Translation of "Ali" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Ali" in a sentence and their turkish translations:

- Gli uccelli hanno delle ali.
- Gli uccelli hanno le ali.
- Gli uccelli possiedono delle ali.

Kuşların kanatları vardır.

- L'uccello ha allargato le ali.
- L'uccello allargò le ali.

Kuş kanatlarını açıyor.

L'uccello sbatteva le ali.

Kuş kanatlarını çırptı.

- Muhammad Ali era un pugile americano.
- Muhammad Ali è stato un pugile americano.
- Muhammad Ali fu un pugile americano.

Muhammed Ali, Amerikalı bir boksördü.

Chissà quanto vorrebbe queste ali!

Kanatlara sahip olmanın nasıl olacağını merak ediyorum!

Un uccello ha le ali.

Bir kuşun kanatları vardır.

Questo libro è di Ali.

Bu kitap Ali'nin.

- Se avessi le ali, volerei verso di te.
- Se io avessi le ali, volerei verso di te.
- Se avessi le ali, volerei verso di voi.
- Se io avessi le ali, volerei verso di voi.
- Se avessi le ali, volerei verso di lei.
- Se io avessi le ali, volerei verso di lei.

Kanatlarım olsa, sana uçarım.

Tutti gli uccelli hanno le ali.

Bütün kuşların kanatları vardır.

Perché gli uccelli hanno le ali?

- Kuşlar neden kanatlıdır?
- Kuşların neden kanatları vardır?

Perché ci sono le ali di maiale sul menu quando i maiali in realtà non hanno le ali?

Aslında domuzların kanatları yokken neden menüde domuz kanatları var?

- Se avessimo le ali, potremmo volare fino alla Luna?
- Se noi avessimo le ali, potremmo volare fino alla Luna?

Kanatlarımız olsaydı, aya uçabilir miydik?

Haley, come registriamo il battito delle loro ali?

Peki Haley, kanatlarının ritimlerini nasıl kaydedebiliriz?

Finché le sue ali non saranno egualmente forti,

Bu iki kanat güç konusunda eşit olmadığı sürece,

GG: Quindi, ali più grandi e oscillazioni più lente.

GG: Yani daha geniş kanatları var, o yüzden daha yavaş çırpıyorlar.

Lo struzzo ha le ali ma non può volare.

Deve kuşunun kanatları vardır ama uçamaz.

Gli angeli hanno due ali, il Diavolo ha una coda.

Meleklerin iki kanadı, Şeytan'ın bir kuyruğu vardır.

- Zufiqar era la famosa spada di Hazret-i Ali, quarto califfo dell'Islam.
- Zufiqar era la famosa spada di Hazret-i Ali, il quarto califfo dell'Islam.

- Zülfikar, dördüncü İslam halifesi olan Hazret-i Ali'nin meşhur kılıcıydı.
- Zülfikar, İslam'ın dördüncü halifesi Hazreti Ali'nin ünlü kılıcıydı.

Questa formica è la regina; non vedi che ha le ali?

Bu karınca kraliçedir; kanatları olduğunu görmüyor musun?

Nessun uccello sale troppo in alto, se sale con le sue ali.

Hiçbir kuş gereğinden çok yükseğe uçmaz, eğer ki kendi kanatlarıyla uçuyorsa.

Migliaia di api fanno vibrare le ali, generando abbastanza calore da tenere al caldo l'alveare.

Binlerce arı, kanat kaslarını titreterek kovanı sıcak tutmaya yetecek kadar ısı üretiyor.

Aveva la testa di donna, il corpo di leone, le ali di uccello, e la coda di serpente.

O bir kadının başına, bir aslanın gövdesine, bir kuşun kanatlarına ve bir yılanın kuyruğuna sahipti.

- Ali ha imparato la lingua persiana per poter essere in grado di leggere il Mathnawi di Jalaluddin Rumi nella versione originale del testo.
- Ali imparò la lingua persiana per poter essere in grado di leggere il Mathnawi di Jalaluddin Rumi nella versione originale del testo.

Ali, Mevlana'nın Mesnevisini asıl metninden okuyabilmek için Farsça öğrendi.

La loro luce è un segnale per le femmine senza ali a terra. Lei è grande come un chicco di riso.

Işıkları, zemindeki kanatsız dişilere işaret göndermektedir. Dişi, pirinç tanesi kadardır.