Examples of using "유일한" in a sentence and their turkish translations:
böyle bir durumda bile,
Tek bir amacımız vardı:
bu konuda bir sıkıntı yok, tek şansımız bu.
Dünya bizim tek evimiz.
Evrende yalnızız.
Onları aşan tek tür biziz,
Tek seçeneği... ...saldırmak.
Tek savunmaları, sayıları.
Bence yalnızız.
Odadaki tek kadın bendim.
Sosyal medyada bir tek Twitter'ı kullanıyorum.
hayatta kalmanın tek yolu
Bir hikâyeyi yenileyebileceğimiz tek şey
Bu yalan haber kültürünü durdurmanın tek yolu.
Paylaşılan kimliğe sahip tek logo bu değil.
çünkü düşmanı dosttan ayırmanın tek yolu buydu.
Tembel hayvanlar gaz çıkarmayan, bildiğimiz tek memeliler.
kendi kaderine karar verebilen tek tür biziz.
Bunu başarmanın tek yolu dünyayı iyileştirmek,
Size verebileceğim tek tavsiye benim yaptığımı yapmanız:
Tek umudu diğer erkeklerin yanına sokulmak.
Kancha Sherpa, bugün o ilk tırmanış ekibinden hayatta olan tek kişi.
Halkbilimci Jonathan Young ona zarar verebilecek tek şeyin, insan tükürüğünde bulunan bir silah olduğunu söylüyor.
Asya'nın hayatta kalan birkaç büyük maymunundan biri, birden Scourfield ve rehberine dal fırlatmaya başladı.
Dış dünyayla olan tek bağ çok yüksekte olan küçük bir pencere.
Onların hayatını da. Bu çetin kış gecelerinden sağ çıkmanın tek yolu sıkı sıkıya sarılmak.