Translation of "Practicing" in Turkish

0.070 sec.

Examples of using "Practicing" in a sentence and their turkish translations:

Keep practicing.

Pratik yapmaya devam edin.

Tom kept practicing.

Tom pratik yapmaya devam etti.

We're just practicing.

Biz sadece pratik yapıyoruz.

I've been practicing.

Pratik yapıyorum.

Have you been practicing?

Pratik yapıyor musun?

Tom is practicing piano.

Tom piyano çalışıyor.

I've been practicing hard.

Ben çok pratik yapıyorum.

We've been practicing hard.

Çok pratik yapıyoruz.

You've been practicing, haven't you?

Sen pratik yapıyorsun, değil mi?

I've been practicing my guitar.

Gitarımla pratik yapıyorum.

Tom shouldn't be practicing medicine.

Tom ilaç kullanmamalı.

Are you a practicing physician?

Pratisyen hekim misiniz?

Tom is practicing his clarinet.

Tom klarnetini pratik yapıyor.

You're supposed to be practicing.

Pratik yapıyor olman gerekiyor.

- I am very busy practicing after school.
- I'm very busy practicing after school.

Okuldan sonra çalışmayla çok meşgulüm.

And start practicing those core phrases.

ve o temel ifadelerle pratik yapmaya başlatmak.

She was always practicing the piano.

Her zaman piyano çalışıyordu.

- I'm practising judo.
- I'm practicing judo.

Judo çalışıyorum.

Tom wanted to quit practicing law.

Tom avukatlıktan ayrılmak istedi.

Tom is practicing the violin now.

Tom artık keman çalışıyor.

She is practicing the violin now.

O, şimdi keman çalışıyor.

I see you have been practicing.

Pratik yaptığını anlıyorum.

Tom has been practicing with us.

Tom bizimle pratik yapıyor.

- I kept practicing.
- I continued training.

Pratik yapmaya devam ettim.

Tom was accused of practicing witchcraft.

Tom, büyü uygulama konusunda suçlanıyordu.

Mary was accused of practicing witchcraft.

Mary, büyü uygulama konusunda suçlanıyordu.

I heard you practicing the piano.

Piyano çaldığını duydum.

Tom heard Mary practicing her violin.

Tom Mary'nin kemanını çaldığını duydu.

You just didn't know you were practicing.

siz alıştırma yaptığınızını bilmiyordunuz.

She's practicing the piano day and night.

Gece gündüz piyano çalışıyor.

Tom is upstairs practicing his saxophone now.

Tom şimdi üst katta saksafonunu pratik yapıyor.

You're supposed to be practicing, aren't you?

Pratik yapman gerekiyor, değil mi?

She has been practicing the piano since morning.

O, sabahtan beri piyano çalışmaktadır.

When I came home, Tom was practicing piano.

Ben eve geldiğimde, Tom piyano çalışıyordu.

Are you still practicing the guitar every day?

Sen hâlâ gitarınla her gün uygulama yapıyor musun?

Tom has been practicing the piano all morning.

Tom bütün sabah piyano çalışıyor.

Tom is practicing Tai Chi in the park.

- Tom parkta Tai Chi pratiği yapıyor.
- Tom parkta Tai Chi uyguluyor.

Because I'd been practicing since I was a child

çünkü okumakta sorun yaşamış bir çocuk olarak,

She spends a lot of time practicing the piano.

Piyano çalışmaya çok fazla zaman harcıyor.

I spend a lot of time practicing the guitar.

Gitar çalışması yaparak çok zaman harcarım.

Tom was accused of practicing law without a license.

Tom ruhsatı olmadan avukatlık yapmakla suçlandı.

Tom was accused of practicing medicine without a license.

Tom ruhsatı olmadan ilaç yapmakla suçlandı.

She spent a lot of time practicing the piano.

Piyano çalışmak için çok zaman harcadı.

You'll get better at it if you keep practicing.

Pratik yapmaya devam edersen o konuda daha iyi olursun.

Tom spends a lot of time practicing the piano.

