Translation of "Scandal" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Scandal" in a sentence and their turkish translations:

Was there a scandal?

Bir skandal var mıydı?

A huge scandal happened.

Büyük bir skandal oldu.

It was a national scandal.

Bu ulusal bir skandaldı.

The scandal ruined his career.

Skandal onun kariyerini mahvetti.

That scandal cost him his reputation.

O skandal onun şöhretine mal oldu.

There is a scandal about him.

Onun hakkında bir skandal var.

He wasn't part of the scandal.

O, skandalın parçası değildi.

The exhibition caused a minor scandal.

- Sergi ufak bir skandala neden oldu.
- Gösteri küçük çaplı bir rezalet çıkardı.

He was involved in a scandal.

O bir skandala karışmıştı.

The scandal hurt the company's reputation.

Skandal şirketin itibarını zedeledi.

Tom wasn't part of the scandal.

Tom skandalın bir parçası değildi.

Tom was embroiled in a scandal.

Tom'un adı bir skandala karıştı.

Tom became embroiled in a scandal.

Tom bir skandala karıştı.

But in 2005 a scandal broke out

Fakat 2005 yılında bir skandal patlak veriverdi

He set me up for the scandal.

O, skandal için bana tuzak kurdu.

It's not yet a big enough scandal.

O henüz yeterince büyük bir skandal değil.

He admits being involved in the scandal.

Skandala karıştığını itiraf ediyor.

The press always loves a good scandal.

Basın her zaman iyi bir skandalı sever.

I was never involved with that scandal.

O skandala asla karışmadım.

The press is focusing on the scandal.

Basın skandal üzerinde yoğunlaşıyor.

- Tom didn't have anything to do with the scandal.
- Tom had nothing to do with the scandal.

Tom'un skandalla bir ilgisi yoktu.

A banking scandal is sweeping across Capitol Hill.

Bir bankacılık skandalı Capitol Hill'i baştan başa süpürüyor.

He had the courage to expose the scandal.

Skandalı ortaya çıkaracak cesareti vardı.

The scandal was an obstacle to his career.

Skandal, kariyeri için bir engeldi.

They have something to do with the scandal.

Skandalla ilgili yapacak bir şeyleri var.

Love is a scandal of the personal sort.

Aşk kişisel türde bir skandaldır.

- I don't think Tom was involved in the scandal.
- I don't think that Tom was involved in the scandal.

Tom'un skandala karıştığını sanmıyorum.

The opposition party is still harping on the scandal.

Muhalefet partisi hâlâ ısrarla skandal üzerinde duruyor.

I don't think Tom is involved in that scandal.

Tom bu skandala dahil olduğunu sanmıyorum.

His clinic has lost many patients since the scandal.

Onun kliniği, skandaldan sonra birçok hasta kaybetti.

A few years ago, there was a huge scandal.

Birkaç yıl önce büyük bir skandal yaşandı.

A political oversight, or a misstep, or an outright scandal,

ya da tam bir skandal deyin,

He had a great deal to do with the scandal.

Onun skandalla ilgili yapacak harika bir anlaşması vardı.

This scandal will likely ruin your chances of being elected.

Bu skandal muhtemelen seçilme şansınızı mahvedecek.

This politician resigned after being linked to a corruption scandal.

Bu siyasetçi bir yolsuzluk skandalıyla bağlantılı olduktan sonra istifa etti.

This scandal has severely damaged the public image of our company.

Bu skandal, şirketimizin kamuoyundaki imajına ciddi olarak zarar verdi.

This oil company was involved in a massive oil corruption scandal.

Bu petrol şirketi büyük bir petrol yolsuzluğu skandalına karıştı.

A few years ago, there was a huge scandal at my school.

Birkaç yıl önce okulumda büyük bir skandal yaşandı.

The political scandal took up the whole first page of the newspaper.

- Siyasi skandal gazetenin bütün birinci sayfasını kapladı.
- Siyasî skandal gazetenin birinci sayfasının tamamını kapladı.

He is said to have something to do with the political scandal.

Onun siyasi skandalla alakalı olduğu söyleniyor.

The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily.

Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.

As far as I know, she has nothing to do with that scandal.

Bildiğim kadarıyla, onun skandalla bir ilgisi yok.

This scandal is beginning to resemble the size and the scale of Watergate.

Bu skandal Watergate'in boyut ve ölçeğine benzemeye başlıyor.

He is the first national politician to be named in a widening corruption scandal.

O, genişleyen bir rüşvet skandalıyla ithaf edilen ilk ulusal siyasetçi.

The Lockheed scandal is a worldwide corruption scandal involving the major American plane manufacturer Lockheed. It came to light in February 1976 and revolved mainly around the acceptance of passenger plane contracts.

Lockheed skandalı büyük Amerikan uçak üreticisi Lockheed ile ilgili dünya çapında bir rüşvet skandalıdır.Şubat 1976 da su yüzüne çıktı ve esas olarak yolcu uçaklarının sözleşmelerinin kabulüne odaklandı.

When he was at the acme of his career, a scandal brought about his downfall.

Kariyerinin zirvesindeyken, bir skandal onun çöküşüne neden oldu.

The main person who caused that financial scandal is the president of ABC investment bank.

O mali skandala neden olan asıl kişi ABC yatırım bankasının başkanıdır.

He made a farcical attempt to save face during the fallout of his sex scandal.

Onun seks skandalı serpintisi sırasında yüzünü korumak için saçma bir girişimde bulundu.

That politician has come down in the world since the so-called "Recruit scandal" was publicized.

Sözde acemi skandalı duyulduğundan beri o politikacı dünyada gözden düştü.

How many smoke bombs still have to be thrown until the government actually succeeds in covering up the scandal?

Hükümet aslında skandalı örtbas etmede başarılı oluncaya kadar hâlâ kaç tane duman bombası atılmak zorunda?

Black money scandal, 11th of September, expenseuro, the Old Europe, Hartz IV, Madame Chancellor, fanmile, climatic catastrophe, financial crisis, wreckage bonus and citizen of anger are the last ten words of the year in Germany.

Kara para skandalı, 11 Eylül, euronun yayılması, Eski Avrupa, IV. Hartz, Bayan Başbakan, vantilatör mili, iklim felaketi, mali kriz, enkaz primi ve kızgın vatandaş, Almanya'da yılın son 10 kelimesidir.