Examples of using "Cheer" in a sentence and their turkish translations:
Neşelen!
Beni mutlu et!
- Sizi keyiflendirecekler.
- Sizi mutlu edecekler.
- Seni mutlu edecekler.
- Seni keyiflendirecekler.
Seni neşelendirecek.
- Belki bu seni neşelendirecek.
- Belki bu sizi neşelendirecek.
- Belki bu sizi mutlu edecek.
- Belki bu seni mutlu edecek.
- Bu sizi neşelendirecek.
- Bu seni neşelendirecek.
- Bu sizi keyiflendirecek.
- Bu seni keyiflendirecek.
Gidip tezahürat yapmak istiyorum.
Tom, Mary'yi neşelendirmek istiyor.
Tom'u neşelendirmeye çalıştım.
Beni neşelendirmeye çalışmaktan vazgeç.
- Seni neyin ferahlatacağını biliyorum.
- Seni neyin keyiflendireceğini biliyorum.
- Seni neyin mutlu edeceğini biliyorum.
- Sizi neyin neşelendireceğini biliyorum.
- Sizi neyin keyiflendireceğini biliyorum.
Tom Mary'ye moral vermeyi denedi.
- Seni keyiflendirmeye çalışıyorum.
- Sizi keyiflendirmeye çalışıyorum.
- Seni neşelendirmek için uğraşıyorum.
- Sizi neşelendirmek için uğraşıyorum.
Seni neşelendirmek istiyorum.
Tom'u neşelendirmeye çalıştık.
- Beni neşelendirmeye çalıştılar.
- Beni mutlu etmeye çalıştılar.
- Beni keyiflendirmeye çalıştılar.
- Onu mutlu etmeyi denedim.
- Onu keyiflendirmeye çalıştım.
Ona moral vermeye çalıştım.
Onu mutlu etmeye çalıştık.
Biz onu neşelendirmek için çalıştık.
Tom, Mary'yi neşelendirmeye çalıştı.
- Bu seni neşelendirmeli.
- Bu sizi neşelendirmeli.
- Bu sizi keyiflendirmeli.
- Bu seni keyiflendirmeli.
Tom Mary'nin moralini düzeltmek istiyordu.
- Hangi takımı tutuyorsun?
- Hangi takımlısın?
- Hangi takımın taraftarısın?
Tom'u neşelendirmek istedim.
Tom Mary'yi neşelendirebileceğini düşündü.
Tom'un Mary'nin moralini düzelteceğini düşündüm.
- Lütfen üzgün olma! Neşelen!
- Lütfen üzgün olma! Keyiflen!
- Seyirciler arasından bir tezahürat yükseldi.
- Seyircilerden bir tezahürat yükseldi.
Tom'u neşelendirmeye çalışıyorum.
- Durum düzeliyor, hadi neşelen!
- Durum düzeliyor, hadi keyiflen!
Neşelen! Bizi kurtaracaklarından eminim.
- Onu görünce ona moral ver.
- Onu görünce, keyiflendir.
Bunun beni sevindirmesi gerekiyor mu?
Kalabalıktan muazzam bir tezahürat patladı.
Mary'nin arkadaşları onu neşelendirmeye çalıştı.
Tom'un arkadaşları onu neşelendirmeye çalıştı.
Beni neşelendirecek bir şeye ihtiyacım var.
Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
Tom Mary'nin moralini düzeltmeye çalıştığını söyledi.
Tom Mary'yi neşelendirebileceğini umuyor.
Beni neşelendirmeye çalışmanı takdir ediyorum.
- Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
- Neşelen! Her şey yakında düzene girecek.
Sadece sizi neşelendirmeye çalışıyorum.
Tom'a moral vermek için boşuna uğraştık.
Tom Mary'ye moral verebildiğini umuyordu.
Neşelen! İşler düşündüğünüz kadar kötü değil.
ve arena tezahürat yapan fanlarla dolu.
Beni neşelendirmeye çalışmak zorunda değilsin.
Onu dışarı götürerek ona moral vermeye çalıştık.
Bozma moralini John. Denizde daha çok balık var.
Birlikte yemek yemek için dışarıya çıkmanın seni neşelendireceğini düşünüyordum.
Çocuk muhtemelen ebeveynlerini neşelendirmek için yalan söyledi.
Karısını neşelendirmeye çalıştı, ancak yapamadı.
Biz onu neşelendirmek için hastaneye bazı çiçekler gönderdik.
Tom Mary'yi neşelendirmeye çalıştı ama o ağlamaya devam etti.
Onu neşelendirmeye çalıştım ama o ağlamaktan başka bir şey yapmadı.
Arkadaşıma kupa verildiği zaman sevinçle bağırmaktan başka bir şey yapamadım.
- Hangi takımı tutuyorsun?
- Hangi takımlısın?
- Hangi takımın taraftarısın?
Karısını mutlu etme umuduyla ona bir inci kolye aldı.
Tom Mary'nin mutlu olmadığını gördü ve onu neşelendirmeye gitti.
Karısını sevindirmek umuduyla, Tom ona güzel elmas bir gerdanlık aldı.
Onu neşelendirmeye çalıştım ama tek istediği yalnız kalmaktı.
Hasdrubal'ın karada ki birlikleri donanma Roma gemileri ile olan mesafeyi kapattıkça neşeleniyor.
O ona "yarın asılacaksın" dedi. Bunu duymak kesinlikle onu teselli etmedi.
- Hangi takımın bir fanatiğisin.
- Hangi takımı tutuyorsun?
- Hangi takımı destekliyorsun?
- Hangi takımlısın?
- Hangi takımın taraftarısın?