Translation of "Solve" in Turkish

- We'll solve this together.
- We'll solve it together.

Bunu birlikte çözeceğiz.

- That won't solve anything.
- This won't solve anything.
- This isn't going to solve anything.

Bu hiçbir şeyi çözmeyecek.

Solve the problem.

Problemi çözün.

What'll that solve?

O neyi çözecek?

- This isn't going to solve anything.
- This will solve nothing.

Bu bir şey çözmeyecek.

- I can't solve this problem.
- I cannot solve this problem.

Bu problemi çözemiyorum.

- Could you solve the problem?
- Can you solve this problem?

Sorunu halledebildin mi?

It wouldn't solve anything.

bunun çözüm olamayacağını gördüm.

That should solve everything.

O her şeyi çözmeli.

That would solve everything.

O her şeyi çözer.

We can solve this.

Bunu çözebiliriz.

I'll solve that problem.

Bu problemi çözeceğim.

Crying won't solve anything.

Ağlamak hiçbir şeyi çözmeyecek.

We'll solve it together.

Bunu birlikte çözeceğiz.

This will solve everything.

- Bu her şeyi çözer.
- Bu her şeyi çözecektir.

- No one could solve the problem.
- Nobody could solve the problem.
- No one was able to solve the problem.
- Nobody was able to solve the problem.

Hiç kimse bu sorunu çözemedi.

- We can't solve this problem.
- We're not able to solve this problem.

Bu problemi çözemiyoruz.

Could you solve the problem?

Sorunu halledebildin mi?

Anybody can solve that problem.

Birisi o problemi çözebilir.

I can solve this problem.

Bu sorunu halledebilirim.

Let's solve this problem together.

Bu problemi beraber çözelim.

Did we solve the problem?

Sorunu çözdük mü?

Did you solve the problem?

Sorunu çözdün mü?

We can't solve this problem.

Bu problemi çözemiyoruz.

I just can't solve it.

Sadece onu çözemiyorum.

Alcohol doesn't solve any problems.

- Alkol hiçbir sorunu çözmez.
- Alkol hiçbir sorunu halletmez.

Can you solve the puzzle?

Bulmacayı çözebilir misin?

Can you solve these puzzles?

Bu bulmacaları çözebilir misin?

Nobody can solve this problem.

Kimse bu problemi çözemez.

Tom couldn't solve the puzzle.

Tom bulmacayı çözemedi.

That doesn't solve the problem.

O, sorunu çözmez.

That should solve the problem.

Bu, sorunu çözmeli.

That's how I solve problems.

Sorunları çözme yöntemim budur.

Doing that won't solve anything.

Bunu yapmak hiçbir şeyi çözmez.

Who can solve the problem?

Kim sorunu çözebilir?

We have problems to solve.

Biz çözecek sorunlarımız var.

Can you solve this puzzle?

Bu bulmacayı çözebilir misin?

Your crying won't solve anything.

Ağlaman hiçbir şeyi çözmeyecek

Tom can't solve the problem.

Tom sorunu çözemez.

- The problem is difficult to solve.
- It is difficult to solve this problem.

Problemi çözmek zor.

- It is not easy to solve the problem.
- It's not easy to solve the problem.
- It isn't easy to solve the problem.

Sorunu çözmek kolay değildir.

- I understand how to solve the problem.
- I know how to solve the problem.

Sorunu nasıl çözeceğimi biliyorum.

- It was a problem difficult to solve.
- It was a problem that was difficult to solve.
- It was a difficult problem to solve.

Çözmesi zor bir problemdi.

Solve this problem on your own.

- Bu sorunu kendi başınıza çözün.
- Bu sorunu kendi başına çöz.

I attempted to solve the problem.

Sorunu çözme girişiminde bulundum.

Let's try to solve the riddle.

Bulmacayı çözmeye çalışalım.

There are many problems to solve.

- Çözülecek çok fazla problem var.
- Çözülecek çok fazla sorun var.
- Çözülecek bir sürü problem var.
- Çözülecek bir sürü sorun var.

Any student can solve this problem.

Herhangi bir öğrenci bu problemi çözebilir.

This problem is difficult to solve.

Bu sorunu çözmek zordur.

Critics do not solve the crisis.

Eleştiriler krizi çözmez.

Perhaps he could solve this problem.

Belki o, bu problemi çözebilir.

No one could solve the puzzle.

Hiç kimse bulmacayı çözemedi.

How can I solve this problem?

Bu problemi nasıl çözebilirim?

Are you able to solve it?

Bunu çözebilir misin?

I have to solve this problem.

Bu sorunu çözmek zorundayım.

This problem is hard to solve.

Bu sorunu çözmek zor.

I'd like to solve the puzzle.

Bulmacayı çözmek istiyorum.

We've got a mystery to solve.

Çözecek bir gizemimiz var.

How did he solve the problem?

O, problemi nasıl çözdü?

How did she solve the problem?

O, sorunu nasıl çözdü?

How did Tom solve the problem?

Tom sorunu nasıl çözdü?

It could solve problems like these:

Şurda gördüğünüz tipten problemler çözüyordu.

I have a murder to solve.

Çözecek bir katilim var.

I have a puzzle to solve.

Çözülecek bir yapbozum var.

Tom tried to solve the puzzle.

Tom bulmacayı çözmeye çalıştı.

We can solve this problem easily.

Bu sorunu kolayca çözebiliriz.

How do I solve this problem?

Bu sorunu nasıl çözerim?

The problem will eventually solve itself.

Sorun sonunda kendini çözecektir.

I'll solve the mathematical problem again.

Tekrar matematik problemi çözeceğim.

Everyone tried to solve the puzzle.

Herkes bulmacayı çözmeye çalıştı.

Maybe we can solve your problems.

Belki biz senin sorunlarını çözebiliriz.

Tom can likely solve that problem.

Tom muhtemelen o sorunu çözebilir.

We have to solve this problem.

Biz bu sorunu çözmek zorundayız.

That still doesn't solve the problem.

O hâlâ sorunu çözmüyor.

Let's help them solve their problems.

Sorunlarını çözmelerine yardım edelim.

This should solve all your problems.

Bunun tüm sorunlarını çözmesi gerekiyor.

The problem was difficult to solve.

Sorunu çözmek zordu.

Let them solve their own problems.

Sorunlarını çözmelerine izin ver.

Maybe Tom can solve this problem.

Belki Tom bu sorunu çözebilir.

That may not solve your problem.

O, sorununu çözmeyebilir.

I'm trying to solve the problem.

Sorunu çözmeye çalışıyorum.

Tom tried to solve the problem.

Tom sorunu çözmeye çalıştı.

This may not solve our problem.

Bu bizim sorunumuzu çözmeyebilir.

We have to solve the problem.

Sorunu çözmek zorundayız.

Solve the following six math problems.

Aşağıdaki altı tane matematik problemini çözünüz.

How will you solve the problem?

Sorunu nasıl çözeceksin?

Don't cry. Crying doesn't solve anything.

Ağlama. Ağlamak hiçbir şeyi çözmez.

How did you solve the problem?

Sorunu nasıl çözdün?

You won't solve anything by crying.

Ağlayarak hiçbir şeyi çözemezsin.