Translation of "Takes" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Takes" in a sentence and their turkish translations:

takes work, and it takes homework.

çaba ve ödev ister.

- Mary takes ballet classes.
- Mary takes ballet lessons.

Mary bale dersleri alıyor.

Tom takes steroids.

Tom steroidler alır.

He takes vitamins.

O vitaminler alır.

It takes patience.

Bu sabır gerektirir.

Tom takes vitamins.

Tom vitamin alıyor.

It takes time.

Bu zaman alır.

Shaving takes time.

Tıraş zaman alır.

That takes skill.

- Bu beceri gerektirir.
- Bunun için yetenek lazım.

It takes courage.

Bu cesaret ister.

Love takes two.

Aşk iki kişiliktir.

That takes guts.

Bu yürek gerektirir.

- No one takes you seriously.
- No one takes her seriously.

Kimse seni ciddiye almıyor.

And that takes time.

ve bu zaman alır.

It takes a formula

Bir formül gerekir

Healing also takes time.

İyileşme de ayrıca zaman alıyor.

Hannibal takes the initiative.

Hannibal insiyatifi eline alıyor.

Making cookies takes time.

Kurabiye yapmak zaman alır.

Tom takes online courses.

Tom internet üzerinden kurslar alıyor.

Learning Finnish takes time.

Fince öğrenmek zaman alır.

That's all it takes.

Hepsi bu kadar.

Communication takes many forms.

İletişimin birçok biçimi vardır.

It takes only seconds.

- Bu sadece birkaç saniye sürer.
- Bu sadece saniyeler sürer.

It just takes time.

- Bu sadece zaman alır.
- Zamanla olacak.

This takes top priority.

Şimdiki öncelik bu.

He takes everything lightly.

O her şeyi hafifçe alır.

Learning French takes time.

Fransızca öğrenmek zaman alır.

Nobody takes me anywhere.

Kimse beni bir yere götürmüyor.

He takes everything seriously.

O her şeyi ciddiye alır.

Art takes many forms.

Sanat birçok şekil alır.

She takes sewing classes.

Dikiş dersleri alıyor.

Tom takes piano lessons.

Tom piyano dersleri alıyor.

Normally, it takes years.

Normalde yıllar alır.

He always takes notes.

O her zaman notlar alır.

He takes French leave.

O izinsiz gider.

Tom takes ballet classes.

Tom bale dersleri almaktadır.

- Developing political awareness takes time.
- It takes time to develop political awareness.

Siyasi farkındalık edinmek zaman alır.

It just takes a willingness,

Sadece istemen gerekir.

And it takes a decision.

ve bir de seçim yapmak.

Real, systemic change takes time,

gerçek, sistematik değişim zaman alıyor

Mary takes after her father.

- Mary babasına benzer.
- Mary babasına çekmiş.

The bus takes fifty people.

Otobüs elli kişi alır.

The conference takes place annually.

Konferans yıllık olarak gerçekleşir.

She takes private piano lessons.

O, özel piyano dersleri alır.

Cooking takes too much time.

Yemek pişirmek çok zaman alır.

Tom often takes long showers.

Tom sık sık uzun duşlar alıyor.

She takes everything for granted.

Her şeyi doğal karşılar.

No one takes us seriously.

Kimse bizi ciddiye almıyor.

The president takes office tomorrow.

Başkan yarın göreve başlıyor.

Tom never takes the train.

Tom asla trene binmez.

Tom takes too many chances.

Tom çok fazla riske giriyor.

Tom takes himself too seriously.

Tom kendisini çok ciddiye alır.

Tom takes yoga very seriously.

Tom yogayı çok ciddiye alıyor.

Tom takes everything too seriously.

Tom her şeyi çok ciddiye alır.

Tom takes private French lessons.

Tom özel Fransızca dersleri alıyor.

No one takes me seriously.

Kimse beni ciddiye almıyor.

No one takes Tom seriously.

Kimse Tom'u ciddiye almıyor.

Who takes care of you?

Seninle kim ilgileniyor?

Tom takes everything for granted.

Tom her şeyi bir hak gibi görüyor.

It takes time to relax.

Dinlenmek zaman alır.

She takes after her father.

O, babasına benziyor.

Tom takes care of himself.

Tom kendiyle ilgilenir.

I'll do whatever it takes.

Ne gerekirse yapacağım.

Is that all it takes?

Bütün gereken bu mu?

Is that what it takes?

- Olay bu mu yani?
- Bunun yolu bu mu?

That's all it takes sometimes.

Onun bazen aldığı bu kadar.

Tom always takes good notes.

Tom her zaman iyi notlar alır.

Learning a language takes time.

Dil öğrenmek zaman alır.

Tom takes care of me.

Tom benimle ilgilenir.

He never takes the train.

O asla trene binmez.

Tom takes care of Mary.

Tom, Mary'yle ilgilenir.

We've got what it takes.

Gereken niteliklere sahibiz.

Tom has what it takes.

Tom gerekli olan niteliklere sahip.

Tom knows what it takes.

Tom ne gerekiyorsa bilir.

It takes courage to succeed.

Başarılı olmak cesaret ister.

No one takes them seriously.

Kimse onları ciddiye almıyor.

No one takes him seriously.

Kimse onu ciddiye almıyor.

Tom takes himself very seriously.

Tom kendini çok ciddiye alır.

No one takes her seriously.

Kimse onu ciddiye almıyor.

He takes himself very seriously.

O kendini çok ciddiye alır.

She takes herself very seriously.

O, kendini çok ciddiye alır.

Fear takes molehills for mountains.

Korku dağlar için köstebek yuvaları alır.

Tom takes his job seriously.

Tom işini ciddiye alır.

The bus takes you downtown.

Otobüs sizi şehir merkezine götürür.

Mary takes after her mother.

- Mary annesine benziyor.
- Mary annesine çekmiş.

It takes two to tango.

- Bir elin nesi var, iki elin sesi var.
- Tango yapmak iki kişi gerektirir.

We'll do whatever it takes.

- Ne gerekirse yapacağız.
- Ne gerekiyorsa onu yapacağız.

Tom takes himself awfully seriously.

Tom kendini son derece ciddiye alır.

Tom takes me to school.

Tom beni okula götürür.

You have what it takes.

Gerekli şeylere sahipsin.

Tom takes after his father.

Tom babasının peşinden gidiyor.

Tom takes his camera everywhere.

Tom fotoğraf makinesini hep yanında taşır.

It takes about an hour.

Yaklaşık bir saat sürüyor.