Translation of "Own " in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Own " in a sentence and their turkish translations:

Own devising.

karmaşık bir kadro sistemini miras aldı

Its own

sahibi olabileceği bir sistem

"My own garden is my own garden!"

"Benim bahçem, benim bahçemdir!"

My own mind is my own church.

Benim kendi zihnim, kendi kilisemdir.

- Mind your own business!
- Mind your own business.

Kendi işine bak.

- It's your own fault.
- That's your own fault.

O senin kendi hatan.

I hope to own my own house someday.

Bir gün kendi evime sahip olmayı umuyorum.

- Do your own work.
- Do your own thing.

Kendi işini yap.

- He's his own boss.
- She's her own boss.

O kendi patronudur.

Own the busy.

Meşguliyeti sahiplenin.

Other Turks own

diğer Türkler sahiplenmektedir

Get your own.

Kendininkini al.

- That is my own affair.
- That's my own affair.

O benim kendi işim.

- It's your own fault.
- This is your own fault.

Bu senin kendi hatan.

- I've got my own problems.
- I have my own problems.
- I've got problems of my own.

Benim kendi sorunlarım var.

- Everyone has their own opinion.
- Everybody has their own opinion.

Herkesin kendi görüşü var.

- I forgot my own birthday!
- I forgot my own birthday.

Kendi doğum günümü unuttum.

- He's digging his own grave.
- She's digging her own grave.

Kendi mezarını kazıyor.

- I've got my own problems.
- I have my own problems.

Benim kendi sorunlarım var.

- She makes her own clothes.
- He makes his own clothes.

O kendi elbiselerini yapıyor.

At my own company.

tek bir kadın bile dahil etmemiştim.

Show your own business.

Kendi işini göster.

I own a car.

Ben bir arabaya sahibim.

I own this man.

Bu adam bana ait.

I own one cat.

Bir kedim var.

He's his own boss.

O kendi patronudur.

She's her own boss.

O kendi patronudur.

I'm my own boss.

Kendimin patronuyum.

You're on your own.

- Tek başınasın.
- Tek başınasınız.

I own a computer.

Bir bilgisayarım var.

We own this property.

Bu mülk bize ait.

It's your own fault.

Bu senin kendi hatan.

I own three cats.

Üç kedim var.

Make your own decision.

Kendi kararını ver.

It's our own fault.

Bu bizim kendi hatamız.

I own a yacht.

- Bir yata sahibim.
- Bir yatım var.

I own this place.

- Bu mekan benim.
- Burası bana ait.

I own this property.

Bu mülkün sahibiyim.

I own this store.

Bu dükkânın sahibiyim.

Have your own way.

Dilediğiniz gibi yapın.

I own this car.

Bu araba benim.

Mind your own business.

- Kendi işine bak.
- Kendi işlerine bak.

Do your own job.

Sen kendi işini yap.

Bring your own supplies.

Kendi malzemelerinizi getirin.

Bring your own bottle.

Kendi şişeni getir.

Draw your own conclusions.

Kendi sonucunuzu çizin.

Use your own judgment.

Kendi kararını kullan.

Supervise your own children.

Kendi çocuklarını kontrol et.

Use your own money.

Kendi paranı kullan.

We're on our own.

Kendi başımızayız.

It's Tom's own fault.

Bu, Tom'un kendi hatası.

Bring your own mug.

Kendi kupanızı getirin.

You don't own me.

- Bana sahip değilsin.
- Ben senin malın değilim.

They're on their own.

Kendi başlarınalar.

I'm on my own.

Ben kendi başımayım.

Fear your own shadow.

Kendi gölgenden kork.

That's your own fault.

O senin kendi hatan.

I own two books.

Benim iki kitabım var.

I own a horse.

- Benim bir atım var.
- Atım var.
- Bir atım var.

I own this sentence.

Bu cümle bana ait.

Do your own research.

Sen araştırmaya sahip misin?

Start your own list.

Kendi listenizi başlatın.

We've held our own.

Biz yerimizi koruduk.

I own this land.

Bu toprağa sahibim.

I own that island.

Ben o adaya sahibim.

I own this building.

- Bu bina bana ait.
- Bu binanın sahibiyim.

I own a house.

Bir evim var.

You start thinking about your own death and your own vulnerability,

Kendi ölümünü ve savunmasızlığını düşünmeye başlıyorsun.

- We're on our own.
- We're alone.
- We are on our own.

Kendi başımızayız.

- She is like my own child.
- She's like my own daughter.

O benim öz kızım gibi.

- You'll be on your own.
- You will be on your own.

Kendi başına olacaksın.

- He is digging his own grave.
- He's digging his own grave.

O, kendi mezarını kazıyor.

- Estonia has its own national anthem.
- Estonia has its own hymn.

Estonya'nın kendi ulusal marşı vardır.

- We've got problems of our own.
- We've got our own problems.

Bizim kendi sorunlarımız var.

- Tom has got his own problems.
- Tom has his own problems.

Tom'un kendi sorunları var.

- You must make your own decisions.
- You should make your own decisions.

Kendi kararlarını vermelisin.

- Each child has his own room.
- Each boy has his own room.

Her çocuğun kendi odası var.

- Sweden has a language of its own.
- Sweden has its own language.

İsveç'in kendi dili vardır.

Everyone is entitled to his own opinions, but not his own facts.

Herkesin kendi kanaatleri olabilir, ama kendi gerçekleri değil.

- Everyone paid for his own meal.
- Everyone paid for their own meal.

Herkes kendi yemeği için ödedi.

- He has a house of his own.
- He owns his own house.

Onun kendi evi var.

Sami developed his own language. He had his own words for things.

Sami kendi dilini geliştirdi. Eşyalar için kendi sözleri vardı.

Second, acknowledge your own fallibility.

İkincisi, yanılma payınızı kabullenin.

Even shooting their own porn

hatta gerçek vücut çeşitliliğini destekleyen,

Great enough on their own –

Kendi başlarına yeterince büyük -

Tend to your own affairs.

- Kendi işlerine bak.
- Sen kendi işine bak.

You make your own life.

Kendi hayatını kur.

Each has his own taste.

Her birinin kendi tadı var.

He developed his own theory.

O, kendi teorisini geliştirdi.

He drives his own car.

Onun bir arabası var.

He repairs his own car.

O kendi arabasını tamir eder.

People want to own land.

İnsanlar arazi sahibi olmak istiyor.

Is that your own idea?

Senin kendi fikrin mi?

He has his own car.

Onun kendi arabası var.