Examples of using "Wystarczająco" in a sentence and their turkish translations:
Yeterli param var.
Yeterince biliyorduk.
Yeterli param var.
Ülkelerin halk sağlığı alanındaki temel kapasitelerini
Umarım bu halat oraya ulaşır.
yeterince boğazınızı düğümlemediyse
Yeterince uzun değilsin.
O yeterince iyi okuyabilir.
Sen yeterince hızlı değilsin.
- Yeterince su içmiyorsun.
- Yeterince su içmiyorsunuz.
- Yeterince malumatımız yok.
- Yeterli bilgimiz yok.
Biz yeterince iyi değiliz.
Yeterince suyumuz var mı?
Yeterince uzun süre birlikteydik.
Fransızcan yeterince iyi.
Burada yeterli yerimiz var.
ve yeterince sağlam olup olmadığını bilmiyorum.
O, daha çok bilmek yeterince yaşlıdır.
Yeterli param olup olmadığını bilmiyorum.
Fransızcayı yeterince iyi konuşamıyorum!
Tom yeterince makul görünüyor.
Benim açıklamam açık mıdır?
O, senin için yeterince iyi değil.
İşler yeterince hızlı ilerlemiyor.
O yeterince anne sütü içmiyor.
O, ona inanacak kadar aptaldı.
Sen zaten onu kendi başına yapacak kadar büyüksün.
İki gün için yeterli su vardı.
Tabloyu almak için yeterince zengin.
Yeterli yiyeceğimiz olduğunu sanmıyorum.
Yeterli zamanımız olduğundan emin misin?
Tom ailesine yardım etmek için yeterli para kazanmıyor.
Bu kitap beş yaşındaki bir çocuğun okuyabileceği kolaylıkta.
O onunla dışarıya çıkacak kadar aptaldı.
İnsanlar piyanoyu taşımak için yeterli değil.
Karnının alt tarafına sperm paketi yerleştirecek kadar tutsa yeter onu.
Yeterince iyi olursam geleceğim.
Yeterli param olsaydı, onu alabilirdim.
İki araba almak için yeterince zengin.
Yeterli zamanım olduğundan emin değilim.
Tom kendi kararlarını verebilecek kadar büyük.
Bazı zehirli sarı kurbağalar bir insanı öldürecek kadar zehir barındırır.
Belki de gündüzleri yeteri kadar yemek bulmakta zorlanıyordur.
Kutu bir çocuğun taşıması için yeterince hafif.
Keşke o arabayı satın alacak yeterli param olsa.
Tom şehirde yaşamaya yetecek kadar para kazanıyor mu?
Çocuklarının yeterince yediğinden emin olmalısın.
Arizona akreplerinde sizi öldürmeye yetecek kadar zehir bulunur.
Beceremediklerinde de fark edilecek kadar büyükler.
Buz yürümem için yeterince kalındı.
Bu gölet yüzmek için yeterince derin değil.
Sağlıklı bir karar vermek için yeterli bilgim yok.
Onların istedikleri her şeyi almak için yeterli parası yok.
Tom'un ihtiyacı olan her şeyi alacak yeterli parası yoktu.
Başarısızlık nedenin yeterince gayret etmemendir.
Onun için açlık soyut bir kavramdı. Onun daima yeterli yiyeceği vardı.
...Ay'ın çekim gücü... ...okyanuslarımızı kendine çekecek kadar güçlü.
Hepimize yetecek kadar yiyecek var.
Tom buraya gelmeden önce bunu bitirmek için yeterli zamanımız var mı?
Tom yapmak istediğini yapmak için yeterli paraya sahip.
Karın iki metre altında kalmış bir leşin kokusunu alacak kadar. Volverinlere çok nadir rastlanır.
Bu İngilizce roman, bir haftada okunacak kadar basit değil.
Tom'un yaptığı yeterince iyi değilse ne olacak? O zaman ne yapacağız?
Tom çocukları ile yeterince vakit geçirmiyor.