Translation of "Village" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "Village" in a sentence and their turkish translations:

In the village.

Köyde.

That's a village.

O bir köy.

Our village is Catholic, but the neighbouring village is Evangelist.

Köyümüz Katoliktir, ancak komşu köy Evangelisttir.

Winds haunt the village.

Rüzgarlar köye dadanmaktadır.

I like your village.

Senin köyünü seviyorum.

We surrounded the village.

- Köyü çevirdik.
- Köyü kuşattık.

I hate this village.

Bu köyden nefret ediyorum.

This is a village.

Bu bir köydür.

This village is boring.

Bu köy sıkıcı.

What village is this?

Bu hangi köy?

The land became a village.

Arazi bir köy oldu.

He lives in a village.

O, bir köyde yaşıyor.

The village has no electricity.

Köyün elektriği yok.

The village needs your help.

Köyün sizin yardımınıza ihtiyacı var.

She lives in the village.

O, köyde yaşıyor.

He is from our village.

O bizim köyden.

The soldiers surrounded the village.

Askerler köyü kuşattı.

I come from a village.

Ben bir köyden geliyorum.

This is a small village.

Bu küçük bir köy.

Tom walked through the village.

Tom köyü gezdi.

It's a quaint old village.

Bu antika bir eski köy.

The flood overwhelmed the village.

Sel köyü mahvetti.

Tom lives in the village.

Tom köyde yaşıyor.

- Nothing ever happens in this old village.
- Nothing ever happens in that old village.

Bu eski köyde hiçbir şey olmaz.

We're so close to the village.

Köye çok yaklaştık.

The volcanic eruption threatened the village.

Volkanik patlama köyü tehdit etti.

The bus stopped in every village.

Otobüs her köyde durdu.

There's narrow road to the village.

Köye giden dar bir yol var.

The path led to the village.

Yol köye gider.

They supplied the village with water.

Köye su temin ettiler.

He had to leave the village.

O, köyü terk etmek zorunda kaldı.

Everybody in the village knew him.

Köydeki herkes onu tanırdı.

The tornado destroyed the whole village.

Kasırga bütün köyü mahvetti.

Tom lives in a small village.

Tom küçük bir köyde yaşar.

Tom ran back to the village.

Tom köye koşarak geri geldi.

Our school is in this village.

Okulumuz bu köyde.

Keep going straight through the village.

Köyün içinden doğru gitmeye devam et.

They come from the same village.

Onlar aynı köyden geliyorlar.

They called the village New Amsterdam.

Köye New Amsterdam adını verdiler.

We live in a global village.

Küresel bir köyde yaşıyoruz.

He returned to his native village.

Doğduğu köye döndü.

I reached the village before dark.

Hava kararmadan önce köye ulaştım.

My house is in a village.

Evim bir köydedir.

Tom's mother lives in this village.

Tom'un annesi bu köyde yaşıyor.

I'm going to the village tomorrow.

Yarın köye gidiyorum.

I live in a small village.

Ben küçük bir köyde yaşarım.

The village is beyond those trees.

Köy o ağaçların ötesinde.

I dreamed of my native village.

Ben yerli köyümü hayal ettim.

This river runs through my village.

Bu nehir benim köyümden geçer.

The house is in the village.

Ev köydedir.

She is living in the village.

O köyde yaşıyor.

Tom lives in the student village.

Tom öğrenci köyünde kalıyor.

Sami lives in a beautiful village.

Sami güzel bir köyde yaşıyor.

We arrived at a Tuareg village.

Bir Tuareg köyüne geldik.

Our village is finally in view.

Köyümüz nihayet göründü.

- I wanted to go back to your village.
- I wanted to return to your village.

Köyüne dönmek istedim.

- I visited the village where he was born.
- I visited the village he was born in.

- Doğduğum köyü ziyaret ettim.
- Doğduğu köyü ziyaret ettim.

- The whole village knows the man well.
- The man is well-known in the whole village.

Adam bütün köyde iyi bilinir.

- He was born in a village near Teheran.
- He was born in a village near Tehran.

O, Tahran yakınlarındaki bir köyde doğdu.

Now, everybody in the village knew Lenie.

Köydeki herkes Lenie'yi tanırdı.

This village chicken is a beautiful boy

Bu köy tavuğu güzel oğlandır

Have you ever been to that village?

Hiç o köyde bulundun mu?

The news caused alarm throughout the village.

Haber köyün her tarafında korkuya neden oldu.

It's only two miles to the village.

Köye sadece iki mil var.

You can reach the village by bus.

- Otobüsle köye ulaşabilirsin.
- Köye otobüsle ulaşabilirsiniz.
- Köye otobüsle ulaşabilirsin.

The village was isolated by the flood.

Köy sel tarafından izole edildi.

In that village only one family remains.

O köyde sadece bir aile kalır.

That is common knowledge in every village.

O her köydeki yaygın bir bilgidir.

He grew up in a little village.

O, küçük bir köyde büyüdü.

He's the only survivor in the village.

O, köyde hayatta kalan tek kişi.

I live in a small fishing village.

Küçük bir balıkçı köyünde yaşıyorum.

A pretty girl lived in that village.

Bu köyde güzelı bir kız yaşadı.

There were no people in the village.

- Köyde hiç kimse yoktu.
- Köyde kimse yoktu.

Life is boring in a small village.

Küçük bir köyde hayat sıkıcıdır.

That village is the enemy's last stronghold.

O köy düşmanın son kalesidir.

Tom lived in a small fishing village.

Tom küçük bir balıkçı köyünde yaşadı.

The flood did the village extensive damage.

Sel köye büyük hasar verdi.

There was a village near the sea.

Denize yakın bir köy vardı.

Tom lives in a small fishing village.

Tom küçük bir balıkçı köyünde yaşıyor.

The fire burned down the whole village.

Yangın bütün köyü yaktı.

Are there many cowsheds in this village?

- Bu köyde birçok mandıra var mı?
- Bu köyde birçok ahır var mı?

Tom was raised in a small village.

Tom küçük bir köyde büyüdü.

My brother lives in a small village.

Erkek kardeşim küçük bir köyde yaşıyor.

I arrived at the village before dark.

Hava kararmadan önce köye vardım.

At last, we arrived at the village.

Sonunda, köye vardık.

That's the village I was born in.

O doğduğum köydür.

Our city used to be a village.

Şehrimiz eskiden bir köydü.

It's a village of two hundred inhabitants.

Bu, iki yüz sakini olan bir köy.

Fifty families live in this tiny village.

- Bu küçücük köyde elli tane aile yaşar.
- Bu küçücük köyde elli aile yaşıyor.

I used to live in a village.

Bir köyde yaşardım.

Nothing ever happens in that old village.

O eski köyde asla hiçbir şey olmaz.

There is a cow in the village.

Köyde bir inek var.