Translation of "Handle" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Handle" in a sentence and their turkish translations:

- I can handle it.
- I can handle this.

Bunu halledebilirim.

- Sami couldn't handle it.
- Sami couldn't handle that.

Sami onu halledemedi.

I'll handle Tom.

Tom'un üstesinden geleceğim.

We'll handle it.

Onun üstesinden geleceğiz.

We'll handle this.

Bunun üstesinden geleceğiz.

I'll handle everything.

Her şeyi ele alacağım.

I'll handle things.

İşleri halledeceğim.

Handle with care!

Dikkatli tutun.

They'll handle it.

Onlar onu ele alacaklar.

Just turn this handle.

Sadece bu kolu çevirin.

She can handle it.

O, onunla başa çıkabilir.

Let me handle this.

Bırakın halledeyim.

I can handle it.

Ben onu halledebilirim.

Let me handle it.

Onu halletmeme izin verin.

We can handle that.

Onun üstesinden gelebiliriz.

I can't handle them.

Onlarla baş edemiyorum.

He can't handle it.

O bununla başa çıkamaz.

We can handle things.

İşleri idare edebiliriz.

We could handle it.

Onu idare edebiliriz.

We can handle it.

Onu kullanabiliriz.

Can you handle that?

Onu idare edebilir misin?

You can handle this.

Bunu kullanabilirsin.

You can't handle it.

Bunun üstesinden gelemezsin.

We can handle this.

Bunu idare edebiliriz.

Let me handle things.

İşleri ben halledeyim.

Tom can handle that.

Tom onunla başa çıkamaz.

I can handle myself.

Kendimi idare edebilirim.

The handle is broken.

Kol kırık.

Tom can't handle it.

Tom bunun üstesinden gelemez.

Handle this very carefully.

Bunu çok dikkatli ele al.

Can you handle it?

Onu tutar mısın?

You can handle it.

Üstesinden gelebilirsin.

I'll handle things here.

Buradaki işlerle ben ilgilenirim.

I'll handle this one.

Ben bunu halledeceğim.

We'll handle this one.

Biz bunun üstesinden geliriz.

Can Tom handle failure?

Tom başarısızlıkla baş edebilir mi?

They can handle it.

Bunu halledebilirler.

I can handle those.

Onları ele alabilirim.

Don't handle the merchandise.

- Mallara elini sürme.
- Mallara dokunmayın.

I can handle Tom.

Tom'un üstesinden gelebilirim.

Let me handle Tom.

Tom'u eğitmeme izin ver.

I can handle that.

Bununla başa çıkabilirim.

Tom couldn't handle it.

Tom ona dokunamadı.

Tom can handle this.

Bunu Tom halledebilir.

Tom can handle it.

Tom onunla başa çıkabilir.

I'll handle the rest.

Gerisini halledeceğim.

Who'll handle this problem?

Kim bu sorunun üstesinden gelecek?

Tom turned the handle.

Tom kolu çevirdi.

We can handle them.

Biz onlarla başa çıkabiliriz.

I can handle her.

Onunla başa çıkabilirim.

I'll handle that later.

- Bunu daha sonra halledeceğim.
- Bunun üstesinden daha sonra geleceğim.

They can't handle reality.

Onlar gerçeği idare edemiyorlar.

I can't handle it.

Ben bunun üstesinden gelemem.

I can't handle this.

Bunu ele alamam.

I couldn't handle it.

Onunla başa çıkamadım.

Handle the glasses carefully.

Gözlüğü dikkatli kullanın.

I turned the handle.

Kolu çevirdim.

Sami can handle anything.

Sami her şeyi halledebilir.

I couldn't handle that.

Bununla başa çıkamadım.

Tom will handle that.

Tom bunun üstesinden gelecek.

- I'll handle it.
- I'll handle this.
- I'll take care of that.

Ben bunu halledeceğim.

- I want you to handle this.
- I want you to handle it.
- I need you to handle this.

Bunu ele almanı istiyorum.

- I think we can handle it.
- I think we can handle that.

Sanırım onunla başa çıkabiliriz.

He can handle English well.

O, İngilizcenin üstesinden iyi gelir.

How do you handle stress?

Stresle nasıl başa çıkıyorsun?

You can't handle the truth.

Sen gerçekle başa çıkamazsın.

He can't handle the truth.

Gerçeğe dayanamaz.

She can't handle the truth.

O, gerçekle başa çıkamaz.

Let me handle Tom, OK?

Tom'un üstesinden gelmeme izin ver, tamam mı?

Just let me handle this.

Sadece bunun üstesinden gelmem izin ver.

Tom can't handle the truth.

Tom gerçekleri kabullenemiyor.

You can't handle this alone.

- Bunu tek başına idare edemezsin.
- Bununla tek başına başa çıkamazsın.

Tom can't handle this anymore.

Tom artık bununla başa çıkamaz.

Can you handle a firearm?

Ateşli silah kullanabilir misin?

You'll have to handle it.

Onunla başa çıkmak zorunda kalacaksın.

Can you handle it, Tom?

Onunla başa çıkabilir misin, Tom?

Let me handle that problem.

O sorunu ele alayım.

Can Tom handle the truth?

Tom gerçekle başa çıkabilir mi?

Tom will handle the rest.

Tom gerisiyle ilgilenecek.

Tom rattled the door handle.

Tom kapı kolunu zorladı.

I can handle Tom myself.

- Tom'u ben idare ederim.
- Tom'un icabına ben bakarım.

Let someone else handle it.

Onunla başka biri meşgul olsun.

I'll handle all the arrangements.

Tüm düzenlemeleri ele alacağım.

Tom will handle the details.

Tom ayrıntıları ele alacak.

Let go of the handle.

Kolunu bırakın.

Please let me handle this.

Lütfen bunun üstesinden gelmeme izin ver.

Perhaps you'd better handle this.

Belki bunun üstesinden gelsen iyi olur.

Perhaps I could handle that.

Belki onu idare edebilirim.

Tom is hard to handle.

Tom'u idare etmek zor.

She couldn't handle it anymore.

O artık bununla başa çıkamadı.

You couldn't handle the pressure.

Baskıyla başa çıkamadın.

Tom couldn't handle the pain.

Tom acıyla başa çıkamadı.

Tom can't handle this alone.

Tom bunu yalnız başına kullanamaz.

It's nothing I can't handle.

Bu başa çıkamayacağım bir şey değil.

I can handle this, Tom.

Bununla başa çıkabilirim, Tom.

How should I handle it?

Bununla nasıl başa çıkmalıyım?

Can you handle the truth?

Gerçekle başa çıkabilir misin?

Can Tom handle the pressure?

Tom baskı ile başa çıkabilir mi?

You obviously can't handle this.

Belli ki bununla başa çıkamıyorsun.