Translation of "Steady" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Steady" in a sentence and their turkish translations:

Hold on. Go steady, go steady!

Bekle. Dikkat et.

Okay, guys, just steady, steady on this.

Tamam çocuklar, dikkatli yürüyün.

This bridge looks steady.

Bu köprü sağlam görünüyor.

We were going steady.

Biz sürekli gidiyorduk.

Hold this ladder steady.

Bu merdiveni sabit tutun.

- I never had a steady job.
- I've never had a steady job.

Asla sürekli bir işim olmadı.

Supply is in steady decline.

arz sabit olarak düşüşte.

Is this ladder steady enough?

Bu merdiven yeterince sağlam mı?

Tom has made steady progress.

Tom sürekli ilerleme kaydetti.

Tom has a steady girlfriend.

Tom'un istikrarlı bir kız arkadaşı var.

He's got a steady girlfriend.

Onun istikrarlı bir kız arkadaşı var.

Please hold this ladder steady.

Lütfen bu merdiveni sabit tut.

There was steady economic improvement.

İstikrarlı ekonomik gelişme vardı.

Drive at a steady speed.

İstikrarlı bir hızda sür.

I have a steady girlfriend.

İstikrarlı bir kız arkadaşım var.

Okay, guys, just steady, steady on this. We need to be really careful.

Tamam çocuklar, dikkatli yürüyün. Gerçekten dikkatli olmamız lazım.

Slow and steady wins the race.

Yavaş ve istikrarlı yarışı kazanır.

How about going steady with me?

Benimle çıkmaya ne dersin?

Do you have a steady boyfriend?

İstikrarlı bir erkek arkadaşın var mı?

Tom doesn't have a steady girlfriend.

Tom'un istikrarlı bir kız arkadaşı yok.

Slow but steady wins the race.

Yavaş ama istikrarlı yarışı kazanır.

Slow but steady progress always wins.

Yavaş ama istikrarlı ilerleme her zaman kazanır.

Do you have a steady girlfriend?

Sürekli çıktığın bir kız arkadaşın var mı?

Fadil never had a steady job.

Fadıl'ın hiç istikrarlı bir işi olmadı.

You've got to get a steady job.

İstikrarlı bir iş bulmak zorundasın.

Tom needs to get a steady job.

Tom'un, sürekliliği olan bir işe girmesi gerekir.

There was a steady increase in population.

Nüfusta sürekli bir artış vardı.

Tom has never had a steady job.

Tom'un asla istikrarlı bir işi olmadı.

- I thought you were going steady with Tom.
- I thought that you were going steady with Tom.

Tom'la sürekli gittiğini düşündüm.

He maintained a steady speed on the highway.

Otobanda sabit bir hızda kaldı.

- This table isn't steady.
- This table is wobbling.

- Bu tablo, sabit değildir.
- Bu masa sallanıyor.
- Bu masa dengede durmuyor.

You need to find yourself a steady job.

Kendinize kalıcı bir iş bulmanız gerek.

I've been going steady with her for three years.

Üç yıldır onunla çıkıyorum.

The immigrants entered the country in a steady flow.

Göçmenler sürekli bir akış içinde ülkeye giriş yaptılar.

This is going to require a long steady effort.

Bu uzun ısrarlı bir çaba gerektirecek.

He was walking up the hill at a steady pace.

O sabit bir hızda tepeye yürüyordu.

When was the last time you had a steady job?

En son ne zaman sürekli bir işin oldu?

Jack and Betty have been going steady for a month.

Jack ve Betty bir aydır istikrarlı olarak gitmektedirler.

Tom has been going steady with Mary for six months.

Tom altı aydır sadece Mary ile flört ediyor.

They lag behind the cavalry and velites, but make steady progress.

Süvari ve Velitelerin arkasında ağır yol alıyorlar ancak sağlam bir ilerleyiş gösteriyorlar.

- Tom is friends with Mary.
- Tom is going steady with Mary.

Tom, Mary ile flört edecek.

But for your steady support, my mission would have resulted in failure.

Eğer senin düzenli desteğin olmasa, benim misyonum başarısızlıkla sonuçlanırdı.

steady plan , which are the two things that the UAE got at the same time.

. Bin dokuz yüz yetmiş bir yılının ikinci Aralık ayında

David has never had a steady job, but he's always managed to make ends meet.

David'in hiç istikrarlı bir işi olmadı fakat her zaman geçimini sağlayabildi.

The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady.

İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti.