Translation of "Confront" in Turkish

0.023 sec.

Examples of using "Confront" in a sentence and their turkish translations:

I'll confront him.

- Onun karşısına çıkacağım.
- Onunla yüzleşeceğim.

I didn't confront Tom.

Tom'la yüz yüze gelmedim.

I didn't confront them.

Onlara karşı koymadım.

I didn't confront him.

Ona karşı koymadım.

Tom wanted to confront Mary.

Tom, Mary ile yüzleşmek istedi.

Someone has to confront Tom.

Biri Tom'a karşı koymak zorunda.

Did you ever confront Tom?

Hiç Tom'la karşı karşıya geldin mi?

Someone has to confront them.

Biri onlara karşı koymak zorunda.

Someone has to confront him.

Biri ona karşı koymak zorunda.

Did you ever confront them?

Hiç onlara karşı koydun mu?

Did you ever confront him?

Hiç ona karşı koydun mu?

Sami refused to confront Layla.

Sami, Leyla ile yüzleşmeyi reddetti.

- It's not my job to confront Tom.
- It isn't my job to confront Tom.

Tom'la yüzleşmek benim işim değil.

Sami had to confront the past.

Sami geçmişle yüzleşmek zorunda kaldı.

Many countries must confront similar problems.

Birçok ülke benzer sorunlarla yüzleşmeli.

A soldier often has to confront danger.

Bir asker sık sık tehlikeyle yüzleşmek zorundadır.

The police allowed Fadil to confront Dania.

Polis, Fadıl'ın Dania ile yüzleşmesine izin verdi.

Sami didn't want to confront that fact.

Sami o gerçekle yüzleşmek istemedi.

Dan went to Linda's house to confront her.

Dan onu yüzleştirmek için Linda'nın evine gitti.

Mary doesn't have enough courage to confront Tom directly.

Mary'nin Tom'la doğrudan doğruya yüzleşecek yeterince cesareti yok.

- I think it's time for me to confront that problem.
- I think that it's time for me to confront that problem.

Sanırım o sorunla yüzleşmemin zamanıdır.

Let's cooperate where we can, let's confront where we must.

Yapabileceğimiz yerde işbirliği yapalım, yapmamız gereken yerde karşı koyalım.

But before he can confront the Romans he first tackles his three immediate priorities:

Ama Romalılarla karşılaşmadan önce ordusunun 3 acil ihtiyacıyla uğraşmak zorundaydı.

In April, Ney - outspoken as ever - was among the first to confront Napoleon with the reality

Nisan ayında, her zamanki gibi açık sözlü olan Ney, Napolyon'u pozisyonunun

All of the great leaders have had one characteristic in common: it was the willingness to confront unequivocally the major anxiety of their people in their time. This, and not much else, is the essence of leadership.

Bütün harika liderlerin genelde tek bir karakteristik özelliği vardır: kendi zamanlarındaki halklarının en büyük endişesine açıkça karşı koymak. Daha fazlası değil, sadece bu, liderliğin esasıdır.