Translation of "Zodat" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Zodat" in a sentence and their turkish translations:

zodat je jezelf niet verbrandt,

yanmamak için,

zodat je ze niet vergeet.

sonra unutmamak için.

zodat ze het licht anders reflecteren.

yani ışığı farklı yansıtıyorlar.

zodat wanneer het mijn beurt is,

Böylece sıra bana geldiğinde

Zodat zij begrijpen wat er gebeurt.

Neler olduğunu anlamalarını sağlamalılar.

zodat je in realtime signalen krijgt.

gerçek zamanlı bilgiler alıyorsunuz.

...zodat de steen langzaam weg beweegt.

Yani yavaşça uzaklaşan bir kaya gibi.

zodat we onze politieke keuzes kunnen verfijnen,

böylece kendi politik seçimlerimizi sadeleştirebiliriz

...zodat familieleden naar de maaltijd worden gelokt.

Aile üyelerine yemeğin yerini gösteriyor.

...zodat zij later de school kunnen steunen.

sonra onlar vakfı yönetecek, okulu destekleyecek ve proje devam edecek

Spreek duidelijk, zodat iedereen je kan horen.

Yüksek sesle konuş ki herkes seni duyabilsin.

Spreek luider, zodat iedereen u kan horen.

Daha yüksek sesle konuşun böylece herkes sizi duyabilir.

zodat zelfs als we stoppen met fossiele brandstoffen,

fosil yakıtları kullanmayı kestiğimizde

zodat ze precies weten wanneer ze kunnen toeslaan.

sizin ve ailenizin gelip gidişini izleyebilir.

Individuele offers worden gebracht zodat de kolonie overleeft.

Bireysel fedakârlık, koloninin ayakta kalmasını sağlıyor.

...zodat je boven water adem kunt gaan halen.

yukarı çıkıp nefes alabilesin.

Ik sprak luid, zodat iedereen me kon verstaan.

Herkes beni duyabilsin diye yüksek sesle konuştum.

zodat die hol werden, net als bij vogels nu,

tıpkı modern kuşlardaki gibi içlerini oyuyordu

...zodat 't nergens heen kan. Dat houdt me veilig.

böylece bir yere gidemez. Bu beni güvende tutar.

zodat ik mensen kon helpen door erover te schrijven.

Tanrı'nın planı olduğuna inanıyordu.

We moeten simpel leven zodat anderen simpelweg kunnen leven.

Basit yaşamalıyız, böylece diğerleri de basit yaşayabilir.

...zodat ze meegevoerd kunnen worden met de sterke stroming.

...yüzeydeki güçlü akıntılar tarafından dağıtılsınlar.

zodat vraag en aanbod nog enigszins in evenwicht waren.

bu nedenle de talep ve arz hala bir şekilde dengede.

Laat mij dat opschrijven zodat ik het niet vergeet.

Unutmamam için onu yazayım.

Tom schrijft alles op zodat hij het niet vergeet.

Tom unutmamak için her şeyi not alır.

zodat ze de drachtige kreeften niet wegvangen uit de zee.

Bu yüzden, yavrulayan ıstakozları yakalamıyorlar.

...zodat de show van de blue ghosts volgend jaar terugkeert.

Mavi hayalet gösterisinin seneye de gerçekleşmesini garanti ediyor.

Wij praatten zachtjes zodat de baby niet wakker zou worden.

Bebeği uyandırmayalım diye sessizce konuştuk.

Ze haastte zich zodat ze niet te laat zou zijn.

O acele etti, böylece geç kalmadı.

We hebben 'n verhoging gebouwd zodat 't boven de sneeuw ligt.

Buraya küçük bir platform yaptık, yani kardan yüksekte.

We voegden zelfs een extraatje toe zodat je naam wordt gemarkeerd

Birazcık daha bir şeyler ekledik. Birisi sizden bahsettiğinde

De bladeren ritselden in de zachte bries zodat de sterren glinsterden.

Yapraklar hafif bir rüzgarla öyle salınıyordu ki parlak ışık huzmeleri gökyüzünden yere doğru adeta göz kırparak düşüyordu

Ik ben aan het sparen, zodat ik naar Australië kan gaan.

Avustralya'ya gidebilmek için tasarruf yapıyorum.

Ik deed de deur dicht, zodat ze ons niet konden horen.

Bizi duyamasınlar diye kapıyı kapadım.

Tom rolde zijn broekspijpen op, zodat ze niet nat konden worden.

Tom, paçaları ıslanmasın diye onları sıvadı.

zodat je beseft dat je dit beeld eigenlijk al bij je droeg,

bu görsele sizin de aşina olduğunuzun farkına varmanızı sağlayacak

Ze zouden van rubber moeten zijn, zodat er wat rek in zit.

Lastikten yapılmalı, elastik bir şey olmalı.

Heb je genoeg geld bij je zodat je dat boek kunt kopen?

