Examples of using "étel" in a sentence and their turkish translations:
Yemek iyi.
Bu yemek.
Lezzetli yemek iştah uyandırır.
Bu yemek berbat.
Yiyecek soğuyor.
O, Japon yiyeceği midir?
Yiyecekler soğuk.
Yemek hazır.
Yiyecek berbat.
Yemeği beğendin mi?
Tüm yiyecek bitti.
Yemek güzel.
- Hiç yiyecek kalmadı.
- Yiyecek bir şey kalmadı.
Yemek baharatlı.
Yiyeceğe ihtiyacım var.
Yemekler çok güzel görünüyor.
Buralarda yiyecek sınırlı mı?
Masada yiyecek var.
Şu anda hiç yiyecek yok.
Partiden arta kalan birçok yemek vardı.
Bu yemek lezzetli.
Bu yemek çok tatlı.
Yiyecek yok.
Yemek lezzetliydi.
Bu yiyecek çok tuzlu.
Bu yemek iki kişi için yeterlidir.
Biz yemeği sevdik, özellikle balığı.
İtalyan yemeği lezzetliydi.
Yiyeceğin çok yağlı olduğunu düşündüm.
Bu gece yemek çok lezzetli.
Bu yemek hiç iyi tat vermiyor.
O yemek sadece kutsaldı.
Buzdolabı yiyeceği çürümekten korur.
Yiyecek sıcak havada çabuk bozulur.
Yemek çok iştah açıcı görünmüyordu.
Yiyeceğin tadı o kadar kötü değildi.
Ben yiyecek arıyorum.
Yemek yarım saat içinde hazır olacak.
Lezzetli şeyler yerken olduğu gibi, haz aramak
Onların hepsi lezzetliydi!
Tanzanya'da yiyecek koklamak, kibar olmayan hatta çok görgüsüzce bir davranıştır.
Tom'un buzdolabında yiyecekten çok içki var.
Buzdolapları gıdanın korunmasına yardımcı olur.
Yemek iyi değildi ama en azından ucuzdu.
Evde yiyecek kalmamış.
Bu yemek herhangi bir et içeriyor mu?
"Oh, ne kadar lezzetli bir yemek!" " Neden yapılmış?" "Biz büyük ihtimal bilmek istemeyeceğiz."
Her araba,her çuval alabildiğine yemek ve (genellikle) yağmayla doluydu
Güzel yemek pişirmenin püf noktası, kaliteli ve taze malzemeler kullanmaktır.
İyi malzemeleriniz yoksa, iyi yemek yapamazsınız.
Herkes bu restorandaki yemeğin çok iyi olduğunu söylüyor.
Onu yanında eve götürmezsen, bu yemek sadece boşa gidecek.
Ama siyah mürekkep beyninizin boşlukta yiyecek var sanmasını sağlıyor.
Onların yiyeceğe ve suya ihtiyacı var.