Translation of "Afrika" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Afrika" in a sentence and their turkish translations:

China, Indien, Afrika.

Çin, Hindistan, Afrika.

Afrika ist kein Land.

Afrika bir ülke değildir.

Tunesien liegt in Afrika.

Tunus Afrika'da yer almaktadır.

In Afrika verhungern Kinder.

Afrika'da açlıktan ölen çocuklar var.

Afrika ist ein Migrationskontinent.

Afrika bir göç kıtasıdır.

Nilpferde leben in Afrika.

- Su aygırları Afrika'da yaşarlar.
- Hipopotamlar Afrika'da yaşarlar.

Löwen leben in Afrika.

Aslanlar Afrika'da yaşar.

Flusspferde leben in Afrika.

- Su aygırları Afrika'da yaşarlar.
- Hipopotamlar Afrika'da yaşarlar.

- Der Mensch stammt aus Afrika.
- Der Mensch kommt ursprünglich aus Afrika.

İnsanlar Afrika kökenlidirler.

- Er verließ Afrika für immer.
- Er hat Afrika für immer verlassen.

O, sonsuza dek Afrika'yı terk etti.

- Bist du jemals in Afrika gewesen?
- Warst du schon einmal in Afrika?

Hiç Afrika'da bulundun mu?

- In Afrika verhungern viele Kinder.
- Viele Kinder in Afrika sterben den Hungertod.

Afrika'da çoğu çocuk açlıktan ölüyor.

Er wurde in Afrika geboren.

O Afrika'da doğdu.

Afrika ist der ärmste Kontinent.

Afrika en yoksul kıtadır.

Toms Vorfahren kamen aus Afrika.

Tom'un ataları Afrikadan geldi.

Afrika exportiert Rindfleisch nach Europa.

Afrika Avrupa'ya sığır eti ihraç ediyor.

Polnische Spezialisten arbeiten in Afrika.

Polonyalı uzmanlar Afrika'da çalışıyorlar.

Ich komme nicht aus Afrika.

Ben Afrikalı değilim.

- Ich war noch nie in Afrika.
- Ich war noch kein einziges Mal in Afrika.

Afrika'ya hiç gitmedim.

Dieses Diagramm zeigt Indien und Afrika.

Bu grafikte Hindistan ve Afrika görünüyor.

Hemingway genoß die Großwildjagd in Afrika.

Hemingway, Afrika'daki büyük hayvan avından hoşlandı.

In Afrika gibt es viele Löwen.

Afrika'da bir sürü yılan var.

Ich habe Afrika für immer verlassen.

Ben Afrika'yı ebediyen terk ettim.

Ich ziehe diesen Monat nach Afrika.

Ben bu ay Afrika'ya taşınıyorum.

Afrika ist ein sehr großer Kontinent.

Afrika çok büyük bir kıta.

Afrika ist die Wiege der Menschheit.

- Afrika insanlığın beşiğidir.
- Afrika, insanlığın beşiğidir.

Viele Menschen in Afrika leiden Hunger.

Afrika'daki birçok insan açtır.

Viele Menschen in Afrika sprechen Französisch.

Afrika'daki birçok millet Fransızca konuşuyor.

Elefanten leben in Asien und in Afrika.

Filler Asya ve Afrika'da yaşarlar.

Wie viele Länder gibt es in Afrika?

Afrika'da kaç ülke var?

Dr. Hideo Noguchi starb 1928 in Afrika.

Dr. Hideo Noguchi 1928'de Afrika'da öldü.

...Wirbelsturm, der über das südliche Afrika wüstete...

Kasırga tüm Güney Afrika'yı süpürdü.

Afrika wurde früher der schwarze Kontinent genannt.

Afrika'ya bir zamanlar Kara Kıta denirdi.

Ich will eines Tages nach Afrika gehen.

Bir gün Afrika'ya gitmek istiyorum.

Die Flüchtlinge in Afrika bitten um Hilfe.

Afrikadaki mülteciler yardım arıyorlar.

Kairo ist die größte Stadt in Afrika.

Kahire, Afrika'daki en büyük şehirdir.

Die wirtschaftliche Entwicklung ist wichtig für Afrika.

Ekonomik kalkınma Afrika için önemli.

Schauen Sie sich Grönland und Afrika jetzt an.

Grönland ve Afrika'ya bakın.

Wie viele Elefanten gibt es noch in Afrika?

Afrika'da kaç tane fil kaldı?

Jedes Jahr verhungern in Afrika Millionen von Menschen.

Her yıl, milyonlarca insan Afrika'da açlıktan ölmektedir.

Im Afrika südlich der Sahara leben Hunderte Millionen Menschen,

Sahra altı Afrika'da yüz milyonlarca insan var ve

Aber der Zustand der Maisfelder in Sub-Sahara-Afrika

ama bugün sahra altı Afrika mısır ürünlerine bakarsanız,

Die ersten Muslime Trinidads und Tobagos kamen aus Afrika.

Trinidad ve Tobago'nun ilk Müslümanları Afrika'dan gelmişti.

Tom und Maria begaben sich in Afrika auf Safari.

Tom ve Mary bir Afrika safarisine gitti.

Die blaue Linie steht für Indien, die rote für Afrika.

Mavi çizgi Hindistan, kırmızı çizgi Afrika.

Schauen Sie auf die Größe von Afrika verglichen mit Grönland.

Grönland'a kıyasla Afrika'nın büyüklüğüne bakın.

Elefanten gibt es sowohl in Afrika als auch in Indien.

Filler Afrika ve Hindistan'da bulunur.

Er hat den Kindern von seinen Erlebnissen in Afrika erzählt.

Çocuklara Afrika maceralarını anlattı.

- Schon seit über einem Monat regnete es nicht mehr in Afrika.
- Sie hatten schon seit über einem Monat keinen Regen mehr in Afrika.

Bir aydan uzun süredir Afrika'ya yağmur yağmadı.

Tom steckte sich auf einer Reise durch Afrika mit Malaria an.

Tom Afrika'da seyahat ederken sıkmaya yakalandı.

Er ist mich drei Tage vor seiner Abreise nach Afrika besuchen gekommen.

O, Afrika'ya hareket etmeden üç gün önce beni görmeye geldi.

Sklaven von Afrika in die Vereinigten Staaten zu bringen war sehr riskant.

Köleleri Afrika’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne getirmek çok riskliydi.

Ursprünglich wollte Abraham Lincoln alle Sklaven nach Afrika oder in die Karibik deportieren lassen.

Başlangıçta, Abraham Lincoln Afrika'ya ve Karayiplere sınır dışı edilecek tüm köleleri istedi.

Menschen, die mit einer Gabel essen, wohnen hauptsächlich in Europa, Nordamerika und Lateinamerika; Menschen, die mit Stäbchen essen, wohnen in Ostasien, und Menschen, die mit ihren Fingern essen, wohnen in Afrika, im Nahen Osten, in Indonesien und Indien.

Çatal kullanıcıları temel olarak Avrupa, Kuzey Amerika ve Latin Amerika'da; yemek çubuğu kullanıcıları Doğu Asya'da ve parmak kullanıcıları ise Afrika, Orta Doğu, Endonezya ve Hindistan'dadırlar.