Examples of using "Convaincre" in a sentence and their turkish translations:
Kimi ikna etmeye çalışıyorsun?
Jonathan'ı ikna etmek zordur.
Jack'i ikna etmek zordur.
Seni ikna etmek benim işim.
Seni ikna etmek zorunda değilim.
Onu ikna etmek için iyi şanslar.
Onu ikna etmede iyi şanslar.
Onu ikna edemedim.
Onu ikna etmek zorundayım.
John'u ikna etmek zordur.
O, babasını ikna etme girişiminde bulundu.
Onu ikna edemedik.
Jonathan'ı ikna etmek zor.
Onu ikna etmeye çalıştı.
Onu ikna etmek kolay olmadı.
Tom onunla gitmem için beni ikna etmeye çalıştı.
Stalker programlarını kötü olarak işaretlemeye başlamaları için
O yıllarda bu insanları inandırmak için
Onu ikna etmeyi zor buldum.
Onu ikna etmeye çalışmanın yararı yok.
Tom'u gelmesi için ikna edebildim.
Seni ikna etmek için ne yapmalıyım?
Boşuna onu ikna etmeye çalıştım.
Onu ikna etmek kolay olmadı.
Beni ikna etmene gerek yok.
Sonunda onu ikna etmeyi başardık.
Başka insanları ikna etmek için gerekli olan bilgileri yazın.
Seni ikna etmek için ne söyleyebilirim?
Tom'u ikna etmeye çalışarak zamanını boşa harcıyorsun.
Onu eve gitmesi için ikna edemedi.
Bir kredi istemesi için onu ikna edemedim.
insanları bir yalana inandırmanın yolu ise
Onu ikna etmek biraz zaman aldı.
Onları ikna edebileceğimizden eminim.
Onu ikna etmeye çalıştım, ama başarılı olmadı.
O, onu ikna etmek için elinden geleni yaptı.
Senin önerini kabul etmesi için Tom Mary'yi ikna etmeye çalışacak.
İnsanları onu yapmaya ikna etmek zorundayım.
O, onu kişisel bir çeki kabul etmesi için ikna edemedi.
O, onu bir konuşma yapması için ikna edemedi.
O, onu bir ata binmeye ikna edemedi.
Rüşveti kabul etmesi için onu ikna edemedi.
Tom'u ikna etmeye çalışırken zamanını boşa harcama.
Birini argümanlarla, sebeplerle bir şeye ikna etmeye çalıştıysanız
Onu ikna edebilecek tek kişi sensin.
Hataları konusunda onu ikna edemedik.
Fikrini değiştirmesi için onu ikna etmek zordu.
Beni buna ikna edebilmen için daha iyisini yapman gerekecek.
Tom'u ikna etmeye çalışmak bir zaman kaybı olacak.
O, teklifi reddetmemesi için onu ikna etmeye çalıştı.
O, onu onun için bir şarkı yazmaya ikna edemedi.
Karım beni yeni bir araba almam için ikna etmeye çalıştı.
Onu ikna etmeye çalışmanın faydası olmadığını düşünüyorum.
Tom'u doğru şeyi yapması için ikna etmek zordu.
Tom'u bize yardım etmeye ikna etmek zor olacak.
Bir arkadaşımı evlenmekten vazgeçirmeye çalıştım.
Ben onu bir daha sigara içmemesi için boş yere ikna etmeye çalıştım.
Onu ikna etmeye çalışmanın hiçbir anlamı olmadığını düşünüyorum.
Sanırım onu ikna etmeye çalışmanın bir anlamı yok.
Tom'u ayrılmaya ikna etmek kolay değildi.
Sigara içmekle ilgili tehlikeler hakkında onu ikna etmede güçlük çektim.
Tom Mary'yi saçını kırmızıya boyaması için ikna etmeye çalıştı.
Kendisine yeni bir araba satın alması için onu ikna edemedi.
Oğluna evi boyattırması için ona onu ikna etmesi rica edildi.
Bitap düşene kadar benimle konuşabilirsin ama beni asla ikna edemeyeceksin.
Onun akıllı olduğunu kabul ediyorum ama o her zaman karşısındakinin anlayamayacağı şekilde konuşmak zorunda mı?
Tom'un Mary'yi çamaşırlarını onun için yıkaması konusunda ikna edebilmesi mümkündür.
Onun benimle daha fazla zaman geçirmesi için onu nasıl ikna edebileceğimi düşünüyorsun?
Ödeviniz için size ek süre verme konusunda öğretmeninizi ikna edip edemeyeceğinize bir bakın.
Ondan, onu, evi oğluna ya da başka birine boyattırmaya ikna etmesi rica edildi.
Başkan emeklilikleri revize etmek için koalisyon ortaklarını ikna etmeye çalıştı.
İnsanları çikolatanın vanilya olduğuna ne kadar ikna etmeye çalışırsan çalış, o hala çikolata, kendini ve başka birilerini vanilya olduğuna ikna etmeyi becerebilsen de.
Komşum beni eski arabasını ondan almama ikna edemediği için bana kızdı.
Reklam, insanları ihtiyacı olmayan şeylere, sahip olmadıkları paraları harcamaya ikna etme sanatıdır.
Tom Dünya'nın düz olduğuna beni ikna etmeye çalışıyor, ama ben buna inanamam.