Translation of "Wandern" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Wandern" in a sentence and their turkish translations:

Thomas ging wandern.

Tom yürüyüşe gitti.

Wandern ist schön.

Yürümek güzeldir.

Wir sangen beim Wandern.

Yürürken şarkı söyledik.

Ich bin wandern gegangen.

Ben yürüyüşe gittim.

Mein Opa geht gerne wandern.

Dedem yürümeyi sever.

Tom geht selten alleine wandern.

Tom nadiren tek başına yürüyüşe gider.

Ich wollte mit Tom wandern.

Tom ile yürüyüşe çıkmak istedim.

Viele Menschen wandern ziellos durchs Leben.

Pek çok insan amaçsızca hayatın içinde sürükleniyor.

Vier Pferde wandern über die Wiese.

Dört at merayı dolaşıyor.

Am Dienstag sind wir wandern gegangen.

Salı günü yürüyüşe çıktık.

Jede Nacht wandern sie ihr Territorium ab.

Her gece, bölgelerinde devriye geziyorlar.

Seid ihr alle bereit, wandern zu gehen?

Hepiniz yürüyüşe gitmek için hazır mısınız?

Wir haben vor, morgen wandern zu gehen.

Yarın yürüyüşe gitmeyi planlıyoruz.

Lasst uns in den Bergen wandern gehen.

Dağlara yürüyüşe gidelim.

Ich gehe gern in den Bergen wandern.

Ben dağlarda yürümeyi severim.

Wenige Elefanten würden freiwillig nach Europa wandern.

Az sayıda fil Avrupa'ya gitmek için gönüllü olurdu.

Tom mag es, im Wald zu wandern.

Tom ormanda yürüyüşü seviyor.

Der Herbst ist die beste Jahreszeit zum Wandern.

Yürüyüşe çıkmak için en iyi mevsim sonbahardır.

Tom hat sich beim Wandern den Knöchel verstaucht.

Tom yürürken ayak bileğini burktu.

Tom hat sich beim Wandern den Fuß verstaucht.

Tom yürüyüş sırasında ayak bileğini burktu.

Karibus wandern jedes Jahr bis zu 5000 Kilometer.

Karibu her yıl 5000 kilometreye kadar göç eder.

Tom und Maria gehen in jedem Sommer zusammen wandern.

Tom ve Mary her yaz birlikte yürüyüşe giderler.

Tom fragte sich, ob Maria wohl gerne wandern ging.

Tom Mary'nin uzun yürüyüşten zevk alıp almadığını merak ediyordu.

Müde vom Wandern durch die Landschaft, machte er ein Nickerchen.

Kırsal bölgedeki yürüyüşte yorgun hissettiği için, o şekerleme yaptı.

- Tom und Maria beabsichtigen, morgen wandern zu gehen, falls das Wetter sich bessert.
- Tom und Mary haben vor, morgen wandern zu gehen, wenn sich das Wetter verbessert.

Tom ve Mary hava düzelirse yarın yürüyüşe gitmeyi planlıyor.

"Wie lange braucht man, um von hier nach Wien zu wandern?" "Tut mir Leid, ich bin nicht von hier."

Viyana'ya yürüyerek gitmek ne kadar sürer? Üzgünüm, buranın yabancısıyım.