Translation of "Rains" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Rains" in a sentence and their turkish translations:

It rains.

Yağmur yağıyor.

It rains incessantly.

Aralıksız olarak yağmur yağıyor.

It rains there.

Orada yağmur yağar.

It rains here often.

Burada sık sık yağmur yağar.

I hope it rains.

Umarım yağmur yağar.

It often rains here.

Burada sık sık yağmur yağar.

It rains in Sweden.

İsveç'te yağmur yağar.

- I hope it rains tomorrow.
- I hope that it rains tomorrow.

- İnşallah yarın yağmur yağar.
- Umarım yarın yağmur yağar.

Telephone me if it rains.

Yağmur yağarsa beni ara.

I'll stay if it rains.

Eğer yağmur yağarsa kalacağım.

It hardly ever rains here.

Burada neredeyse hiç yağmur yağmaz.

It hardly ever rains there.

Orada neredeyse hiç yağmur yağmaz.

I'm sad when it rains.

Yağmurlu havalarda hüzünleniyorum.

The rains came in torrents.

Yağmurlar sel olarak geldi.

The rains ruined the harvest.

Yağmurlar ürünü harap etti.

It barely ever rains here.

Burada hemen hemen hiç yağmur yağmaz.

If it rains, call me.

Yağmur yağarsa, beni ara.

It rains in early autumn.

Sonbaharın başlarında yağmur yağar.

These days, it rains frequently.

Bu günlerde, sık sık yağmur yağar.

We hope it rains today.

Umarım bugün yağmur yağar.

What happens if it rains?

Yağmur yağarsa ne olur?

It rains a lot here.

Burada çok yağmur yağar.

It rains in the Netherlands.

Hollanda'da yağmur yağar.

I hope it rains today.

Umarım bugün yağmur yağar.

Spring rains bring summer flowers.

Bahar yağmurları yaz çiçeklerini getirir.

It rains more every time.

Her seferinde daha fazla yağmur yağıyor.

- In case it rains, I won't go.
- If it rains, I won't go.

Yağmur yağması halinde, gitmem.

- I will go even if it rains.
- I'll go, even if it rains.

Yağmur yağsa bile gideceğim.

- I will stay home if it rains tomorrow.
- I'll stay home if it rains tomorrow.
- I'll stay at home if it rains tomorrow.

Yarın yağmur yağarsa, evde kalırım.

- Even if it rains, I'll do that.
- I'll do that even if it rains.
- I'm going to do that even if it rains.

Yağmur yağsa bile bunu yapacağım.

He won't come if it rains.

O, yağmur yağarsa gelmez.

When it rains, she feels blue.

Yağmur yağdığında, o hüzünlenir.

Even if it rains, I'll start.

Yağmur yağsa bile, başlayacağım.

It rains a lot in June.

Haziranda çok yağmur yağar.

If it rains, he won't come.

- Eğer yağmur yağarsa, o gelmez.
- Eğer yağmur yağarsa o gelmeyecek.

I like running when it rains.

Yağmur yağdığında koşmayı seviyorum.

I'm only happy when it rains.

Ben sadece yağmur yağdığında mutluyum.

Tom won't come if it rains.

Yağmur yağarsa Tom gelmez.

We won't go if it rains.

Yağmur yağarsa gitmeyeceğiz.

It rains a lot in Okinawa.

Okinawa'ya çok yağmur yağar.

If it rains, please call me.

Yağmur yağarsa, lütfen beni arayın.

It rains softly on the city.

- Yağmur şehrin üzerine usul usul dökülüyor.
- Yağmur şehre usul usul yağıyor.

When it rains, I get depressed.

Yağmur yağdığında bunalımlı olurum.

Tom should leave before it rains.

Yağmur yağmadan önce Tom gitmeli.

It rains softly on the town.

Şehirde usulca yağmur yağıyor.

Let's go out unless it rains.

