Translation of "Grave" in Turkish

0.234 sec.

Examples of using "Grave" in a sentence and their turkish translations:

- His grave is there.
- Her grave is there.

Onun mezarı orada.

- He's in grave danger.
- He is in grave danger.

O büyük tehlikede.

- I visited my father's grave.
- I've visited my father's grave.

Babamın mezarını ziyaret ettim.

- He's digging his own grave.
- She's digging her own grave.

Kendi mezarını kazıyor.

They dug a grave.

Onlar bir mezar kazdı.

Tom visited Mary's grave.

Tom, Mary'nin mezarını ziyaret etti.

You're in grave danger.

Büyük tehlikedesin.

She's in grave danger.

O ciddi bir tehlike içinde.

The situation is grave.

Durum önemli.

This is Tom's grave.

Bu, Tom'un mezarı.

Her grave is there.

Onun mezarı orada.

His grave is there.

Onun mezarı orada.

I have grave concerns.

Önemli endişelerim var.

- He is digging his own grave.
- He's digging his own grave.

O, kendi mezarını kazıyor.

He made a grave mistake.

O ciddi bir hata yaptı.

The president has grave responsibilities.

Başkanın ciddi sorumlulukları var.

Tom made a grave mistake.

Tom önemli bir hata yaptı.

You're making a grave mistake.

Sen vahim bir hata yapıyorsun.

We visited our father's grave.

Biz babamızın mezarını ziyaret ettik.

This is a grave mistake.

Bu büyük bir hata.

Tom is in grave danger.

Tom ciddi tehlike altında.

Sami faced some grave challenges.

Sami bazı ciddi zorluklarla karşı karşıya kaldı.

Tom lies in this grave.

Tom bu mezarda yatıyor.

- Tom laid flowers at Mary's grave.
- Tom placed the flowers on Mary's grave.

Tom Mary'nin mezarına çiçekler koydu.

And we are approaching the grave,

Şimdi bir ayağımız çukurda.

I spit on your mother's grave!

Annenin mezarı üzerine tükürüyorum!

Tom is digging his own grave.

Tom kendi mezarını kazıyor.

You're digging your own grave, Tom.

Kendi mezarını kazıyorsun, Tom.

The international situation is becoming grave.

Uluslararası durum önemli hâle geliyor.

Her life is in grave danger.

Onun hayatı ciddi bir tehlike içinde.

I will dance on your grave.

Ben senin mezarının üzerinde dans edeceğim.

- You look serious.
- You look grave.

Sen ciddi görünüyorsun.

They buried him in his grave.

Onlar onu mezarına gömdüler.

This was obviously a grave mistake.

Açıkçası bu ciddi bir hataydı.

I'll carry that to my grave.

Onu mezarıma taşıyacağım.

She carried that habit to her grave.

O, o alışkanlığı mezarına kadar taşıdı.

He has one foot in the grave.

Onun ölümü yakın.

The world economy is in grave danger.

Dünya ekonomisi büyük tehlike altında.

He's got one foot in the grave.

- O elden ayaktan düştü.
- Onun bir ayağı çukurda.
- Onun bir gözü toprağa bakıyor.
- Onun bir ayağı mezarda.
- O, ölüme yaklaştı.

Tom took his secret to the grave.

Tom'un sırrı kendisiyle beraber mezara gitti.

Tom put some flowers on Mary's grave.

Tom Mary'nin mezarına bazı çiçekler koydu.

Tom placed the flowers on Mary's grave.

Tom, Mary'nin mezarına çiçek koydu.

A simple wooden cross marks Tom's grave.

Basit ahşap haç Tom'un mezarını işaret ediyor.

Tom dug a grave for his dog.

Tom köpeği için bir mezar kazdı.

She took her secrets to the grave.

Sırlarını mezara götürdü.

Tom has one foot in the grave.

Tom'un bir ayağı çukurda.

