Translation of "Thin" in Turkish

0.059 sec.

Examples of using "Thin" in a sentence and their turkish translations:

How thin is too thin?

Ne kadar ince çok incedir?

- I'm thin.
- I am thin.

Ben zayıfım.

I'm thin, but not too thin.

Ben inceyim ama çok ince değilim.

Stay thin.

Zayıf kal.

You're thin.

- Sen zayıfsın.
- Zayıfsın.

It's amazingly thin,

Şaşırtıcı derecede ince;

It's too thin.

O çok ince.

They were thin.

Onlar zayıftı.

Tom is thin.

Tom zayıf.

You're looking thin.

Zayıf görünüyorsun.

You're so thin.

- Çok zayıfsın.
- Sen çok zayıfsın.

I'm not thin.

- Ben ince değilim.
- Ben zayıf değilim.

I'm too thin.

Ben çok zayıfım.

I'm very thin.

Ben çok inceyim.

You're quite thin.

Sen oldukça zayıfsın.

He was painfully thin.

O, acı verecek şekilde zayıftı.

She was painfully thin.

O, acı verecek şekilde zayıftı.

The boy is thin.

Oğlan zayıf.

Tom is quite thin.

Tom oldukça zayıf.

He's tall and thin.

O uzun boylu ve zayıf.

Tom was painfully thin.

Tom aşırı derecede sıskaydı.

Tom is too thin.

Tom çok zayıf.

Tom has thin lips.

Tom'un ince dudaklar vardır.

- I think Tom is thin.
- I think that Tom is thin.

Sanırım Tom sıska.

They are short and thin.

Onlar kısa ve zayıf.

- Stay thin.
- Don't get fat.

Şişmanlama.

Don't spread yourself too thin.

Aynı anda bir sürü şeyle uğraşma.

You're on thin ice, mister.

Tehlikedesin, bayım.

Tom used to be thin.

Tom zayıftı.

Tom is thin, isn't he?

Tom zayıf, değil mi?

This book is very thin.

Bu kitap çok ince.

Why are you so thin?

Neden bu kadar zayıfsın?

The walls are very thin.

Duvarlar çok ince.

Tom is tall and thin.

Tom uzun boylu ve incedir.

You're treading on thin ice.

- Dikkatli oluyorsun.
- Temkinli davranıyorsun.

This thin book is mine.

Bu ince kitap benimdir.

This laptop is very thin.

Bu dizüstü bilgisayar çok ince.

Tom disappeared into thin air.

Tom kayıplara karıştı.

I used to be thin.

Eskiden zayıftım.

They don't like their steaks thin.

Onlar bifteklerini ince sevmezler.

Tom is quite thin, isn't he?

Tom oldukça zayıf, değil mi?

This laptop computer is very thin.

Bu dizüstü bilgisayar çok incedir.

Mars has a very thin atmosphere.

- Mars çok ince bir atmosfere sahiptir.
- Mars'ın çok ince bir atmosferi var.

My friend vanished into thin air.

Arkadaşım kayıplara karıştı.

You're skating on very thin ice.

Çok ince buz üstünde paten yapıyorsun.

- Tom isn't thin.
- Tom isn't skinny.

Tom ince değildir.

This laptop is thin and light.

Bu dizüstü bilgisayar ince ve hafif.

Mercury has a very thin atmosphere.

Merkür çok ince bir atmosfere sahiptir.

This pizza has a thin crust.

Bu pizzanın ince bir kabuğu var.

He was a tall, thin man.

O uzun boylu, zayıf bir adamdı.

Cut the meat into thin slices.

Eti ince dilimler halinde kesin.

Mary shivered in her thin blouse.

Mary ince bluzunun içinde titredi.

We're treading on very thin ice.

- Çok ince buz üzerinde ilerliyoruz.
- Tehlikeli sularda yüzüyoruz.

Tom said that Mary was thin.

Tom Mary'nin zayıf olduğunu söyledi.

- Tom is thin.
- Tom is slim.

