Translation of "Indien" in Turkish

0.018 sec.

Examples of using "Indien" in a sentence and their turkish translations:

Mumbai, Indien.

Mumbai, Hindistan'da...

China, Indien, Pakistan.

Çin, Hindistan, Pakistan.

China, Indien, Afrika.

Çin, Hindistan, Afrika.

Ich bin in Indien.

Hindistan'dayım.

Indien ist ein Entwicklungsland.

Hindistan gelişmekte olan bir ülkedir.

Yoga kommt aus Indien.

- Yoga, Hindistan'dan gelir.
- Yoga, Hindistan kökenlidir.

Ich wohne in Indien.

Hindistan'da yaşıyorum.

Er kommt aus Indien.

O Hindistanlı.

Wir importieren Tee aus Indien.

- Hindistan'dan çay ithal ediyoruz.
- Çayı Hindistan'dan ithal ederiz.

Der Buddhismus kam aus Indien.

Budizm Hindistan'dan yayıldı.

Ich war schonmal in Indien.

Hindistan'da bulundum.

Ich bin nicht aus Indien.

- Ben Hindistan'dan gelmedim.
- Ben Hindistanlı değilim.
- Hindistanlı değilim.

Indien ist ein bevölkerungsreiches Land.

Hindistan kalabalık nüfuslu bir ülkedir.

- Bist du schon mal in Indien gewesen?
- Warst du schon mal in Indien?

Hiç Hindistan'da bulundunuz mu?

- Toms Firma führt Tee aus Indien ein.
- Toms Firma importiert Tee aus Indien.

Tom'un şirketi Hindistan'dan çay ithalatı yapıyor.

- Indien ist das siebentgrößte Land der Welt.
- Indien ist das siebtgrößte Land der Welt.

Hindistan, dünyanın yedinci büyük ülkesidir.

Das betrifft auch Indien und China.

Bu Hindistan ve Çin'i de içeriyor.

Dieses Diagramm zeigt Indien und Afrika.

Bu grafikte Hindistan ve Afrika görünüyor.

Zu einem Filmfestival in Indien gehen

Hindistan'da bir film festivaline gitmek için

Herr Weiß ist nach Indien gegangen.

Bay White Hindistan'a gitti.

Indien ist das drittgrößte Land Asiens.

Hindistan, Asya'nın en büyük üçüncü ülkesidir.

In Indien sind Kühe heilige Tiere.

Hindistan'da inekler kutsal hayvanlardır.

Rajinikanth ist in Indien ein Superstar.

Rajinikanth Hindistan'da bir süperstardır.

- Er ist Engländer, aber er lebt in Indien.
- Er ist Engländer, aber wohnt in Indien.

O İngiliz ama Hindistan'da oturuyor.

- Indien wurde über viele Jahre von England kontrolliert.
- Indien wurde viele Jahre von Großbritannien regiert.

- Hindistan uzun yıllar boyunca Büyük Britanya tarafından yönetildi.
- Hindistan uzun yıllar Birleşik Krallık tarafından yönetildi.

Allein in Indien etwa 5.000 pro Jahr.

Yalnızca Hindistan'da yılda 5.000 ölümden sorumlu.

Sie wohnt in irgendeinem Dorf in Indien.

Hindistan'da bir köyde yaşıyor.

Ich war auf einer Reise nach Indien.

Hindistan'a bir geziye gittim.

Kühe gelten in Indien als heilige Tiere.

İnekler Hindistan'da kutsal hayvanlar olarak düşünülür.

Diese politischen Ideen kamen in Indien auf.

O siyasi fikirler Hindistan'da ortaya çıktı.

In Indien mangelt es derzeit an Lebensmitteln.

Hindistan'da şimdi gıda sıkıntısı var.

Indien ist 1947 von Großbritannien unabhängig geworden.

Hindistan İngiltere'den bağımsızlığını 1947 yılında kazandı.

Der Buddhismus nahm seinen Ursprung in Indien.

Budizm'in kaynağı Hindistan'dadır.

Er ist Engländer, aber wohnt in Indien.

O İngiliz ama Hindistan'da oturuyor.

Dieses Jahr gehen wir Indien und Äthiopien an.

Bu yıl Hindistan ve Etiyopya'ya giriş yapacağız.

Indien hat ein gewisses Potential für mögliche Ertragssteigerungen.

Potansiyel ürün artışı yönünden Hindistan avantajlı.

Er ist englischer Staatsbürger, aber wohnt in Indien.

O bir İngiliz vatandaşı fakat Hindistan'da yaşıyor.

Selbst in Indien haben sich die Dinge geändert.

Hindistan'da bile işler değişti.

Er ist Engländer, aber er lebt in Indien.

O İngiliz ama Hindistan'da yaşıyor.

Tom reist am nächsten Freitag nach Indien ab.

Tom gelecek Cuma Hindistan'a hareket edecek.

- Sie ist in Indien und China gleichermaßen bekannt.
- Sie ist sowohl in Indien als auch in China recht bekannt.

