Examples of using "„klar" in a sentence and their turkish translations:
Tamam.
Elbette tatlım.
Yönetebilirim.
Bunu idare edebilirim.
"Tabii ki." dedi.
çok net bir şekilde evet
Anlaşıldı mı?
Bu açık.
Her şey hazır.
Elbette yapabilirsin.
Her şey anlaşıldı mı?
aslında gerçekliğin
- Evet, elbette.
- Evet, tabii ki de.
O belli değil miydi?
Benim açıklamam açık mıdır?
- Şimdi her şey bir anlam ifade ediyor.
- Şimdi her şey mantıklı geliyor.
Peki.
İdare edebiliriz.
Onlar üstesinden gelebilirler.
Evet, evet, tabii ki.
Gökyüzü açık.
- Sebep açıktır.
- Sebep açık.
İdrarım berraktır.
Tabii ki kızgınım.
Sebebini anlıyorsun, değil mi?
İyi olacağım.
Vücudumu sahiplenirken anladım ki
Pekala arkadaşlar, merhaba.
Gökyüzü aydınlandı.
Elbette gideceğim.
O, kendini açıkça ifade etti.
Akşam yemeği için hazır mısınız?
Sağlıklı düşünemiyorum.
Anlatabildim mi?
Anlamadım.
Riski biliyordum.
Ben riskleri biliyordum.
O hiç açık değil.
Bugün gökyüzü açık.
Onun farkındayım.
Kendi başıma halledebilirim.
Şimdi hepsi benim için açık.
Tom açıkça yorgundu.
Tom açıkça sarhoştu.
Fikrini açıkça ifade et.
Açıkça konuşamadı.
Gerçekler açık değildir.
Tom kendini açıkça ifade etti.
- Bu apaçık.
- Bu, gün gibi ortada.
- Bu açık seçik.
- Bu, gün gibi aşikar.
- Bu bariz.
- Bu besbelli.
- Bu, gün ışığı kadar aşikar.
Sen içtin mi? Tabii ki.
Onunla geçinemem.
Ben yönetiyorum.
Sanırım yönetebiliriz.
Sen dürüstçe kazandın.
Ben dürüstçe kazandım.
Tom ve Mary birbirleriyle geçiniyorlar mı?
Onları kesinlikle özleyeceğim.
Nedeni çok geçmeden belli oldu.
Seçimin açık olduğuna inanıyorum.
Su temiz ve saf.
Bu biraz açık değil mi?
"Tom beni seviyor musun?" "Elbette, seviyorum."
Bu kurallar çok açık değil.
Bensiz daha iyi olurdun.
Bu ifadenin anlamı açıktır.
Ama o an anladım ki
Ne yapılması gerektiği açık.
Bu geminin batmış olduğu açıktır.
- Bir türlü onunla anlaşamıyorum.
- Onunla anlaşamadım gitti.
Onun suçlu olduğu açıktır.
- "Dünkü futbol maçını izledin mi" "Tabii ki izledim!
- "Dünkü futbol maçını seyrettin mi?" "Tabiî ki seyrettim!"
- "Dünkü futbol maçını seyrettin mi?" "Tabiî ki!"
- Tom'u ben idare ederim.
- Tom'un icabına ben bakarım.
Kazanın nedeni henüz belli değil.
- Ne yaptığının farkında mısın?
- Yaptığın şeyin farkında mısın?
Bugün Fuji Dağını net olarak görebiliriz.
Tabii ki yalan söyledi.
Senin puanını göremiyorum.
Tabii ki!
Tom ve Mary iyi geçinmezler.
Tom artık ne olduğunu anlıyor.
Bütün personelle iyi anlaşıyorum.
Onunla ilgilenmesi zordur.
Onun demek istediği açık değildi.
Açık olmayan Fransızca değildir.
Onun buraya ne zaman geldiği kesin değil.
Bütün stresle nasıl baş ediyorsun?
Artık komşularla geçinemiyorum.
Amacını çözemiyorum.
"Sözlüğünü kullanabilir miyim?" "Tabii. Al bakalım.
Kazanamıyacağımın farkına vardım.
Hazır olmadığımı fark ettim.
Umarım herkes bunun ne anlama geldiğini biliyordur.
Sanırım ne demek istediğini yeterince anlattın.
Tom Mary'nin ciddi olduğunu açıkladı.