Translation of "Entrada" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Entrada" in a sentence and their turkish translations:

- Entrada franca.
- Entrada grátis.

- Giriş ücretsiz.
- Ücretsiz giriş.

- Entrada franca.
- A entrada é gratuita.

Giriş ücretsiz.

Entrada franca.

Giriş ücretsiz.

À entrada da loja,

Yol üzerindeki dükkana gittim

Onde é a entrada?

Giriş nerededir?

Quanto custa a entrada?

Giriş ücreti ne kadardır?

Ele estava parado na entrada.

O, kapıda duruyordu.

Dois cães guardam a entrada.

İki köpek girişi koruyor.

- Não esqueça do bilhete.
- Não se esqueça do ingresso.
- Não esqueça a entrada.
- Não esqueçam a entrada.
- Não se esqueçam da entrada.
- Não se esqueça da entrada.
- Não esqueça o bilhete.

Bileti unutma.

É proibida a entrada a menores.

Reşit olmayanlar buraya giremez.

Ela viu um jovem à entrada.

O, girişte genç bir adam gördü.

Sue deu entrada no Royal Hotel.

Sue Royal Hotel'e giriş yaptı.

As pessoas se empurravam na entrada.

İnsanlar girişte birbirlerini itiyorlardı.

Onde é a entrada para o museu?

- Müzenin girişi nerede?
- Müzenin girişi neresi?

Quando custa uma entrada para o cinema?

- Bir sinema bileti kaça mal olur?
- Bir sinema bileti kaç para?

Por favor entregue os papéis na entrada.

Lütfen girişte evrakları teslim edin.

Os protestantes colocaram uma barricada na entrada.

Protestocular girişe barikat kurdular.

A entrada ao banheiro está muito suja.

Tuvaletin girişi çok kirli.

Claro, a entrada fica no topo da escada

tabi birde girişinin merdivenin en üst basamağında olması

- Ele tem uma entrada.
- Ele tem um ingresso.

Onun bir bileti var.

Este bilhete permite a entrada a duas pessoas.

Bu bilet iki kişinin girmesine olanak tanır.

Você pode me dizer o preço da entrada?

- Bir biletin kaç paraya mal olduğunu bana söyleyebilir misin?
- Bir biletin ne kadar olduğunu bana söyleyebilir misin?
- Bir biletin kaç para olduğunu bana söyleyebilir misin?

Ela o encontrou de pé perto da entrada.

O, onu girişin yanında dururken buldu.

Não havia sinais de entrada forçada na casa.

Evde zorla girme işaretleri yoktu.

Depois, bloqueei a entrada com um pouco de neve.

Girişi de biraz  karla kapattım.

Por favor, espere por mim na entrada do prédio.

Lütfen beni binanın girişinde bekle.

O comboio vai dar entrada na plataforma número 5.

Tren, 5 numaralı platforma geliyor.

Com esta entrada, duas pessoas podem entrar de graça.

Bu biletle iki kişi ücretsiz girebilir.

- Perdi minha senha.
- Perdi minha entrada.
- Perdi meu ticket.

Biletimi kaybettim.

Um ladrão forçou uma entrada no banco ontem à noite.

Bir soyguncu dün gece bankaya girdi.

- Posso ver a sua entrada?
- Posso ver o seu ingresso?

Biletinize bakabilir miyim?

Você tem um e-mail em sua caixa de entrada.

Gelen kutunuzda bir e-posta mesajınız var.

Tomates podem ser servidos quentes ou frios, como entrada ou acompanhamento.

Domatesler, başlangıç ​​ya da meze olarak sıcak veya soğuk servis edilebilir.

A entrada custa seis euros, mas aos domingos é de graça.

Giriş ücreti 6 £ ama Pazar günleri ücretsiz.

- Não se admitem cães.
- Não é permitida a entrada de cães.

Köpekler yasaktır.

Telefonei para o hospital para perguntar se o Tom tinha dado entrada.

Tom'un kabul edilip edilmediğini sormak için hastaneyi aradım.

Por engano, o Tomás comeu a entrada com o garfo da salada.

Tom yanlışlıkla salata çatalıyla antreyi yedi.

- Tom não consegue encontrar seu ingresso.
- Tom não consegue encontrar sua entrada.

Tom biletini bulamıyor.

Parece que há outra entrada. Deve ter sido assim que a cobra entrou.

Bir giriş daha varmış gibi görünüyor. Yılan içeriye muhtemelen böyle girdi.

A proibição de entrada foi suspensa graças à iniciativa de organizações não-governamentais

daha sonra sivil toplum örgütlerinin girişimi sayesinde giriş yasağı askıya alındı

- Perdi minha senha.
- Perdi minha entrada.
- Perdi meu ticket.
- Perdi o meu ingresso.

Biletimi kaybettim.

Posso tentar subir pela corda ou tentar subir a rocha à entrada da caverna.

Ya buna tırmanmaya çalışacağım ya da mağaranın ağzından kaya tırmanışı yapacağım.

- Tom não sabe quanto custará o ingresso.
- Tom não sabe quanto custará a entrada.

- Tom biletin maliyetinin ne olacağını bilmiyor.
- Tom biletin ne kadara mâl olacağını bilmiyor.

- Acho que perdi minha entrada.
- Acho que perdi meu ingresso.
- Acho que perdi minha passagem.

Sanırım biletimi kaybettim.

- Eu disse para eles para me enviarem outra entrada.
- Disse-lhes que me mandassem outro boleto.

Onlara bana bir bilet daha göndermelerini söyledim.

Era o concerto de aniversário de oitenta anos de Sir Anthony e todo mundo queria uma entrada.

Sir Anthony'nin sekseninci doğum günü konseriydi ve herkes bir bilet istedi.

- Eu vou pegar o ingresso.
- Vou pegar a entrada.
- Vou pegar a passagem.
- Vou pegar o bilhete.

Ben bileti alacağım.

- "Posso ver sua passagem?" "Sim. Aqui está."
- "Posso ver seu ingresso?" "Sim. Aqui está."
- "Posso ver a sua entrada?" "Sim. Aqui está."

"Ben biletinizi görebilir miyim?" "Evet. İşte bu."