparentemente, Tom ainda está vivo.
- Parece que Tom ainda está vivo.

Görünüşe göre Tom hala hayatta.

- Vivo ou extinto, eu sempre te amarei.
- Vivo ou morto, eu sempre te amarei.
- Vivo ou morto, sempre te amarei.

Ölü ya da diri, seni hep seveceğim.

O peixe ainda está vivo?

Balık hâlâ canlı mı?

Interessar-se significa estar vivo.

Bakım hayatta olmak anlamına gelir.

Um dos cachorros está vivo.

Köpeklerden biri canlıdır.

Conseguiram capturar o tigre vivo.

Kaplanı canlı yakalamayı başardılar.

Eles pegaram um leão vivo.

Onlar bir aslanı canlı yakaladı.

Estou bem porque estou vivo.

Ben hayatta olduğum için iyiyim.

Ele provavelmente ainda está vivo.

O muhtemelen hâlâ hayatta.

Eles pegaram um urso vivo.

Onlar bir ayıyı canlı yakaladılar.

Este peixe ainda está vivo?

Bu balık hâlâ canlı mı?

Ninguém vai sair vivo daqui.

Hiç kimse buradan canlı çıkmıyor.

Vivo aqui há muito tempo.

Uzun zamandır burada yaşıyorum.

Tom está vivo, não está?

Tom hayatta, değil mi?

Tom provavelmente ainda está vivo.

Tom muhtemelen hâlâ hayatta.

O cachorro ainda está vivo.

Köpek hala hayatta.

Eu também vivo em Boston.

Ben de Boston'da yaşıyorum.

Você ainda está vivo, Sysko?

Hala hayatta mısın, Sysko?

Tenho sorte de estar vivo.

Hayatta olduğum için şanslıyım.

Vivo em um pequeno apartamento.

Ben küçük bir dairede yaşıyorum.

Assisti à partida ao vivo.

Ben maçı canlı izledim.

Nunca comi um polvo vivo.

Asla canlı bir ahtapot yemedim.

Por que você está vivo?

Neden yaşıyorsun?

Eu vivo em França, Paris.

Fransa’da, Paris’te yaşıyorum.

- Eu sei que o Tom está vivo.
- Sei que o Tom está vivo.

Tom'un hayatta olduğunu biliyorum.

- Eu queria que Tom ainda estivesse vivo.
- Gostaria que Tom ainda estivesse vivo.

- Keşke Tom hâlâ hayatta olsa.
- Keşke Tom hâlâ yaşıyor olsa.

- Tenho certeza de que está vivo.
- Eu tenho certeza de que ele está vivo.
- Tenho certeza de que ele está vivo.

Onun yaşadığından eminim.

- Eu vivo na Austrália.
- Vivo na Austrália.
- Eu moro na Austrália.
- Moro na Austrália.

Ben Avustralya'da yaşıyorum.

- As pessoas dizem que ele ainda está vivo.
- Dizem que ele ainda está vivo.

İnsanlar onun hâlâ hayatta olduğunu söylüyorlar.

- Eu amo estar viva.
- Eu amo estar vivo.
- Amo estar viva.
- Amo estar vivo.

Ben hayatta olmayı seviyorum.

Vivo em Kamakura há doze anos.

On iki yıldır Kamakura'da yaşıyorum.

Temos que pegar o leão vivo.

Biz aslanı canlı yakalamak zorundayız.

O concerto foi transmitido ao vivo.

Konser canlı olarak yayınlandı.

- Eu moro aqui.
- Eu vivo aqui.

Burada yaşıyorum.

Eu vivo no coração da província.

Şehrin kalbinde yaşıyorum.

Acredito que Elvis ainda está vivo.

Elvis'in hâlâ hayatta olduğuna inanıyorum.

Seu velho gato ainda está vivo.

- Onun yaşlı kedisi hâlâ hayatta.
- Onun eski kedisi hâlâ hayatta.

- Ele está vivo.
- Ela está viva.

O yaşıyor.

Onde posso comprar um tigre vivo?

Canlı bir kaplanı nereden satın alabilirim.

O rato está vivo ou morto?

Fare canlı mı yoksa ölü mü?

Você sabe se Tom está vivo?

Tom'un hayatta olup olmadığını biliyor musun?

Somente as orações o mantêm vivo.

Onu sadece dualar hayatta tutar.

Parece que ele ainda está vivo.

Görünüşe göre, o hâlâ hayatta.

Eu acho que Tom está vivo.

Sanırım Tom yaşıyor.

- Acho que o Tom ainda está vivo.
- Eu acho que o Tom ainda está vivo.

Sanırım Tom hâlâ canlı.

Quem sou? Sou um poeta. Qual é minha ocupação? Escrever. E como vivo? Simplesmente vivo.

Ben kimim? Ben bir şairim. Ne yapıyorum? Yazıyorum. Nasıl yaşıyorum? Güçbela yaşıyorum.

- Foi um milagre Fadil estar vivo ainda.
- Era um milagre que Fadil ainda estivesse vivo.

Fadıl'ın hala hayatta olması bir mucizeydi.

- Você acha que o Tom ainda está vivo?
- Vocês acham que o Tom ainda está vivo?

- Sence Tom hala yaşıyor mu?
- Tom'un hâlâ hayatta olduğunu düşünüyor musun?

- Todos sabem que ele ainda está vivo.
- Todo o mundo sabe que ele ainda está vivo.

Herkes onun hala hayatta olduğunu bilir.

- É um milagre que Tom ainda esteja vivo.
- É um milagre o Tom ainda estar vivo.

Tom'un hala hayatta olması bir mucizedir.

Nenhum ser vivo consegue viver sem ar.

Yaşayan hiçbir şey havasız yaşayamazdı.

Não sei se está vivo ou morto.

Onun ölü mü yoksa hayatta mı olduğunu bilmiyorum.

Vivo em Kobe desde o ano passado.

Geçen yıldan beri Kobe'de yaşamaktayım.

Carl é o homem mais alto vivo.

Yaşayan en uzun adam Carl'dır.

Eu não acredito que ainda estou vivo.

Hala yaşadığıma inanamıyorum.

Tom tem sorte de ainda estar vivo.

Tom hâlâ hayatta olduğu için şanslı.

E se o Tom ainda estiver vivo?

Ya Tom hala hayattaysa?

Vivo com o meu companheiro de quarto.

Ev arkadaşımla birlikte yaşıyorum.

Não há nenhum animal vivo no museu.

Müzede hiç canlı hayvan yok.