Translation of "Bringing" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Bringing" in a sentence and their turkish translations:

I'm bringing wine.

Ben şarap getiriyorum.

I'm bringing milk.

Süt getiriyorum.

By bringing it home,

kişisel ve önemli yapabiliriz.

Are you bringing anyone?

- Birisini getiriyor musun?
- Birisini mi getiriyorsun?

You're bringing me down.

Sen beni makamımdan indiriyorsun.

I'm not bringing her.

Ben onu getirmiyorum.

I'm not bringing it.

Ben onu getirmiyorum.

Aren't you bringing anyone?

Herhangi birini getirmiyor musun?

bringing to life past worlds.

geçmiş dünyaları canlandırıyor.

And we saw them bringing...

getirdiklerini gördük...

Thanks for bringing me here.

Beni buraya getirdiğiniz için teşekkürler.

The worker is bringing water.

İşçi su getiriyor.

Thanks for bringing Tom home.

Tom'u eve getirdiğin için teşekkürler.

Thank you for bringing Tom.

Tom'u getirdiğin için teşekkür ederim.

Are you bringing your camera?

Kameranı getiriyor musun?

I'm bringing home a pizza.

Eve bir pizza getiriyorum.

Which one are you bringing?

Hangisini getiriyorsun?

I'm only bringing personal items.

Ben sadece şahsi eşyalarımı getiriyorum.

Now you're bringing me down.

Şimdi beni alt ediyorsun.

I'm only bringing two suitcases.

Ben sadece iki valiz getiriyorum.

Thank you for bringing them.

Onları getirdiğin için teşekkür ederim.

Thank you for bringing him.

Onu getirdiğin için sana teşekkür ederim.

Thank you for bringing her.

Onu getirdiğin için teşekkür ederim.

Tom loved bringing people together.

Tom insanları bir araya getirmeyi severdi.

I'm only bringing used clothes.

Yalnızca kullanılmış kıyafetler getiriyorum.

Aren't you bringing your camera?

Kameranı getirmiyor musun?

Thank you for bringing it.

Onu getirdiğin için teşekkürler.

A man is bringing wine.

Bir adam şarap getiriyor.

Tom is bringing down a wall.

Tom bir duvarı yıkıyor.

Thank you for bringing your computer.

Bilgisayarını getirdiğin için teşekkür ederim.

I'm bringing Tom along with me.

Tom'u benimle birlikte getiriyorum.

Thank you for bringing that up.

Bunu ortaya attığın için teşekkür ederim.

Thanks for bringing this to us.

Bunu bize getirdiğin için teşekkürler.

I'm only bringing this shopping bag.

Ben sadece bu alışveriş çantasını getiriyorum.

Thanks for bringing the washing in.

Çamaşırı içeri getirdiğin için teşekkürler.

I guess we're bringing everyone back now

Şimdi biz herkesi tekrar bir araya getireceğiz,

We heard them bringing people from Argentina

Arjantin'den Rocha'ya birilerini

Bringing up a baby is hard work.

Bir bebek yetiştirmek zordur.

We are bringing down the old house.

Eski evi yıktık.

They're bringing him in for questioning now.

Şimdi sorgulamak için onu içeri getiriyorlar.

I am bringing down this old wall.

Bu eski duvarı yıkıyorum.

Who are you bringing to the play?

Oyuna kimi getiriyorsun?

Why do you keep bringing that up?

Neden bundan bahsetmeye devam ediyorsun?

Ford is bringing out the new models soon.

Ford yakında yeni modelleri getiriyor.

This is like bringing water to the sea.

Bu, denize su getirmek gibidir.

You're the real racist for bringing it up.

Onu ortaya attığın için gerçek bir ırkçısın.

She's the real racist for bringing it up.

O, onu ortaya attığın için gerçek bir ırkçı.

I'm just bringing them into the human hearing range.

yalnızca insanların duyum düzeyine indirgiyorum

They're bringing their fertilized eggs up into the shallows...

Döllenmiş yumurtalarını sığ sulara getiriyorlar ki...

What on earth were you thinking, bringing him here?

Onu buraya getirirken aklından ne geçiyordu?

Pollution is bringing devastating consequences for the regional ecosystem.

