Translation of "Tränen" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Tränen" in a sentence and their turkish translations:

- Trockne deine Tränen.
- Trockne deine Tränen!
- Trocknen Sie Ihre Tränen!

Göz yaşlarınızı kurulayın.

- Trockne deine Tränen!
- Trocknen Sie Ihre Tränen!

Gözlerinizi kurulayın.

- Trockne deine Tränen.
- Wisch dir deine Tränen ab.

Gözyaşlarınızı silin.

- Sie brachen in Tränen aus.
- Sie sind in Tränen ausgebrochen.
- Sie brechen in Tränen aus.

Onlar gözyaşlarına boğuldu.

Aber hinter den Tränen,

Ama gözyaşlarımın ötesinde

Sie weinte bittere Tränen.

O acı gözyaşları döktü.

Sie trocknete ihre Tränen.

- O, gözlerini sildi.
- O, gözlerini kuruladı.

Tom trocknete seine Tränen.

Tom gözlerini kuruladı.

Tränen netzten meine Augen.

Gözlerim yaşlarla doldu.

Sie antwortete unter Tränen.

O, gözyaşları içinde yanıtladı.

Er antwortete unter Tränen.

O, gözyaşları içinde cevap verdi.

Sie antwortete in Tränen.

O gözyaşları ile cevap verdi.

Mir tränen die Augen.

Gözlerim sulanıyor.

Warum sind Tränen salzig?

Gözyaşları neden tuzludur?

Wir waren zu Tränen gerührt.

Biz gözyaşlarına boğulduk.

Er versuchte seine Tränen zurückzuhalten.

O, gözyaşlarını gizlemeye çalıştı.

Tom brach in Tränen aus.

Tom gözyaşlarına boğuldu.

Tränen strömten ihre Wangen hinab.

Gözyaşları onun yanaklarından süzülüyordu.

Er brach in Tränen aus.

O, gözyaşlarına boğuldu.

Tränen rannen ihre Wangen hinab.

Gözyaşları onun yanaklarından aşağı akıyordu.

Sie brach in Tränen aus.

O gözyaşlarına boğuldu.

Ich war den Tränen nahe.

Ağlamama ramak kalmıştı.

Deine Tränen zerreißen mein Herz!

Gözyaşların kalbimi paralıyor.

Liisa war den Tränen nahe.

Liisa ağlamak üzereydi.

Tränen schimmerten in ihren Augen.

Gözyaşları onun gözlerinde pırıldadı.

Sie war den Tränen nahe.

O ağlamak üzereydi.

Sie war zu Tränen gerührt.

O gözyaşlarına boğuldu.

Er war zu Tränen gerührt.

O gözyaşlarına boğuldu.

Ihre Augen waren voller Tränen.

Gözleri yaşlarla doldu.

Tom war den Tränen nahe.

Tom ağlamak üzereydi.

Tom versuchte, die Tränen zurückzuhalten.

Tom gözyaşlarını tutmaya çalıştı.

Maria brach unter Tränen zusammen.

Mary gözyaşları içinde çöktü

- Die Geschichte hat mich zu Tränen gerührt.
- Mich rührte die Erzählung zu Tränen.

Bu hikaye tarafından gözyaşlarına boğuldum.

Die Tränen über mein Gesicht liefen.

yüzümden gözyaşlarımın aktığını hissettim.

Meine Frau brach in Tränen aus.

Karım gözyaşlarına boğuldu.

Das Mädchen brach in Tränen aus.

Kız gözyaşlarına boğuldu.

Der Film rührte sie zu Tränen.

Film onu ağlattı.

Zwei Tränen rannen ihre Wangen hinab.

İki damla gözyaşı onun yanaklarından aşağıya düştü.

Sie erzählte ihre Geschichte unter Tränen.

O gözyaşları içinde hikayesini anlattı.

Seine Worte rührten sie zu Tränen.

Sözleri onu gözyaşlarına boğdu.

Sie konnte ihre Tränen nicht zurückhalten.

O, ağlamayı engelleyemedi.

Ich sah Tränen in seinen Augen.

Onun gözlerinde gözyaşı gördüm.

Wir konnten die Tränen nicht zurückhalten.

Ağlamamıza engel olamadık.

Ich sehe Tränen in deinen Augen.

Senin gözlerindeki gözyaşlarını görüyorum.

Carol konnte ihre Tränen nicht zurückhalten.

Carol gözyaşlarını tutamadı.

Toms Augen waren feucht von Tränen.

Tom'un gözleri göz yaşları yüzünden ıslaktı.

Unaufhaltsam flossen Tränen aus meinen Augen.

Gözlerimden yaşlar hız kesmeden akıyordu.

Tom versuchte, seine Tränen zu verbergen.

Tom gözyaşlarını gizlemeye çalıştı.

Tränen traten mir in die Augen.

