Examples of using "Shed" in a sentence and their turkish translations:
Tom gözyaşı döktü.
O acı gözyaşları döktü.
Sen masum kanı döktün!
Yılan derisini değiştirdi.
O bir gözyaşı dökmedi.
Onların bir kulübesi yok.
Buna ışık tutabilir misin?
O konuyu aydınlatabilir misin?
Yılanlar her yıl derilerini değiştirir.
Tom araç kulübesinde saklandı.
Sami kulübeyi ateşe verdi.
Gözyaşı akıtmamak için çabaladı.
Kulübede bir tırmık bulacaksınız.
Sadece heyecan olsun diye masum kanı döktü.
O olayda ışık tutacağım.
Onun ölümü üzerine timsah gözyaşları döktü.
Akrilik kumaşın daha fazla mikrofiber döktüğünü saptadılar.
Kurnaz hırsız bir alet kulübesinde saklandı.
Kızlar, romanı okuduktan sonra gözyaşı döktüler.
Hikayeyi dinlerken gözyaşı döktü.
Konuya biraz ışık tutalım.
Cildin, yılan gibi periyodik olarak dökülüyor.
Sami kulübeyi ateşe vermek istedi.
Kim insan kanı dökerse, kendi kanı da insan tarafından dökülecektir. Çünkü Tanrı insanı kendi suretinde yarattı.
Kız babası öldüğünde biraz gözyaşı döktü.
Bu berbat adam için gözyaşı dökmem.
Onlar ya barakada ya da mağarada.
Cildini değiştirmeyen yılan ölür.
Tom eski bir otobüsü depolama kulübesi olarak kullanıyor.
Mary kovulursa Tom'un ağlayacağı muhtemel değil.
Kulübeyi temizleyin ve ihtiyacınız olmayan şeyleri atın.
- Elbisemdeki gözyaşını gördüğümde bir damla gözyaşı döktüm.
- Elbisemdeki yırtığı gördüğümde göşyaşı döktüm.
O ağladı.
Haberi duyduklarında ağladılar.
Bilim insanları 3 tip sentetik kıyafeti test etti ve bir çamaşır makinesine takılmış özel bir filtreyle
Polis Tom'un olaya biraz ışık tutacağını umut ediyordu.
O, hikayeyi duyduğunda ağladı.
Benim ekranda yazdığım kelimeleri görebilirsin, ama benim klavye üzerine döktüğüm gözyaşlarını göremezsin.