- Kirliliğin bölgenin ekosistemine yıkıcı sonuçları oluyor.
- Kirlilik, bölge ekosistemine yıkıcı sonuçlar doğuruyor.

I could kick myself for not bringing a map.

Bir harita getirmediğim için kendimi tekmeleyebilirdim.

Tom surprised Mary by bringing her breakfast in bed.

Tom, kahvaltısını yatağa getirerek Mary'yi şaşırttı.

- This is a nice restaurant. Thanks for bringing me here.
- This is a good restaurant. Thank you for bringing me here.

Bu güzel bir restoran. Beni buraya getirdiğin için teşekkürler.

- It's difficult bringing up a child who is not your own.
- It's difficult bringing up a child who isn't your own.

Kendinize ait olmayan bir çocuğu yetiştirmek zordur.

Anger has a long history of bringing about positive change;

Öfke, olumlu değişimler yaratmak konusunda uzun bir tarihe sahip

Great at taking regolith and bringing it to the structure.

harika şekilde regoliti alıyor, ve yapı inşası için taşıyor.

The writer is bringing out a new book next month.

Yazar önümüzdeki ay yeni bir kitap yayınlayacak.

Their manner of bringing up their children is extremely unusual.

Çocuklarını yetiştirme tarzları oldukça farklı.

Because we'll be bringing them up to recognize their individual potential,

Çünkü onları bireysel potansiyellerini tanıyacak şekilde yetiştiriyoruz,

I understand again that I can write articles by bringing together

yine fikirlerimdense, o güne kadar düşünmüş insanların fikirlerini

It was the cultural ritual of bringing a stone to life.

bir taşı hayata geçirmek için gerçekleştirilen kültürel ritüel.

The company is bringing out a new kind of sports car.

Şirket piyasaya yeni bir tür spor araba sürüyor.

He never visits us without bringing some presents for my children.

O, çocuklarım için bazı hediyeler getirmeden asla bizi ziyaret etmez.

I'm coming to your party and bringing you an unusual present.

Partinize geliyorum ve sana alışılmadık bir hediye getiriyorum.

By 1458, Vlad's Wallachian army beings raiding Saxon-dominated Transylvania, bringing carnage

1458'de, Vlad'ın Eflak ordusu Saxon yönetimindeki Transilvanya'yı işgale başlar

Hannibal succeeded in bringing the Gauls to his side, nearly doubling his army.

Hannibal tarafına geçmesini sağladığı Galya'lılar ile neredeyse ordusunu iki katına çıkarıyor.

Pauline Bonaparte’s sister-in-law, bringing  Davout within the First Consul’s extended family.

baldızı Aimée Leclerc ile evlenmeye teşvik ederek Davout'u Birinci Konsolos'un geniş ailesine kattı.

Bringing terrorism to an end via the economy was a most wise policy.

Terörü ekonomi ile sona erdirmek en akıllıca politikaydı.

The children are looking for mushrooms and bringing them back to the house.

Çocuklar mantar arıyorlar ve onları eve geri getiriyorlar.

- Our international sales continue to grow, bringing the name of Toyo Computer into businesses world-wide.
- Our international sales continue to grow, bringing the name of Toyo Computer to businesses worldwide.

Uluslararası satışlarımız büyümeye, Toyo Computer adını dünya çapında iş dünyasına getirmeye devam ediyor.

– you know there are a lot in that site – and bringing them to the class.

– bilirsiniz o sitede çok var – onları alıp sınıfa getiriyorlardı.

This culminated in the Pearl Harbor attack bringing the United States into World War II.

Bu durum Pearl Harbor saldırısıyla sonuçlandı ve nihaî olarak ABD'yi 2. Dünya Savaşı'na soktu.

In Thailand, bringing up the children isn't the father's responsibility; it's entirely up to the mother.

Tayland'da, çocuk yetiştirme babanın sorumluluğu değildir; tamamen anneye aittir.

The key to the so-called mastery of any language is bringing the words and grammar to life through context.

Sözde herhangi bir dilin hakimiyetinin anahtarı, kelimeleri ve dilbilgisini bağlama yoluyla hayata geçirmektir.

Angelina Jolie has filed for divorce from Brad Pitt, bringing an end to one of the world’s most famous couples.

Angelina Jolie, Brad Pitt'e boşanma davası açtı ve dünyanın en ünlü beraberliklerinden birine son verdi.