Gözlerimden yaşlar geldi.

Ihre Augen füllten sich mit Tränen.

Gözleri doldu.

Sie versuchte, ihre Tränen zu verbergen.

Gözyaşlarını gizlemeye çalıştı.

Tom hatte Tränen in den Augen.

Tom'un gözlerinde gözyaşları vardı.

Tom wischte sich die Tränen weg.

Tom gözyaşlarını sildi.

Tränen flossen ihr aus den Augen.

Gözlerinden yaşlar döküldü.

Es hat mich zu Tränen gerührt.

- Bu beni çok duygulandırdı.
- Bu beni göz yaşlarına boğdu.

Das kann nur mit Tränen enden.

Bu yalnızca gözyaşları içinde sona erebilir.

Ihr Gesicht war feucht von Tränen.

Yüzü gözyaşlarıyla ıslaktı.

Toms Gesicht war feucht von Tränen.

Tom'un yüzü gözyaşlarıyla ıslaktı.

Ich konnte meine Tränen nicht zurückhalten.

Gözyaşlarıma engel olamadım.

Tränen sind die Waffen eines Kindes.

Gözyaşları bir çocuğun silahıdır.

Sie hatte Tränen in den Augen.

Onun gözlerinde yaşlar vardı.

Ihre Geschichte rührte mich zu Tränen.

Onun hikayesi beni ağlattı.

Seine Augen füllten sich mit Tränen.

Onun gözleri gözyaşlarıyla doldu.

Blut und Tränen sind unsere Geschwister.

Kan ve gözyaşı bizim kardeşimiz.

Tränen liefen mir über die Wangen.

Yanaklarımdan gözyaşları döküldü.

Tränen flossen Elke über die Wangen.

Gözyaşları Alice'in yanaklarından aşağı aktı.

Tränen liefen ihr über die Wangen.

Gözyaşları onun yanaklarından aşağı doğru yuvarlandı.

Die Tränen Fremder sind nur Wasser.

Yabancıların gözyaşları sadece sudur.

- Sie kam mit Tränen in den Augen herein.
- Sie ist mit Tränen in den Augen hereingekommen.

Gözlerinde yaşlarla içeri girdi.

Die Anwesenden waren alle zu Tränen gerührt.

Şu bulunanların hepsi gözyaşlarına boğuldu.

Das kleine Mädchen brach in Tränen aus.

Küçük kız gözyaşlarına boğuldu.

Das junge Mädchen brach in Tränen aus.

Genç kız gözyaşlarına boğuldu.

Sie küsste dem Jungen die Tränen weg.

O, çocuğun gözyaşlarını öperek geçirdi.

Sie weinte, bis ihr die Tränen ausgingen.

Göz pınarları kuruyana kadar ağladı.

Sie sprach mit Tränen in den Augen.

Gözyaşları içinde konuştu.

Ich will, dass du meine Tränen trocknest.

Gözyaşlarımı kurutmanı istiyorum.

Die Tränen liefen Tom über die Wangen.

Tom'un yanağından bir gözyaşı süzüldü.

Dieser Film hat mich zu Tränen gerührt.

Bu film beni ağlattı.

Maria traten die Tränen in die Augen.

Gözyaşları Mary'nin gözlerini doldurdu.

Die traurige Geschichte rührte uns zu Tränen.

Üzücü hikaye bizi ağlattı.

Sie brach bei der Nachricht in Tränen aus.

Haber onu gözyaşlarına boğdu.

Sie erhob sich mit Tränen in den Augen.

Gözlerindeki yaşlarla ayağa kalktı.

Mit Tränen in den Augen schaute sie Fernsehen.

Gözlerinde gözyaşlarıyla TV izliyordu.

Sie konnte nicht anders, als in Tränen auszubrechen.

Elinde olmadan gözyaşlarına boğuldu.

Tom brach in Tränen aus und rannte hoch.

Tom gözyaşlarına boğuldu ve üst kata koştu.

Tom weinte, bis er keine Tränen mehr hatte.

Tom gözyaşları bitene kadar ağladı.

Wann hast du zuletzt jemandem die Tränen abgewischt?

En son ne zaman birisinin gözyaşlarını sildin?

Wenn die Seele weint, sieht man keine Tränen.

Ruh ağladığında, gözyaşları görünmez.

- So bald sie seiner ansichtig wurde, brach sie in Tränen aus.
- Als sie ihn traf, brach sie in Tränen aus.

O, onunla karşılaşır karşılaşmaz göz yaşlarına boğuldu.

Sie saß still da, mit Tränen in den Augen.

- Gözleri yaşlı sessizce oraya oturdu.
- Gözlerinde yaşlarla sessizce orada oturdu.

„Ich habe es nicht getan!“ sagte Tom unter Tränen.

Tom "Onu ben yapmadım" dedi, gözyaşlarına boğuldu.