Translation of "Paraplu" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Paraplu" in a sentence and their turkish translations:

- Is dat uw paraplu?
- Is dit jouw paraplu?
- Is dat jouw paraplu?
- Is dit jullie paraplu?
- Is dat jullie paraplu?

Bu senin şemsiyen mi?

- Hier is jouw paraplu.
- Hier is uw paraplu.
- Hier is jullie paraplu.

İşte senin şemsiyen.

- Is dat uw paraplu?
- Is dat jouw paraplu?
- Is dat jullie paraplu?

Bu senin şemsiyen mi?

- Is dat zijn paraplu?
- Is dit zijn paraplu?

Bu onun şemsiyesi mi?

- Is dit jouw paraplu?
- Is dit jullie paraplu?

Bu senin şemsiyen mi?

Pak een paraplu.

Bir şemsiye al.

Waar is mijn paraplu?

Şemsiyem nerede?

Wiens paraplu is dat?

O kimin şemsiyesi?

Hoeveel kost deze paraplu?

- Bu şemsiyenin fiyatı nedir?
- Bu şemsiyenin ücreti nedir?
- Bu şemsiye ne kadar?

Is dit haar paraplu?

Bu onun şemsiyesi mi?

Is dat haar paraplu?

O onun şemsiyesi mi?

Tom heeft mijn paraplu.

Şemsiyem Tom'da.

Dat is mijn paraplu.

Bu benim şemsiyem.

Dit is mijn paraplu.

Bu benim şemsiyem.

Het is mijn paraplu.

O benim şemsiyem.

Is dit jouw paraplu?

Bu senin şemsiyen mi?

Wiens paraplu is dit?

Bu kimin şemsiyesi?

Ik heb jouw paraplu.

Şemsiyen bende.

Mijn paraplu is kapot.

Şemsiyem kırık.

Is dat zijn paraplu?

O onun şemsiyesi mi?

Tom heeft geen paraplu.

Tom'un bir şemsiyesi yok.

De paraplu is kapot.

Şemsiye bozuk.

Ik heb een paraplu gekocht.

Bir şemsiye aldım.

Tom heeft een paraplu nodig.

Tom'un bir şemsiyeye ihtiyacı var.

Hij heeft een paraplu nodig.

Onun bir şemsiyeye ihtiyacı var.

Hij verliest steeds zijn paraplu.

O, her zaman şemsiyesini kaybediyor.

Het meisje opende haar paraplu.

Kız şemsiyesini açtı.

Maria is haar paraplu verloren.

Marie şemsiyesini kaybetti.

Hij nam geen paraplu mee.

Yanına bir şemsiye almadı.

Heeft u een paraplu nodig?

Bir şemsiyeye ihtiyacın var mı?

Is deze paraplu van jou?

Bu şemsiye senin mi?

Ik zal deze paraplu nemen.

Bu şemsiyeyi alacağım.

Mag ik je paraplu lenen?

Şemsiyeni ödünç alabilir miyim.

Tom is zijn paraplu vergeten.

Tom şemsiyesini unuttu.

Ik ben mijn paraplu verloren.

- Benim şemsiyemi kaybettim.
- Şemsiyemi kaybettim.

Kan ik een paraplu lenen?

Bir şemsiye ödünç alabilir miyim?

Tom heeft mijn paraplu gestolen.

Tom şemsiye çaldı.

Ik heb een paraplu nodig.

Bir şemsiyeye ihtiyacım var.

Hij is alweer zijn paraplu kwijt.

- O, şemsiyesini yine kaybetmiş.
- Şemsiyesini gene yitirdi.

Je gaat je paraplu nodig hebben.

Şemsiyene ihtiyacın olacak.

Ik kan mijn paraplu niet vinden.

Şemsiyemi bulamıyorum.

Ik heb mijn paraplu thuis gelaten.

Şemsiyemi evde bıraktım.

Waar heeft ze mijn paraplu neergelegd?

Şemsiyemi nereye koydu?

Tom en Mary dragen allebei een paraplu.

- Tom ve Mary her ikisi de şemsiye taşıyorlar.
- Hem Tom hem de Mary Şemsiye taşıyorlar.

Waarom heb je een nieuwe paraplu nodig?

Neden yeni bir şemsiyeye ihtiyacın var?

Tom weet niet waar zijn paraplu is.

Tom şemsiyesinin nerede olduğunu bilmiyor.

Ik heb mijn paraplu aan Tom uitgeleend.

Şemsiyemi Tom'a ödünç verdim.

Ik ben vergeten m'n paraplu mee te nemen.

Şemsiyemi yanımda getirmeyi unuttum.

Mijn moeder kocht mijn broertje een gele paraplu.

Annem küçük erkek kardeşime sarı bir şemsiye aldı.

Als ik uitga, neem ik een paraplu mee.

Ben dışarıya giderken yanımda bir şemsiye alırım.

Ik heb besloten een nieuwe paraplu te kopen.

