Translation of "Dug" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Dug" in a sentence and their turkish translations:

So we dug, dug, and we found the wharf.

Böylece kazdık, kazdık ve rıhtımı bulduk.

He dug a hole.

O bir çukur kazdı.

They dug a grave.

Onlar bir mezar kazdı.

I dug a pit.

Bir çukur kazdım.

I dug one up.

Bir tane kazıp çıkardım.

She dug a hole.

Bir çukur kazdı.

Tom dug a hole.

Tom bir çukur kazdı.

I dug a hole.

Bir çukur kazdım.

Tom dug three holes.

Tom üç çukur kazdı.

Tom dug up the potatoes.

Tom patatesleri kazıp çıkardı.

Tom dug a deep hole.

Tom derin bir çukur kazdı.

Sami dug Layla's body up.

Sami, Leyla'nın cesedini çıkardı.

An antique pot was dug out.

Antik bir çanak çıkarıldı.

Have you dug up the potatoes?

Patatesleri topladınız mı?

Sami's bulldog dug up human bones.

Sami'nin bulldogu insan kemiklerini çıkardı.

Our dog dug up a skull.

Köpeğimiz bir kafatası ortaya çıkardı.

Trenches have been dug between people, yes,

Tarih boyunca insanlar birbirlerinin kuyusunu kazdılar

They dug here and there for treasure.

Hazine için orayı burayı kazdılar.

He dug a hole in the garden.

O, bahçede bir çukur kazdı.

We dug a hole in the ground.

Yerde bir çukur kazdık.

He dug a hole in the sand.

O, kuma bir çukur kazdı.

Tom dug a hole in the backyard.

Tom arka bahçesinde bir çukur kazdı.

Tom dug a grave for his dog.

Tom köpeği için bir mezar kazdı.

Tom dug a hole in the sand.

Tom kumun üzerinde bir çukur kazdı.

Tom dug a hole in his backyard.

Tom arka bahçesinde bir çukur açtı.

Wild boars have dug up my garden.

Yaban domuzları bahçemi kazdı.

That child dug a tunnel in the sandpit.

Şu çocuk kum havuzunda bir tünel kazdı.

The cat dug its claws into my hand.

Kedi patilerini elime geçirdi.

They dug up a box containing human remains.

İnsan kalıntıları içeren bir kutuyu kazarak çıkardılar.

Tom dug through his closet looking for something.

Tom bir şey arayarak dolabını karıştırdı.

I was the one who dug this hole.

Bu çukuru kazan kişi bendim.

Tom dug a deep hole in the garden.

Tom bahçede derin bir çukur kazdı.

Tom dug through the wall of his cell.

Tom hücresinin duvarını kazdı.

Tom dug a hole in his front yard.

Tom ön avlusunda bir çukur kazdı.

The kobolds dug a tunnel under the castle.

Cinler kalenin altında bir tünel kazdı.

Tom dug a big hole in his backyard.

Tom arka bahçesinde büyük bir çukur kazdı.

Tom dug through his pockets looking for money.

- Tom ceplerini kurcalayıp para aradı.
- Tom ceplerini yoklayıp para arandı.

[Bear] The old miners dug these tunnels by hand.

Eski madenciler bu tünelleri elle kazmışlar.

The prisoner dug a hole under the prison wall.

Mahkûm cezaevi duvarının altında bir delik açtı.

The boy dug a grave for his dead pet.

Çocuk ölü hayvan için bir mezar kazdı.

The child dug a grave for the dead animal.

Çocuk ölü hayvan için bir mezar kazdı.

They dug through the mountain and built a tunnel.

Onlar dağı kazdılar ve bir tünel inşa ettiler.

The boy dug a grave for the dead animal.

Oğlan ölü hayvan için bir mezar kazdı.

They dug down up to twelve meters under sea level.

Onlar deniz seviyesinin on iki metre altına kadar kazdı.

Dan dug a tunnel in his cell with a spoon.

Dan hücresinde kaşıkla bir tünel kazdı.

Tom dug a hole with a pick and a shovel.

Tom kazma ve kürekle bir çukur kazdı.

Tom and I were the ones who dug this hole.

Tom ve ben bu çukuru kazan kişileriz.

Have you ever dug a hole as deep as this one?

Sen hiç bunun kadar derin bir çukur kazdın mı?

Tom dug through the ashes to see what he could find.

Tom ne bulabileceğini görmek için külleri karıştırdı.

The pioneers dug some wells so that they would have water.

Öncüler su bulmak için birkaç kuyu açtı.

Before he went fishing, he dug up some worms for bait.

O, balık tutmaya gitmeden önce, yem için yeri kazıp birkaç solucan çıkardı.

They dug up Tom's body and gave him a proper burial.

Tom'un cesedini gömdüler ve ona yaraşır bir cenaze merasimi düzenlediler.

They dug miles of underground tunnels to resist the enemy attack.

Onlar düşman saldırısına karşı koymak için millerce yeraltı tünelleri kazdılar.

The farmer dug a hole so he could plant a tree.

Çiftçi, bir ağaç dikebilmek için bir çukur kazdı.

Tom dumped Mary's body into the hole he had dug previously.

Tom Mary'yi önceden kazdığı çukura indirdi.

The small dog dug a hole and buried his food in it.

Küçük köpek bir çukur kazdı ve yiyeceğini onun içine gömdü.

Tom dug a hole in his backyard with the shovel Mary had given him.

Tom, Mary'nin ona verdiği kürekle arka bahçesinde bir çukur kazdı.

In the morning, Vasilissa dug a deep hole in the ground and buried the skull.

Sabah, Vasilissa toprağa derin bir çukur kazdı ve kafatasını gömdü.

Some of the cobalt used in phone and laptop batteries is dug out by hand in Congo.

Telefon ve laptop bataryalarında kullanılan kobaltın bir kısmı Kongo'da elle aranarak bulunur.

A cellar was dug on top of the hill and they slowly moved the house from the road to the hill.

Tepenin üstünde bir mahzen kazıldı ve onlar evi yavaşça yoldan tepeye taşıdılar.