Translation of "Brûlant" in Turkish

0.003 sec.

Examples of using "Brûlant" in a sentence and their turkish translations:

J'aime le café brûlant.

- Sıcak kahveyi severim.
- Ben sıcak kahveyi severim.

- Le thé est brûlant.
- Le thé est bouillant.

Çay sıcak kaynıyor.

- Le thé est chaud.
- Le thé est brûlant.

Çay sıcak.

Un plat peut être épicé sans être brûlant.

Bir yemek sıcak olmadan baharatlı olabilir.

Un bain brûlant me fit me sentir beaucoup mieux.

Sıcak bir banyo beni çok daha iyi hissettirdi.

Les chiens sont morts à l'intérieur du véhicule brûlant.

Köpekler sıcak aracın içinde öldüler.

- Ce thé est brûlant.
- Ce thé est très chaud.

Bu çay çok sıcak.

J'ai bu un double express brûlant au café ce matin.

Bu sabah kahve dükkanında çok sıcak bir çift espresso içtim.

C'est comme mettre sa main dans un étau brûlant qui se resserre.

Elinizin bir mengeneye sıkışıp ardından yanması gibi.

À cause du soleil brûlant, beaucoup d'animaux ne sortent que la nuit.

Kavurucu güneş, çoğu çöl hayvanının sadece gece dışarı çıkması anlamına gelir.