Yeni bir şemsiye almaya karar verdim.

Ik heb je paraplu in de bus gelaten.

Şemsiyeni otobüste bıraktım.

Ik heb deze paraplu drie jaar geleden gekocht.

Bu şemsiyeyi üç yıl önce aldım.

Je hoeft je paraplu niet mee te nemen.

Şemsiyeni almak zorunda değilsin.

Ik heb mijn paraplu in de bus gelaten.

Şemsiyemi otobüste bıraktım.

Ik had een paraplu maar mijn vriend niet.

- Benim yanımda şemsiyem vardı fakat arkadaşımın yoktu.
- Yanıma bir tane şemsiye aldım, ama arkadaşım şemsiye getirmemiş.

Ik ben vergeten een paraplu mee te nemen.

Yanımda bir şemsiye getirmeyi unuttum.

Ik heb vorige week mijn paraplu hier gelaten.

Geçen hafta şemsiyemi burada bıraktım.

Ik ga een nieuwe paraplu voor je kopen.

Sana yeni bir şemsiye alacağım.

- Tom ging terug binnen om een paraplu te pakken.
- Tom ging het huis terug binnen om een paraplu te pakken.

Tom bir şemsiye almak için eve geri gitti.

Ik heb mijn paraplu in een bus laten liggen.

Şemsiyemi bir otobüste bıraktım.

Mijn moeder kocht een gele paraplu voor mijn broer.

Annem erkek kardeşime sarı bir şemsiye aldı.

Ze deed haar paraplu dicht en begon te rennen.

O, şemsiyesini kapattı ve koşmaya başladı.

Neem je paraplu mee voor wanneer het zou regenen.

- Yağmur ihtimaline karşı şemsiyeni yanına al.
- Yağmur yağması ihtimaline karşı şemsiyeni yanına al.

Ik heb zonder het te vragen Toms paraplu geleend.

- Tom'un şemsiyesini sormadan ödünç aldım.
- Tom'un şemsiyesini rica etmeden ödünç aldım.

- Ik ben mijn regenscherm verloren.
- Ik ben mijn paraplu verloren.

Ben şemsiyemi kaybettim.

Ik had bijna mijn paraplu in de trein laten liggen.

Neredeyse şemsiyemi trende unutuyordum.

Het was onvoorzichtig om je paraplu in de trein te vergeten.

Trende şemsiyeni bırakmak senin dikkatsizliğindi.

Toen ik zag dat het regende, heb ik mijn paraplu gepakt.

Yağmur yağdığını anladığımda şemsiyemi aldım.

Om op zeker te spelen, waarom neem je geen paraplu mee?

Sadece güvenli tarafta olmak için neden yanına bir şemsiye almıyorsun?

Dit is niet mijn paraplu, het is die van iemand anders.

Bu benim şemsiye değil; O başka birininki.

Vergeet geen paraplu mee te nemen voor het geval dat het regent.

Yağmur yağma ihtimaline karşı bir şemsiye almayı unutma.

Denk eraan je paraplu mee te nemen, voor het geval het regent.

- Yağmur olasılığına karşı şemsiyeni almayı unutma.
- Yağmur yağma ihtimaline karşı şemsiyeni almayı unutma.

Het kan zijn dat ze haar paraplu in de bus gelaten heeft.

Şemsiyesini otobüste bırakmış olabilir.

Ik snap niet waarom Tom zijn paraplu in de auto zou laten.

Tom'un niçin şemsiyesini arabada bırakacağını anlamıyorum.

Neem een paraplu mee, want er wordt regen verwacht in de namiddag.

Bu öğleden sonra yağmur beklendiği için bir şemsiye getir.

Neem een paraplu met je mee in het geval dat het gaat regenen.

Yağmur yağma ihtimaline karşın yanına bir şemsiye al.

Het begon te regenen. Daarom ben ik maar onder mijn vriends paraplu gekropen.

Yağmur yağmaya başladı bu yüzden arkadaşımın şemsiyesinin altına geçtim.

Het gaat waarschijnlijk regenen vandaag, dus je kunt maar beter je paraplu meenemen.

Bugün muhtemelen yağmur yağacak, bu yüzden şemsiyeni alsan iyi olur.

Ik ben er vrij zeker van dat dit de paraplu van Tom is.

Bunun Tom'un şemsiyesi olduğuna eminim.

Ik ben mijn paraplu ergens in het park verloren. Ik moet een nieuwe kopen.

Şemsiyemi parkta bir yerde kaybettim. Bir tane satın almak zorundayım.

- Ik had een regenscherm, maar mijn vriend had er geen.
- Ik had een paraplu maar mijn vriend niet.

Yanıma bir tane şemsiye aldım, ama arkadaşım şemsiye getirmemiş.

Nu je het zegt, heb je de paraplu, dat je laatst zei dat je de andere dag had verloren, gevonden?

O bana geçen gün kaybettiğin şemsiyeyi hatırlatıyor. Onu buldun mu?