Fadil was buried in an unmarked grave.

Fadıl, işaretsiz bir mezara gömüldü.

Layla buried Sami in the shallow grave.

Leyla, Sami'yi sığ mezara gömdü.

Tom wasn't able to find Mary's grave.

Tom Mary'nin mezarını bulamadı.

Tom was buried in an unmarked grave.

Tom işaretsiz bir mezara gömüldü.

Either man is building a grave for himself

ya adam kendisi için mezar yaptırıyor

He looked grave when told the bad news.

Kötü haber söylendiğinde o ciddi görünüyordu.

- The situation is grave.
- The situation is serious.

Durum ciddi.

The room was as still as the grave.

Oda hâlâ mezar kadar sessizdi.

I went to visit my grandfather's grave today.

Ben bugün dedemin mezarını ziyarete gittim.

I was a grave digger for thirty years.

Ben otuz yıldır bir mezar kazıcısıydım.

Life is the grave in which I'm turning.

Hayat içinde döndüğüm mezardır.

Today I'm going to visit my grandfather's grave.

Bugün büyükbabamın mezarını ziyaret edeceğim.

Sami sent Layla's son to an early grave.

Sami, Leyla'nın oğlunu erkenden bir mezara gönderdi.

Sami recited Surah Yaseen at his grandfather's grave.

Sami dedesinin mezarı başında Yasin okudu.

According to the order and location in grave Şaman

Şamanlarda mezarı mertebesine ve konumuna göre

The boy dug a grave for his dead pet.

Çocuk ölü hayvan için bir mezar kazdı.

She looked on his decision as a grave mistake.

O, kararına ciddi bir hata olarak baktı.

The child dug a grave for the dead animal.

Çocuk ölü hayvan için bir mezar kazdı.

The boy dug a grave for the dead animal.

Oğlan ölü hayvan için bir mezar kazdı.

Sami put some of his hair in Layla's grave.

Sami, saçlarının bir kısmını Leyla'nın mezarına koydu.

- This is a grave matter.
- This is an important issue.

Bu önemli bir konu.

It's very important for Tom to visit his father's grave.

Babasının mezarını ziyaret etmek Tom için çok önemlidir.

Those who dig a grave for others will fall therein.

- Başkaları için mezar kazanlar orada düşerler.
- Eştiğin kuyuya kendin düşersin.

After killing Tom, Mary buried him in a shallow grave.

Tom'u öldürdükten sonra, Mary onu sığ bir mezara gömdü.

Tom went to the cemetery to visit his mother's grave.

Tom, annesinin mezarını ziyaret etmek için mezarlığa gitti.

The secret remained buried in the grave of the famous philosopher.

Sır ünlü filozofun mezarında gömülü kaldı.

She simply wept a river of tears before her father's grave.

O sadece babasının mezarından önce sürekli ağladı.

Those who dig a grave for others will themselves fall therein.

Başkaları için mezar kazanlar oraya kendileri düşerler.

You may feast all night, but return to your grave before dawn!

Bütün gece ziyafet çekebilirsin ama gün ağarmadan önce mezarına geri dönebilirsin!

The police found Tom's body in a shallow grave behind the barn.

Polis, Tom'un cesedin ahırın arkasındaki sığ bir mezarda buldu.

- The members of the family had grave doubts regarding the explanation they received from the army.
- The family had grave doubts regarding the explanation they got from the army.
- The family had grave doubts regarding the explanation it received from the army.

Ailenin ordudan alınan açıklama ile ilgili ciddi şüpheleri vardı.

The members of the family had grave doubts regarding the explanation they received from the army.

Aile üyelerinin ordudan alınan açıklama ile ilgili ciddi şüpheleri vardı.

Then, he forces him to dig his own grave in full view of his men, before he is decapitated and his followers impaled.

sonrasında onu kendi mezarını kazmaya zorlar ve kellesini alır, takipçilerini ise kazığa oturtturur.