Translation of "Humains" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Humains" in a sentence and their turkish translations:

Vous êtes humains.

İnsansınız.

Nous sommes humains.

Biz insanız.

- Les humains ont deux pieds.
- Les humains sont bipèdes.

İnsanların iki ayağı vardır.

- Nous sommes tous des humains.
- On est tous des humains.

Hepimiz insanız.

Voir les êtres humains,

İnsanoğlunu; bizler ve onlar,

Les êtres humains marchent naturellement.

İnsanlar doğal olarak yürür.

Les humains descendent des singes.

İnsanlar maymunların soyundan gelmektedir.

On est tous des humains.

Hepimiz insanız.

Les humains sont d'étranges animaux.

İnsanlar garip hayvanlardır.

Nous sommes tous des humains.

- Hepimiz insanız.
- Biz hepimiz insanız.

Peut être habité par les humains,

aslında insan yaşamı için yaşanabilir olan

Mais nous, en tant qu'êtres humains,

Ama bizler, insanlar olarak,

Seuls les êtres humains peuvent rire.

Yalnızca insanlar gülebilir.

L'eau est importante pour les humains.

Su insanlar için önemlidir.

Tous les êtres humains sont mortels.

Bütün insanlar ölümlüdür.

Il est dépourvu de sentiments humains.

İnsani duygulardan yoksundur.

Les humains ont besoin du mensonge.

İnsanların yalana ihtiyacı var.

Les humains sont des êtres sensibles.

İnsanlar duyarlı yaratıklardır.

Les humains sont des êtres conscients.

İnsanlar bilinçli varlıklardır.

Pour les animaux comme pour les humains,

Hayvanlar için de insanlar için de,

Il était très gentil avec les humains.

İnsanlara karşı kibar ve sıcakkanlıydı,

Grâce au soutien d'une armée d'êtres humains,

Bir destekleyici insan ordusu sayesinde

Les êtres humains sont des êtres créatifs.

İnsanoğlu, yaratıcı yaratıklardır.

Il devient donc fatal pour les humains

bu yüzden insanlar için ise ölümcül hale geliyor

Les êtres humains communiquent de plusieurs manières.

İnsanoğlu birçok şekilde iletişim kurar.

C'est l'un des instincts humains de base.

Bu, temel insan içgüdülerinden biridir.

- Nous sommes des hommes.
- Nous sommes humains.

- Biz insanlarız.
- Biz insanız.

Les êtres humains sont des créatures sociales.

İnsanlar sosyal yaratıklardır.

Presque tous les humains portent des vêtements.

Neredeyse bütün insanlar elbise giyerler.

Manger des êtres humains est-il mal ?

İnsanları yemek yanlış mıdır?

À l'ère moderne, les humains sont détachés.

Modern çağda insanlar bağımsızdır.

Les humains ont de très gros cerveaux.

İnsanların çok büyük beyinleri vardır.

Les animaux sont formidables, les humains sont terrifiants.

hayvanlar muhteşemdir, insanlar korkunçtur.

Nous, les humains, sommes obsédés par la vitesse.

Biz insanlar hız konusunda takıntılıyız.

Les humains y mettent énormément d'énergie et d'imagination,

Burada insanlar şehrin tersine döneceğini bilerek,

Qu'un poulpe en captivité peut reconnaître des humains.

yetiştirilen bir ahtapotun farklı insanları tanıdığını gösterdi.

Attaquer d'autres êtres humains, commettre des meurtres rituels,

başka bir insana saldırmak, dini kurban vermek,

Consiste à redécouvrir ce qui nous rend humains

bizi insan yapan şeyi yeniden keşfedip

Les êtres humains veulent tous la même chose

Tüm insanlar aynı şeyleri istiyor,

Il rend donc ce virus transmissible aux humains

bu durumda bu virüsü insanlara bulaşabilir hale getiriyor

Nous répandons ce virus en tant qu'êtres humains

Bu virüsü bizler insanlar olarak yaymamız

Les êtres humains prennent leur origine en Afrique.

İnsanlar Afrika kökenlidirler.

Les humains ne peuvent pas vivre sur Mars.

İnsanlar Mars'ta yaşayamaz.

Les humains sont soignés mais les machines réparées.

İnsanlar iyileştirilir ama makineler tamir edilir.

Nous devons faire progresser les droits humains pour tous.

Herkes için insan haklarını geliştirmeliyiz.

Si les humains ne sont que des maximisateurs égoïstes,

Eğer biz insanlar basitçe bencil, çıkarcı varlıklarsak

J'ai appris que les humains sont bruyants et terrifiants.

insanların gürültücü ve korkutucu olduğunu öğrendim.

Des êtres humains compétents, en bonne santé et productifs.

Yetenekli, sağlıklı ve üretken insanlar.

Et ce qui fait de nous des êtres humains.

bu bizi insan yapan asıl şeyi baskıladı.

C'est le résultat d'efforts humains gouvernés par une idée,

İlerleme, bik fikrin yön verdiği insan çabalarının sonucu,

Qui met l'accent sur le pouvoir des êtres humains.

bir düşünce ve yaşam felsefesidir.

Je crois que les êtres humains ont le pouvoir

İnsanoğlunun sefaleti

Tant que nous ne gâchons pas les êtres humains

Yeter ki biz insanoğlu bozmayalım

Sans eau, les êtres humains ne pourraient pas survivre.

