Translation of "Irrelevant" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Irrelevant" in a sentence and their turkish translations:

- It's not irrelevant.
- It isn't irrelevant.

Alakasız değil.

That's irrelevant.

O ilgisiz.

That's also irrelevant.

Bu da alakasız.

This is irrelevant.

Bu ilgisiz.

That's completely irrelevant.

O tamamen ilgisiz.

That's irrelevant now.

O şimdi konu dışı.

Your remark is irrelevant.

Senin sözlerin alakasız.

My opinion is irrelevant.

Benim düşüncem alakasız.

My opinion was irrelevant.

Benim görüşüm alakasızdı.

These details are irrelevant.

Bu detaylar alakasız.

This is completely irrelevant.

Bu tamamen alakasız.

Everything else is irrelevant.

Başka her şey önemsiz.

Those things are irrelevant.

O şeyler ilgisiz.

Is it that irrelevant?

Bu o kadar ilgisiz mi?

That question is irrelevant.

O soru ilgisiz.

Your opinion is irrelevant.

Senin düşüncen alakasız.

That is completely irrelevant.

O tamamen alakasız.

How irrelevant is that?

O ne kadar alakasız?

This is totally irrelevant.

Bu tamamen alakasız.

I'll decide what is irrelevant.

Neyin ilgisiz olduğuna karar vereceğim.

What you think is irrelevant.

Düşündüğün şey ilgisiz.

It would be just as irrelevant.

aynı derecede alakasız olurdu.

What Tom says is often irrelevant.

Tom'un söylediği genellikle alakasız.

Maybe that's true, but it's irrelevant.

Belki bu doğru ama alakasız.

Your opinion continues to be irrelevant.

Fikriniz ilgisiz olmaya devam ediyor.

It is irrelevant what you think.

- Ne düşündüğünün bir önemi yok.
- Düşündüğün şey konu dışı.

What Tom thinks of Mary is irrelevant.

Tom'un Mary ile ilgili düşündüğü alakasız.

I suggest you stop asking irrelevant questions.

Ben alakasız sorular sormayı kesmeni öneririm.

- Your opinion is irrelevant.
- Your opinion doesn't matter.

Senin düşüncen alakasız.

Whether you like Tom or not is irrelevant.

Tom'u sevip sevmemen konu dışı.

Your suggestion seems irrelevant to our discussion here.

Öneriniz bizim buradaki görüşmemizle alakasız gibi görünüyor.

She pays too much attention to irrelevant things.

Alakasız şeylere çok fazla dikkatini veriyor.

- That's beside the point.
- It's irrelevant.
- That's not relevant.

- Onun konuyla ilgisi yok.
- Bu ilgili değil.

My name and my birthplace are irrelevant, my friend.

Adımın ve doğum yerimin konuyla alakası yok, arkadaşım.

Tom wasted our time reporting a lot of irrelevant details.

Tom bir sürü alakasız ayrıntıları bildirerek zamanımızı boşa harcadı.

Whether you're able to speak French or not is completely irrelevant to this conversation.

Fransızca konuşabilip konuşamaman bu konuşmayla tamamen alakasız.

- You're bad.
- You're not needed.
- You aren't needed.
- You are not needed.
- You're not relevant.
- You're irrelevant.

Sen gerekli değilsin.