Examples of using "Forcé" in a sentence and their turkish translations:
Ben gitmek zorunda kaldım.
Kimse bunu ona zorlamamıştı
Gitmesi için onu zorladım.
İsteğim dışında içmeye zorlandım.
Tom zorla gülümsedi.
Ordu onu istifa etmeye zorladı.
Tom istifa etmek için zorlandı.
Ben gitmek zorundaydım.
Tom beni oraya gitmeye zorladı.
Önerisini kabul etmeye zorlandım.
Gitmeye zorlandım.
Kimse bana yardım etmen için zorlamadı.
- Bu ilacı almam için beni zorladılar.
- İlacı almam için beni zorladılar.
O, sonunda istifa etmek zorunda bırakıldı.
Hastalık onu okuldan vazgeçmesi için zorladı.
Tom beni kutuyu açmaya zorladı.
Benim patron istifa etmesi için zorlandı.
Onun hatanı fark etmesi kesin.
Valizi taşıması için onu zorladım.
Bu durumda, evet demek zorunda kalıyorum.
O zoraki bir gülümseme idi.
Öğretmen okuldan sonra onun kalmasını sağladı.
bu Zoom u kullanmaya Milli eğitim zorlamadı
O, kilidi zorladı.
Benim arzuma boyun eğmesi için onu zorladım.
Hiç kimse sana bir şey yaptırmadı.
Öğrenme zorlanılmamalıdır. Öğrenme teşvik edilmelidir.
Komşunun evine hırsız girdiğini duydun mu?
Sally erkek kardeşine banyoyu temizletti.
İngiliz Başbakanı Neville Chamberlain istifaya zorlandı.
- Müslüman olman için seni zorlayan oldu mu?
- Birilerinin zorlamasıyla mı İslam'a geçtin?
Bir hırsızın, komşumun evine girdiğini duydun mu?
Sen ayrılmak zorunda değilsin.
O, onu yapması için onu zorladı.
Gecikme bizi pahalı bir otelde bir gece kalmaya zorladı.
Yemekten hoşlanmadım ama onu yemek için kendimi zorladım.
İlaç almak zorunda kaldım.
O, onu ıspanak yemesi için zorladı.
Tom'la yemek yemek zorunda değilsin ama keşke yesen.
Seni onu yapmaya kim zorladı?
- Gitmek zorunda değilsin.
- Gitme mecburiyetin yok.
Oturması için onu zorladı.
Ben okul festivalinden sonra temizlik yapıyorken bir okul anahtarını kaybettim ve sonra bir özür mektubu yazmak gerekti.
Yaralar ve ateş, onu Varşova'da iyileşmeye zorladı ve bu nedenle Eylau Savaşı'nı kaçırdı.
Onlar beni oraya gönderdi.
- Mutlaka gitmek zorunda değilsin.
- Gitmek zorunda değilsin.
- Özür dilemek zorunda değilsin.
- Özür dilemek zorunda değilsiniz.
- Gelmek zorunda değilsin.
- Gelmek zorunda değilsiniz.
Yalan söylemek zorunda değilsin.
Sen buna inanmayabilirsin, ama yine de doğru.
- Cevap vermek zorunda değilsin.
- Cevap vermek zorunda değilsiniz.
- Özür dilemek zorunda değilsin.
- Özür dilemek zorunda değilsiniz.
Ebeveynlerim beni oraya gönderdi.
Açıklamak zorunda değilsin.