Examples of using "Ohr" in a sentence and their turkish translations:
Kulağım kaşınıyor.
Can kulağı ile dinledik.
Dikkat kesildim.
Dikkatle dinliyorum.
Tom dikkatle dinliyor.
İnsanlar bunu duyamaz.
Öyle umut edelim!
Tom, Mary'nin kulağına fısıldadı.
Ben yatacağım.
Tavşanın kulağı kanıyor.
Senin gerçekten müzik kulağın var.
Tom seni kazıkladı.
Bu sabah kulağım kanıyordu.
Tom bana kazık attı.
Tom Mary'nin kulağına bir şeyler fısıldadı.
Mary, Tom'un kulağına bir şey fısıldadı.
- Onun kulağına bir şey fısıldadı.
- Onun kulağına bir şeyler fısıldadı.
Tom'un bir kulağı sağır.
Aldatılmış hissediyorum.
Onun kulağına bir şey fısıldadı.
Bir kulağım sağır.
Cevabı kulağıma fısıldadı.
Tıraş olurken kulağını yaraladı.
Kulağını duvara dayadı.
Kulağına ne yaptın?
Bana kazık atmaya çalışma!
Tom kulağını duvara dayadı.
Alıcıyı kulağıma taktım.
Benim sol kulağımda bir akıntı var.
Kız arkadaşının kulağına bir şeyler fısıldıyor.
- Kulaklarıma bağırmayı durdur.
- Kulaklarıma bağırmayı kes.
İyi bir müzik kulağın var.
- Onun kulağına tatlı ama anlamsız şeyler fısıldadı.
- Kulağına güzel ama anlamsız sözler fısıldadı.
Tom sol kulağından sağırdır.
Tom telefonu kulağına koydu.
Ben yatmaya gideceğim.
Sol kulağı tamamen duymuyor.
O bana kazık atmaya çalıştı.
O bana kazık atmaya çalıştı.
Benim sol kulağımda yabancı bir cisim var.
Tom her zaman kulağının arkasında bir kalem tutar.
Onun kulağına "Seni seviyorum" diye fısıldadı.
Tom'un tek kulağı sağır, değil mi?
Kafayı vurup yatalım.
Şekerleme yapmaya karar vermiştim.
Tom Mary'nin kulağına bir şeyler fısıldadı ve o, başını salladı.
Tom Mary'nin kulağına bir şeyler fısıldadı ve o gülümsedi.
Tom kulağını kapıya koyup dinledi.
Genç sokak dövüşünde kulağını kaybetti.
Eğer sağ kulağını deldirirsen bu eşcinsel olduğun anlamına gelir.
Kafayı vurup yatmam lazım.
Tom etrafa baktı ve sonra Mary'nin kulağına bir şey fısıldadı.
Parsın ağzı... Belki iki buçuk santimden daha yakındı, sağ kulağımın hemen yanındaydı
Ve sonra Mary eğildi ve Tom'un kulağına bir şey söyledi.
Kulaklarını deldirmen incitiyor mu?
insan kulağının duyamayacağı frekansta sesler çıkarıyorlar
O, dudaklarını onun kulağına yaklaştırdı ve mırıldandı: "Seni seviyorum."
Hepinize kazık atabilirdim ama atmadım.
Adamlar kulaktan dolma üç cümleyle beni kandıracaklarını düşünüyor.
Kandırılmış hissetmiyorum.
Hayvanın hırladığını görebiliyordum, o hırlama hâlâ kulaklarımda.
Ben uyuyacaktım.
Kulağıma "Seni seviyorum" diye fısıldayıp ardından beni yanağımdan öptü.
Tom'un sağ kulağının sol kulağından çok daha büyük olduğunu hiç fark ettiniz mi?
Başkan Lincoln kulağının tam sol arkasından kafasına sıkılan bir kurşunla bir suikast sonucu öldürüldü.
Tom ve Mary'nin konuştuklarını duyup duyamadığımı görmek için kulağımı kapıya bastırdım.
Tom kulağını kapıya bastırdı, bitişik odada neler olduğunu duymaya çalıştı.
Amerika'da kaldığı süredeki deneyimlerini bize anlatmaya başladı. Biz dikkat kesildik.
Tom Mary'nin problemlerinin tamamını duymak istemiyordu fakat sessizce oturdu ve dinledi.
Eğer herhangi bir önerilerin varsa, onları duymaktan mutlu olurum.
Tom, bitişik odadaki ebeveynlerinin ne konuştuğunu duyup duyamayacağını anlamak için kulağını duvara dayadı.
Ben çok yorgunum. Yatacağım.