O kitabı alabilecek kadar yanında paran var mı?

Tom rolde zijn broekspijpen op, zodat men zijn knalrode sokken kon zien.

Tom pantolonunun paçalarını sıvadı böylece insanlar onun parlak kırmızı çoraplarını görebildi.

Hij verstopte zich in het struikgewas zodat ze hem niet zouden zien.

O, onlar onu görmesinler diye çalılıkların arkasına saklandı.

Ik leer te naaien zodat ik een jurk voor mezelf kan maken.

Kendime bir elbise yapabileyim diye dikiş dikmeyi öğreniyorum.

- Oma strooide bloem op de deegrol, zodat het deeg er niet zou aankleven.
- Oma besprenkelde bloem op de deegroller zodat het deeg er niet aan zou kleven.

Büyükannem hamur yapışmasın diye oklavanın üstüne un serpti.

Wat is de snelste weg van de klif... ...zodat we Dana kunnen redden?

Dana'yı kurtarmak için bu tepeden aşağı inmenin en hızlı yolu ne?

Vaak bracht ik de nacht op wacht door, zodat jullie gezond konden slapen.

Çoğu vakit siz rahat uyuyabilin diye nöbet tuttum.

We gaan het huis als onderpand gebruiken zodat we wat geld kunnen lenen.

Biraz para ödünç alabilmemiz için evi teminat olarak kullanacağız.

Hij kwam een half uur later, zodat ze allemaal boos waren op hem.

Yarım saat geç geldi, bu yüzden herkes ona kızgındı.

Ik ging vroeg naar het theater, zodat ik een goede plaats kon krijgen.

Tiyatroya erken gittim bu yüzden iyi bir koltuk alabildim.

Kan naar elk apparaat worden gestreamd, zodat u deze altijd en overal kunt bekijken.

herhangi bir cihaza aktarılabilir, böylece istediğiniz zaman, istediğiniz yerde izleyebilirsiniz.

Ik haastte me naar de bushalte, zodat ik de laatste bus niet zou missen.

Son otobüsü kaçırmamam için otobüs durağına doğru aceleyle gittim.

Je moet van onderaf duwen. Beweeg hem voorzichtig zodat de kluit niet uit elkaar valt.

Önemli olan, alttan kaldırıp nazikçe tutmak, böylece toprak dağılmaz.

Hier zijn opnieuw de bollen zodat je kan zien dat de projectie de oppervlaktes behoudt

Yine noktalar burada, böylece projeksiyonun şekli bozarken

Hij klimt eruit zodat hij zuurstof uit de lucht kan opnemen. Eindelijk keert de zon terug.

Doğrudan havadan oksijen çekebilmek için kendini dışarı atıyor. Nihayet. Güneş yüzünü gösteriyor.

Mijn armen zijn voor de balans. Met het touw om mijn voet zodat ik me kan opdrukken.

Kollarımı denge için kullanıyorum. Ayaklarımı da halata dolayıp kendimi yukarı itiyorum.

Om onthoofd te worden, hij stond erop op te staan ​​en van voren te worden onthoofd , zodat

ısrar etti. , böylece

...zodat mensen die op het rif lopen er op kunnen gaan staan... ...die zich overdag voor roofdieren verbergt.

yani mercan kayalıklarında yürüyen bir insan bile, gündüz vakti avcılardan saklanan bir tanesinin üstüne basabilir.

"Klop klop, is er iemand thuis?" "Ga weg!" "Ik kan je niet horen." "Oké, wat is er?" "Mag ik mezelf voorstellen. Ik ben Geronimo Stilton." "Wat wil je?" "Uwe Hoogheid, laat me uw koninkrijk doorkruisen, zodat ik—" "Afgewezen." "Maar— " "Tenzij je een echte krijger bent." "Geloof me als ik u vertel dat ik GEEN ridder ben." "Dus je hebt geen zwaard?" "Niet eens één. Ik ben geen ridder." "Wat dacht je van een stuk van de Triforce?" "Ik ben GEEN ridder!" "Je ziet eruit als een ridder op deze foto die ik op jouw website heb gevonden." "Ik ben geen ridder!" "Ga dan weg." "Maar… oké."

"Tak tak, evde kimse var mı?" "Defol git!" "Seni duyamıyorum." "Tamam, ne var" "Kendimi tanıtmama izin ver.Ben Geronimo Stilton." "Ne istiyorsun?" "Ekselansları, Krallığınızdan geçmeme izin verin böylece ben-" "Reddedildi." "Ama-" "Eğer gerçek bir savaşçı değilsen." "İnan bana şövalye değilim." "Öyleyse hiç kılıcın yok? "Bir tane bile yok." " Şövalye değilim." "Triforce parçası için ne diyeceksin?" "Şövalye değilim!" "Senin web sitende bulduğum bu resimde bir şövalyeye benziyorsun." "Şövalye değilim!" "Hadi defol git." "Ama... Tamam."