Tom zayıf.

- He was painfully thin.
- She was painfully thin.
- He was painfully skinny.
- She was painfully skinny.

O, acı verecek şekilde zayıftı.

Who support me through thick and thin.

mükemmel arkadaşlarla onurlandırıldım.

The gold was beaten into thin plates.

Altın ince plakalar halinde dövüldü.

Faults are thick where love is thin.

Aşkın ince olduğu yerde hatalar kalındır.

There was thin ice on the lake.

Gölün üzerinde ince bir buz tabakası vardı.

She wants to become thin very much.

O çok zayıf olmak istiyor.

Many men want to be thin, too.

Birçok erkek de zayıflamak istiyor.

She cut the tomatoes into thin slices.

O, domatesleri ince dilimler halinde kesti.

This soup is too thin for me.

Bu çorba benim için çok incedir.

The dough used for pancakes is thin.

Krep için kullanılan hamur incedir.

I wonder why Tom is so thin.

- Tom niye bu kadar sıska, merak ediyorum.
- Tom'un neden bu kadar zayıf olduğunu merak ediyorum.

Tom isn't as thin as I am.

- Tom benim kadar zayıf değil.
- Tom benim kadar ince değil.

- I know that Tom is weak.
- I know Tom is thin.
- I know that Tom is thin.

Tom'un zayıf olduğunu biliyorum.

- The ice is too thin to bear your weight.
- This ice is too thin to bear your weight.

Buz senin ağırlığını taşıyamayacak kadar ince.

Oxygen more easily diffuses across a thin membrane,

Oksijenin difüzyonu ince zarlarda daha kolay gerçekleşir

Hannibal deploys his infantry in a thin line.

Hannibal piyadelerini ince bir hat şeklinde konumlandırıyor.

I'll stand by you through thick and thin.

İyi ve kötü günde yanında olacağım.

Muscles are made of hundreds of thin fibers.

Kaslar yüzlerce ince liften yapılmıştır.

While he was sick, he became very thin.

Hastayken, çok zayıfladı.

- Tom is very thin.
- Tom is very skinny.

Tom çok zayıf.

That idea didn’t come out of thin air.

bu fikir havadan gelmemişti.

This car dealership has very thin profit margins.

Bu araba bayiliğinin çok ince kar marjları var.

You're too thin. You ought to eat more.

Fazla zayıfsın. Daha fazla yemen gerek.

The walls of my room are too thin.

Odamın duvarları fazla ince.

- Tom is too skinny.
- Tom is too thin.

Tom çok sıska.

The old man's beard was long and thin.

Yaşlı adamın sakalı uzun ve inceydi.

The dress is made of a thin fabric.

Elbise ince bir kumaştan yapılmıştır.

I think fashion models today are too thin.

Bugün moda modellerinin çok zayıf olduğunu düşünüyorum.

The ice is too thin to skate on.

Buz kaymak için çok ince.

Mary began to shiver in her thin blouse.

Mary ince bluzunun içinde titremeye başladı.

Scorpions have this thin layer that coats their exoskeleton,

Akreplerin dış iskeletini kaplayan ince bir katman vardır.

Cold seeps in through the frog's thin, moist skin.

Soğuk, kurbağanın ince, nemli derisinden içeri sızıyor.

He's so thin that he looks like a skeleton.

O, o kadar zayıftır ki bir iskelet gibi görünüyor.

Mars is a large rock with a thin atmosphere.

Mars ince atmosferli büyük bir kayadır.

I used to be thin when I was young.

Gençken zayıftım.

After sunset, a thin mist appeared over the field.

Gün batımından sonra, alanın üzerinde ince bir sis belirdi.

The plane appears to have vanished into thin air.

Uçak ortadan kaybolmuş görünüyor.

This ice is too thin to bear your weight.

Bu buz senin ağırlığına dayanamayacak kadar ince.

The magician made the girl float in thin air.

Büyücü kızı ince havada yüzdürdü.