O hem Hindistan'da hem de Çin'de iyi tanınmaktadır.

In Indien, wo jährlich 46.000 Menschen durch Schlangenbisse sterben,

Yılanların yılda tahmini olarak 46.000 kişiyi öldürdüğü Hindistan'da,

Es sieht so aus, als wärt ihr aus Indien.

Sen Hindistanlı gibi görünüyorsun.

Die Spannungen zwischen Indien und Pakistan über Kashmir wachsen.

Hindistan ve Pakistan arasında ki Keşmir gerginliği ateşleniyor.

Gestern hat sich in Indien ein großes Erdbeben ereignet.

- Hindistan'da dün büyük bir deprem meydana geldi.
- Dün Hindistan'da büyük bir deprem oldu.

Nach meiner Berechnung sollte sie jetzt in Indien sein.

Benim hesaplamama göre, o şimdiye kadar Hindistan'da olmalı.

Ich habe einen Besuchstermin bei einem Guru in Indien.

Hindistan'daki bir guruyu ziyaret etmek için bir randevum var.

Eines Tages werden wir eine Reise nach Indien machen.

Bir gün biz Hindistan'a gezi yapacağız.

Die blaue Linie steht für Indien, die rote für Afrika.

Mavi çizgi Hindistan, kırmızı çizgi Afrika.

Er sparte eine kleine Menge Geld und ging nach Indien

Küçük bir miktar para biriktirdi ve Hindistan'a gitti

Sollte Hindi in ganz Indien an den Schulen gelehrt werden?

Hindistan genelindeki okullarda Hintçe öğretilmeli mi?

Elefanten gibt es sowohl in Afrika als auch in Indien.

Filler Afrika ve Hindistan'da bulunur.

Er ist ein britischer Staatsbürger, aber er lebt in Indien.

O bir İngiliz vatandaşı, ama Hindistan'da yaşıyor.

Tom hat Maria während seines Aufenthaltes in Indien Armreife gekauft.

Tom, Hindistan'dayken Mary'ye bilezikler satın aldı.

Ich wollte Tom fragen, wie lange er in Indien gelebt hat.

Tom'a ne kadar süredir Hindistan'da yaşadığını sormak istedim.

Die Nationalhymnen von Indien und Bangladesch wurden beide von Rabindranath Tagore geschrieben.

Hem Hindistan'ın hem de Bangladeş'in milli marşları Rabindranath Tagore tarafından yazılmıştır.

- Die Hauptstadt von Indien ist Neu-Delhi.
- Die Hauptstadt Indiens ist Neu-Delhi.

Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi'dir.

Mumbai ist die bevölkerungsreichste Stadt in Indien und die zweitbevölkerungsreichste Stadt der Welt.

Bombay, Hindistan'ın en çok nüfuslu, dünyanın ise ikinci en çok nüfuslu şehridir.

Rom Whitaker ist Herpetologe, aber er hat einen faszinierenderen Titel: Der Schlangenmann von Indien.

Rom Whitaker bir herpetolojist, ama çok daha ilginç bir unvanı daha var. Hindistan'ın Yılan Adamı.

Das Interesse an der deutschen Sprache wächst vor allem in China, Indien und Brasilien.

Almanca'ya ilgi büyüyor, özellikle Çinde, Hindistan'da ve Brezilya'da.

Mutter Teresa war eine katholische Nonne, die in Kalkutta in Indien lebte und arbeitete.

Rahibe Teresa Hindistan, Kalküta'da yaşamış ve çalışmış Katolik bir rahibeydi.

Vor langer Zeit lebten in Indien ein Affe, ein Fuchs und ein Hase freundschaftlich zusammen.

Uzun uzun zaman önce, bir maymun, bir tilki ve bir tavşan birlikte mutlu şekilde yaşadılar.

Die meiste Baumwolle auf der Welt wird in China, Indien, den Vereinigten Staaten und Pakistan angebaut.

Dünyanın pamuğunun çoğu Çin, Hindistan, Amerika Birleşik Devletleri ve Pakistan'da yetiştirilir.

Aus irgendeinem Grunde meiden mich alle wie der Teufel das Weihwasser, seit ich aus Indien zurückgekommen bin.

Her nedense, Hindistan'dan döndüğümden beri insanlar benden bir veba gibi kaçıyorlar.

Menschen, die mit einer Gabel essen, wohnen hauptsächlich in Europa, Nordamerika und Lateinamerika; Menschen, die mit Stäbchen essen, wohnen in Ostasien, und Menschen, die mit ihren Fingern essen, wohnen in Afrika, im Nahen Osten, in Indonesien und Indien.

Çatal kullanıcıları temel olarak Avrupa, Kuzey Amerika ve Latin Amerika'da; yemek çubuğu kullanıcıları Doğu Asya'da ve parmak kullanıcıları ise Afrika, Orta Doğu, Endonezya ve Hindistan'dadırlar.