Su olmasa insanlar yaşayamaz.

Il est impossible de substituer des machines aux humains.

Makinelerin insanların yerini alması imkansızdır.

Des restes humains furent trouvés au cours de l'excavation.

Kazı sırasında insan kalıntıları bulundu.

Est-il vrai que les babouins attaquent les humains ?

Şebeklerin insanlara saldırdığı doğru mu?

Les droits humains sont l'âme de notre politique étrangère.

İnsan hakları, dış politikamızın ruhudur.

Que les humains, qui sont une espèce animale parmi d'autres,

diğerleri gibi bir hayvan türü olan insanoğlunun

Il ne court pas après les humains pour les mordre,

İnsanları kovalayıp kasten ısırmaya çalışmazlar

Tout cela étant d'abord apparu dans les esprits des humains.

Hepsi ilk olarak insanların akıllarında tasavvur edildi.

L'IA va travailler avec les humains comme un outil analytique

Yapay zekâ insanlarla analitik bir araç olarak çalışacak,

Et à créer une nouvelle génération d'emplois pour les humains,

her gün barındırdığımız gizli yetenekleri ve tutkuları

Mais il n'y a aucun doute chez les êtres humains.

ama insanda da şüphe oluşmuyor değil yani

Les êtres humains ont accompli beaucoup plus que les animaux.

İnsanoğlu, hayvanlardan çok daha fazla şey başardı.

Tous les humains sur Terre sont issus d'un ancêtre commun.

Dünyadaki bütün insanlar ortak bir atanın soyundan gelirler.

Les gestes sont très importants dans la communication entre humains.

Jestler insan iletişiminde çok önemlidir.

Il y avait beaucoup de restes humains dans ce lieu.

O yerde birçok insan kalıntısı vardı.

Les êtres humains ont été créés pour créer des choses.

İnsanoğlu bir şeyler yaratmak için yaratılır.

L'innovation est le processus via lequel nous résolvons les problèmes humains,

İnovasyon, insani sorunları çözdüğümüz işlemdir;

Que les humains sont le problème et la technologie la solution.

sorun insanlar, çözüm ise teknoloji.

L'architecture est l'art de construire des abris pour les êtres humains.

Mimari, insanların barınabileceği bir yer oluşturma sanatıdır.

Les humains partagent des terrains de chasse avec les grands félins.

Avlanma sahalarını büyük kedilerle paylaşıyorlar.

Qui aidera au développement de meilleures études cliniques sur des humains.

çığır açan sistemler geliştiriyoruz.

Il y a environ 6 milliards d'êtres humains dans le monde.

Dünyada yaklaşık olarak 6 milyar insan var.

On pensait auparavant que seuls les humains pouvaient user du langage.

İnsanlar dili sadece insanların kullanabildiğini düşünürdü.

Les humains sont endormis lorsqu'ils vivent, ils se réveillent lorsqu'ils meurent.

İnsanlar yaşarken uykudadır, öldüklerinde uyanırlar.

Peut-être qu'on peut se rappeler que nous sommes des êtres humains

Belki insan olduğumuzu hatırlamakta bir sakınca yoktur,

Ils ne semblent pas avoir un déclic pour tuer comme les humains.

İnsanlar veya şempanzeler gibi öldürme içgüdüleri yok.

Car les femelles sont les seules qui sont attirées par les humains.

çünkü insanlardan etkilenen sivrisinekler sadece dişiler.

Celles qui vivent en milieu urbain deviennent nocturnes pour éviter les humains.

...şehir bölgelerinde yaşayanlar insanlardan kaçınmak için gececi olur.

Les droits humains ne se soucient même pas des droits des femmes

insan hakları kadın hakları umurunda bile değil

Activités quotidiennes nuisibles aux humains. Il a fait le réchauffement climatique en

için ölümcül silah olan gazların , özellikle de en çok sera

Cette nourriture n'était faite ni pour les humains, ni pour les animaux.

Yemek, insan ya da hayvan için uygun değildi.

Les êtres humains sont les seules créatures vivantes qui emploient le feu.

İnsanlar ateş kullanan yaşayan tek yaratıklardır.

Les êtres humains manquent souvent d'introspection dans leurs erreurs et leurs défauts.

İnsanoğlu çoğunlukla kendi hatalarına ve başarısızlıklarına karşı iç görüden yoksundur.

La vérité c'est que les humains ne peuvent pas vivre sans air.

Gerçek şu ki, biz hava olmadan yaşayamayız.

Les êtres humains semblent avoir du mal à abandonner leurs vieilles habitudes.

İnsanlar eski alışkanlıklarından vazgeçmeyi zor buluyorlar.

Ou il s'agit d'orangs-outans qui essayent d'échapper à la barbarie des humains.

veya insanların korkunç zorbalığından kaçmak istemeleri olarak yorumluyor.

Que dans de tels cas, les humains n'ont aucune chance d'échapper au rhinocéros.

insanların azgın bir gergedandan kurtulma şansı olmadığını söylüyor.

Faites de kératine, la protéine présente dans les cheveux et les ongles humains,

İnsan saç ve tırnaklarındaki keratin lifinden oluşan boynuz