Translation of "Geladeira" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Geladeira" in a sentence and their turkish translations:

Feche a geladeira.

Buzdolabı kapatın.

Está na geladeira.

O, buzdolabında.

Tem manteiga na geladeira?

Buzdolabında hiç tereyağ var mı?

Há leite na geladeira.

Buzdolabında süt var.

Tem comida na geladeira.

Buzdolabında yiyecek var.

Há cervejas na geladeira.

Buzdolabında bira var.

A geladeira está vazia.

Dolap boş.

A geladeira está aberta.

- Buzdolabı açıktır.
- Buzdolabı açık.

A geladeira está fechada.

Buzdolabı kapalı.

A geladeira está suja.

Buzdolabı kirli.

- Eu tenho que consertar a geladeira.
- Tenho que consertar a geladeira.

Ben buzdolabını tamir etmek zorundayım.

- Não tenho nada na geladeira.
- Eu não tenho nada na geladeira.

Benim buzdolabımda hiçbir şeyim yok.

- Nossa geladeira está avariada.
- Nossa geladeira está enguiçada.
- Nosso refrigerador está enguiçado.

Buzdolabımız bozuldu.

Há muita comida na geladeira?

Buzdolabında çok yiyecek var mı?

Tom está consertando a geladeira.

- Tom buzdolabını tamir ediyor.
- Tom buzdolabını onarıyor.

Pega um ovo da geladeira.

Buzdolabından bir yumurta al.

Não há nada na geladeira.

Buzdolabında hiçbir şey yok.

A pequena geladeira está suja.

Küçük buzdolabı kirli.

Não sobrou nada na geladeira.

- Buzdolabında hiçbir şey kalmadı.
- Buzdolabında hiçbir şey kalmamıştı.

Há pouca comida na geladeira.

Buzdolabında çok az yiyecek var.

Tem mais cerveja na geladeira.

Buzdolabında daha fazla bira var.

Você colocou água na geladeira?

Buzdolabına su koydun mu?

Há uma garrafa na geladeira.

Buzdolabında bir şişe vardır.

Pegue um ovo na geladeira.

Buzdolabından bir yumurta al.

A nossa geladeira está vazia.

- Dolabımız boş.
- Buzdolabımız bomboş.

A melancia está na geladeira.

Karpuz buzdolabında.

Eu não posso consertar essa geladeira.

Ben bu buzdolabını onaramam.

Não tem mais manteiga na geladeira.

Buzdolabında daha fazla tereyağ yok.

Eu nunca vi uma geladeira vermelha.

Hiç kırmızı bir buzdolabı görmedim.

Eu só colocarei isto na geladeira.

Bunu buzdolabına koyacağım.

Eu só tenho manteiga na geladeira.

Buzdolabında sadece tereyağım var.

A garrafa d'água está na geladeira.

Su şişesi buzdolabında.

Ponha a salada de tomate na geladeira.

Domates salatasını buzdolabına koy.

Tem alguma coisa para beber na geladeira?

Buzdolabında içilebilecek herhangi bir şey var mı?

Os ovos podem ser mantidos fora da geladeira?

Yumurtaları buzdolabının dışında tutabilir misin?

Se estiver com fome, há comida na geladeira.

Eğer acıkırsan, buzdolabında yiyecek var.

Tom tirou o suco de laranja da geladeira.

Tom portakal suyunu buzdolabından çıkardı.

- Nossa geladeira está enguiçada.
- Nosso refrigerador está enguiçado.

Buzdolabımız bozuk.

Tem uma garrafa de vinho branco na geladeira.

Buzdolabında bir şişe beyaz şarap var.

- Tom abriu o refrigerador.
- O Tom abriu a geladeira.

Tom buzdolabını açtı.

Quando abri a porta da geladeira, uma maçã caiu.

Buzdolabının kapağını açtığımda, bir elma düştü.

Você tem alguma coisa na geladeira que eu possa comer?

Buzdolabında yiyebileceğim bir şeyin var mı?

Queria um pouco de leite, mas não há nenhum na geladeira.

Biraz süt istiyorum, ancak buzdolabında hiç yok.

Eu estava esperando que fôssemos encontrar alguma coisa para comermos na geladeira.

Buzdolabında yiyecek bir şey bulacağımızı umuyordum.

- A porta da geladeira estava aberta.
- A porta do refrigerador estava aberta.

Buzdolabı kapısı açıktı.

Num dicionário como este deveria haver pelo menos duas frases com "geladeira".

Böyle bir sözlükte " buzdolabı " ile ilgili en az iki cümle olmalıdır.

- O refrigerador evita que os alimentos se estraguem.
- A geladeira evita que os alimentos se estraguem.

Buzdolabı gıdanın bozulmasını engeller.

Ei, isso aqui ficou fora, na mesa de jantar, o dia inteiro? Isso tem que ir para a geladeira senão vai estragar.

Hey, bu bütün gün yemek masasında mı duruyordu? O, buzdolabına gitmeli yoksa bozulacak.

- Quando abri o refrigerador, percebi que a carne se havia estragado.
- Quando abri a geladeira, percebi que a carne se havia estragado.

Buzdolabını açtığımda, etin bozulduğunu gördüm.

- Tom comeu parte do presunto, e então colocou o resto no refrigerador.
- Tom comeu parte do presunto, e então colocou o resto na geladeira.

Tom jambonun bir kısmını yedi, ve sonra geriye kalanını buzdolabına koydu.