Tom piyano çalışarak çok zaman harcar.

My wife started practicing Muay Thai today. I'm scared.

Karım bugün Muay Thai yapmaya başladı. Tırsıyorum.

She's practicing English so she can get a better job.

O daha iyi bir iş bulabilmek için İngilizceyi pratik yapıyor.

My older brother is practicing judo. He is very good.

Ağabeyim judo yapıyor. O çok iyidir.

Tom spends about an hour a day practicing the piano.

Tom günde yaklaşık bir saat piyanoyu pratik yapmak için geçirir.

Tom is practicing his speech in front of the mirror.

Tom aynanın önünde konuşmasını çalışıyor.

I spend about three hours a week practicing the cello.

Haftada yaklaşık üç saatimi çello pratiği yaparak geçiririm.

Tom spent a lot of time practicing the piano this afternoon.

Tom bu öğleden sonra piyano çalışarak bir sürü zaman harcadı.

Tom suggested that Mary sing the new song she'd been practicing.

Tom Mary'nin pratik yaptığı yeni şarkıyı söylemesini önerdi.

Tom, Mary and John spent Saturday practicing for the talent show.

Tom, Mary ve John Cumartesi gününü yetenek gösterisi için uygulama yaparak geçirdi.

Tom has been practicing the piano two or three hours a day.

Tom günde iki ya da üç saat piyano çalışıyor.

After practicing for a year, she is barely able to play the piano.

Bir yıllık uygulamadan sonra zar zor piyano çalabiliyor.

She's been practicing piano for a year and can play the piano somewhat.

O bir yıl boyunca piyano çalışıyor ve biraz piyano çalabiliyor.

The amount of time you spend practicing the trumpet is up to you.

Trompet çalmak için harcadığın zamanın süresi sana kalmıştır.

She's been practicing piano for a year and can play the piano a bit.

O birr yıldır piyano çalışıyor ve birazcık piyano çalabiliyor.

Tom got his learner's permit yesterday, so he's out with his father practicing driving.

Tom dün ön ehliyetini aldı, bu yüzden araba sürmeyi pratik yapmak için babası ile birlikte dışarıda.

He was out practicing each day before most people were even out of bed.

Henüz birçok insan yatağından çıkmamışken, o, her gün pratik yapıyordu.

To become a professional banjo player, you need to spend thousands of hours practicing.

Profesyonel bir banjo oyuncusu olmak için pratik yapmaya binlerce saat harcamalısın.

- Tom is practicing hard so that someday he'll be able to play the accordion as well as Mary.
- Tom is practicing hard so that someday he'll be able to play the accordion as well as Mary does.

Tom o kadar sıkı pratik yapıyor ki bir gün Mary kadar iyi akordeon çalabilecek.

- Tom spends most of his spare time practising the guitar.
- Tom spends most of his spare time practicing the guitar.

Tom boş zamanının çoğunu gitar pratiği yaparak geçirir.

"Oh my God! What kind of laugh was that?" — "Oh, nothing serious! Mary is practicing how to laugh like a witch for a play."

"Oh aman Allahım! O ne tür gülmekti?" - "Oh, ciddi bir şey değil" Mary oyun için bir cadı gibi nasıl gülüneceğini pratik yapıyor."

I know that adding sentences only in your native or strongest language is probably not as much fun as practicing writing foreign languages, but please don't add sentences to the Tatoeba Corpus if you are not absolutely sure they are correct. If you want to practice languages that you are studying, please do so by using a website designed for that purpose such as www.lang-8.com.

Sadece kendi ana dilinde ya da en güçlü olduğun dilde cümleler eklemenin muhtemelen yabancı dil yazmayı pratik yapmak kadar çok eğlenceli olmadığını biliyorum fakat onların doğru olduğundan kesinlikle emin değilsen lütfen cümleleri Tatoeba Corpus'a eklemeyin. Çalıştığın dilleri pratik yapmak istiyorsan www.lang-8.com gibi o amaç için tasarlanmış bir site kullanarak öyle yapın.