Translation of "Langzaam" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Langzaam" in a sentence and their turkish translations:

- Ga langzaam.
- Loop langzaam.
- Ga langzaam!
- Ga langzaam vooruit.
- Wandel langzaam.

Yavaş yavaş yürüyün.

- Rij langzaam.
- Rij langzaam!

Yavaş yavaş sür.

- Eet langzaam!
- Eet langzaam.

Yavaş ye.

Langzaam!

- Yavaş!
- Yavaşça!

- Loop langzaam.
- Ga langzaam!
- Loop rustig door.
- Ga langzaam vooruit.
- Wandel langzaam.

Yavaş yavaş yürüyün.

Werk langzaam.

Yavaş yavaş çalış.

Eet langzaam.

Yemekleri yavaş yiyin.

Spreek langzaam!

Yavaş konuş!

Sterf langzaam!

Yavaş yavaş öl!

Ga langzaam.

Yavaş git.

Spreek langzaam.

Yavaş konuş.

Ga langzaam!

Yavaş yürü!

Eet langzaam!

Yemeğini yavaşça ye.

Heel erg langzaam.

çok ama çok yavaş bir şekilde.

Ze sterft langzaam...

Yavaşça hayatını kaybediyor

Hij loopt langzaam.

- O, yavaşça yürüyor.
- Ağır yürür.
- Yavaş yürür.

Slakken bewegen langzaam.

Salyangozlar yavaş hareket eder.

Tom leest langzaam.

Tom yavaş yavaş okur.

Tom eet langzaam.

Tom yavaş yer.

Tom vertaalt langzaam.

Tom yavaş çeviri yapar.

Spreek alsjeblieft langzaam!

Lütfen yavaş konuşun.

Tom schrijft langzaam.

Tom yavaş yazar.

Maria gaat langzaam.

Maria yavaş yürür.

Ik eet langzaam.

- Yavaşça yerim.
- Ben yavaş yerim.

Ze werkt langzaam.

O yavaşça çalışır.

Tegelijkertijd beweegt ze langzaam.

Ve aynı zamanda yavaşça uzaklaşıyor.

Spreek langzaam en duidelijk.

- Yavaş yavaş ve net bir şekilde konuşun.
- Yavaş ve tane tane konuş.

Mijn oma praat langzaam.

- Büyükannem yavaş konuşur.
- Anneannem yavaşça konuşuyor.

De gletsjer beweegt langzaam.

Buzul yavaş hareket eder.

- Traag alstublieft.
- Langzaam alsjeblieft.

Yavaşça, lütfen.

Tom wordt langzaam beter.

Tom yavaş yavaş iyileşiyor.

Tom rijdt te langzaam.

Tom çok yavaş araç kullanıyor.

Ze gingen langzaam vooruit.

Yavaş yavaş ilerliyorlardı.

Klim langzaam omhoog, Tom!

Yavaş yavaş yukarı tırman, Tom!

Doe langzaam je ogen dicht

Ve yavaşça gözlerinizi kapatabilir

Hij beëindigde langzaam de race.

- Yarışı yavaşça bitirdi.
- Yarışı yavaş yavaş bitirdi.

Ik opende de deur langzaam.

Kapıyı yavaşça açtım.

De ballon ging langzaam omhoog.

- Balon yavaşça yükseldi.
- Balon yavaşça havalandı.

Boeken die langzaam gelezen moeten worden

kitaplar yavaş yavaş okunmak içindir,

...zodat de steen langzaam weg beweegt.

Yani yavaşça uzaklaşan bir kaya gibi.

Ze bewoog slecht. Langzaam, heel zwak.

Çok kötü hareket ediyordu. Yavaşça, çok zayıf şekilde.

- Traag, a.u.b.
- Traag alstublieft.
- Langzaam alsjeblieft.

Yavaşça, lütfen.

We liepen langzaam langs de weg.

Biz yol boyunca yavaşça yürüdük.

Tom liep langzaam de traptreden op.

Tom yavaşça merdivenlerden çıktı.

En heel langzaam lukte dat ook.

Zamanla ve yavaş yavaş daha iyi oldum.

Ze verdween langzaam in het nevelige bos.

Sisli ormanda yavaşça gözden kayboldu.

De zon verdween langzaam onder de horizon.

Güneş ufkun altında yavaşça battı.

De Roemenen uit Transsylvanië spreken heel langzaam.

Transilvanyalı Romenler çok yavaş konuşurlar.

En liep altijd langzaam met een stok.

ve bastonuyla oldukça yavaştı.

En dan twee armen eronder die langzaam bewegen...

Sonra, alttaki kollardan iki tanesi yavaşça hareket ediyor.

Je begint langzaam om alle dieren te geven.

Yavaş yavaş tüm hayvanları önemsemeye başlıyorsun.

- Mijn moeder spreekt traag.
- Mijn moeder spreekt langzaam.

Annem yavaş yavaş konuşur.

Je begint langzaam op mijn zenuwen te werken.

Yavaş yavaş sinirlerimi zıplatmaya başlıyorsun.

- Ik leer langzaam.
- Ik leer niet zo snel.

Ben yavaş öğrenen biriyim.

De tijd ging erg langzaam voorbij deze week.

Bu hafta zaman çok yavaş geçti.

Een vat verteringssap dat zijn prooi langzaam laat oplossen.

Avını usulca eritecek sindirim sıvılarıyla dolu bir fıçı.

Ik zag de auto langzaam om de hoek verdwijnen.

Aracın köşede yavaş yavaş kaybolmasını izledim.

...en de hitte langzaam op te bouwen als een bad...

Banyo yapıyormuş gibi sıcaklık yavaşça artırılmalı,

Alsof je een detective bent. En langzaam al je aanwijzingen verzamelt.

Dedektiflik gibi. Tüm ipuçlarını yavaşça topluyorsun.

Een zwart paard loopt langzaam langs de oever van het meer.

Siyah bir at gölün kıyısı boyunca yavaş yürüyor.

Ik lees langzaam om terug te kunnen denken aan de Zelfzuchtige Reus,

Bencil devi, duvarı nasıl en sonunda yıktığını

Die niet graag gestoord wordt. De populatie zwarte neushoorns neemt langzaam toe.

Rahatsız edilmekten hoşlanmıyorlar. Siyah gergedan nüfusu yavaşça artmakta.

De aansterkende zon... ...brengt nieuw leven en de ontberingen worden langzaam vergeten.

Güneşin güçlenmesiyle... ...yeni yaşamlar başlar ve zorluklar yavaş yavaş unutulur.

Maar de route is langzaam... ...en dat is een probleem voor de medicijnen in deze hitte.

Ama burası oldukça yavaş bir güzergâh ve de havanın sıcak olması ilaçlar için bir sorun.