Examples of using "Eile" in a sentence and their turkish translations:
Yavaş, acele etmeden.
- Acele ile menzil alınmaz.
- Acele giden ecele gider.
- Acele işe şeytan karışır.
- Acele ile menzil alınmaz.
- Acele giden ecele gider.
- Acele yürüyen yolda kalır.
Benim acelem yok.
Acele etmeye gerek yok.
Acele etmeye gerek yok gibi görünüyor.
Onun acelesi vardı.
Acelem vardı.
Aceleye gerek yok.
Acelemiz vardı.
Benim acelem yok.
Aceleniz mi var?
Bana acele ettirdi.
Tom'un büyük bir acelesi vardı.
Onun çok acelesi vardı.
Hiç acelemiz yok.
O bunu telaşla yazdı.
- Aceleye gerek yok.
- Telâşa gerek yok.
- Acele etmek gereksiz.
Hiç acelesi yok.
Tom bana acele ettirdi.
İşlerini aceleyle yaparsan hatalar yaparsın.
Meşguldü.
- Acele etmeyin, zamanımız var.
- Zamanımız var, acele etmeye gerek yok.
- Zamanımız var, telâşa gerek yok.
Aceleyle elbiselerimi giydim.
Acelen ne, Tom?
- Telaşa ne gerek var, anlamıyorum.
- Aceleye ne gerek var ki?
Ah, gerek yok acele etmeye. Acelem yok.
Aceleyle, kapıyı açık bıraktı.
Bizim acelemiz var.
Tom'un acelesi var.
Eve gitmek için acelem var.
Tüm yolcular aceleyle uçaktan ayrıldı.
Keşke böyle acele etmeseydim!
Acele etme. Aceleye gerek yok.
Acele etmeye gerek yok. Çok zamanımız var.
Trene yetişmek için hepsi acele ediyor.
Acelem yok.
Tom eve gitmek için acelesi olmadığını söyledi.
Böyle acele etmeyin.
Tom'un her zaman acelesi var.
O kadar acele ettim ki çantamı geride bıraktım.
- Niçin acele ediyorsun?
- Niçin öyle acele ediyorsun?
Eğer acelen yoksa lütfen biraz daha kal.
John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu.
„Sigara insanı yavaş yavaş öldürür.“ „Benimde acelem yok zaten.“
Özellikle acelemiz olduğunda otobüsümüz geç gelir.
Onun o kadar acelesi vardı ki şemsiyesini trende unuttu.
- Acele etmeyin. Aceleye gerek yok.
- Yavaş yapın. Acele etmeye gerek yok.
Tom'un büyük bir acelesi var gibi görünüyordu.
Tom acelesi olmadığını söyledi.
Aceleniz var mı?
Acelem olduğu için bir taksiye binmek zorunda kaldım.