Yağmur yağmazsa dışarı çıkalım.

The roof leaks when it rains.

Yağmur yağınca çatı sızdırıyor.

I get sad when it rains.

Yağmur yağdığı zaman üzülürüm.

It rains all the time here.

Burada her zaman yağmur yağar.

What'll we do if it rains?

Yağmur yağarsa ne yaparız?

If it rains, I'll do that.

Yağmur yağarsa, onu yaparım.

What'll you do if it rains?

Yağmur yağarsa ne yaparsın?

- If it rains, we will stay at home.
- If it rains, we'll stay at home.

Yağmur yağarsa evde kalırız.

- If it rains tomorrow, we'll not go there.
- If it rains tomorrow, we won't go there.

Yarın yağmur yağarsa, oraya gitmeyiz.

Every time it rains, the roof leaks.

Her yağmur yağdığında çatı sızdırır.

When it rains, she takes the bus.

Yağmur yağdığında, otobüse biner.

Unless it rains, I will go, too.

Yağmur yağmazsa ben de dışarı çıkacağım.

If it rains tomorrow, let's stay home.

Yarın yağmur yağarsa evde kalalım.

Suppose it rains, what shall we do?

Diyelim ki yağmur yağdı, ne yapacağız?

It hardly ever rains in the area.

Bölgede neredeyse hiç yağmur yağmaz.

Take your coat in case it rains.

Yağmur yağma ihtimaline karşı ceketini al.

The roof leaks every time it rains.

Her yağmur yağışında çatı sızar.

In June, it rains day after day.

Haziranda her gün yağmur yağar.

What should we do if it rains?

Yağmur yağarsa ne yapmalıyız?

I'll go even if it rains heavily.

Şiddetli yağmur yağsa bile gideceğim.

I'll go, even if it rains tomorrow.

Yarın yağmur yağsa da gideceğim.

If it rains, bring the washing in.

Yağmur yağarsa, çamaşırı içeri getir.

I will go even if it rains.

Yağmur yağsa bile gideceğim.

Even if it rains, we will travel.

Yağmur yağsa bile biz seyahat edeceğiz.

I won't come if it rains tomorrow.

Yarın yağmur yağarsa gelmeyeceğim.

If it rains tomorrow, we won't go.

Yarın yağmur yağarsa, biz gitmeyiz.

If it rains, I'll stay at home.

Yağmur yağarsa evde kalacağım.

They'll be glad if it rains soon.

Yakında yağmur yağarsa, memnun olurlar.

Every time Tom shows up, it rains.

Tom'un her gelişinde yağmur yağar.

If it rains, we'll cancel the trip.

Yağmur yağarsa, geziyi iptal edeceğiz.

I will go, even if it rains.

Yağmur yağsa bile, gideceğim.

It rains a lot here in summer.

Yazın burada çok yağmur yağar.

Tom ought to leave before it rains.

Tom yağmur yağmadan önce gitmek zorunda.

After it rains the air is fresh.

Yağmur yağdıktan sonra hava temizdir.

What will we do if it rains?

Ya yağmur yağarsa ne yaparız.

If it rains tomorrow, I won't go.

Yarın yağmur yağarsa, gitmeyeceğim.

He'll play golf even if it rains.

Yağmur yağsa bile golf oynayacak.

Even if it rains, he'll play golf.

Yağmur yağsa bile, o golf oynayacak.

It won't be long before it rains.

Çok geçmeden yağmur yağar.

When it rains, he takes the bus.

Yağmur yağdığı zaman otobüse biner.

When it rains, I don't do that.

- Yağmur yağdığında bunu yapmam.
- Yağmur yağdığında yapmam.

We'll do that even if it rains.

Yağmur yağsa bile bunu yapacağız.

Even if it rains, I'll do that.

Yağmur yağsa bile bunu yapacağım.

I'll do that even if it rains.

Yağmur yağsa bile bunu yapacağım.