Translation of "Zat" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "Zat" in a sentence and their turkish translations:

- Tom zat vast.
- Tom zat gevangen.

Tom tuzağa düşürüldü.

- Hij zat tegenover mij.
- Hij zat voor mij.

O, önümde oturdu.

- Ze zat naast me.
- Ze zat naast mij.

O, yanıma oturdu.

Wat zat erin?

İçinde ne vardı?

Tom zat alleen.

Tom yalnız oturdu.

Ik zat vast.

- Ben sıkıştım.
- Ben çıkmazdayım.

- Ik zat dicht bij John.
- Ik zat naast John.

John'un yanına oturdum.

Tom was volkomen zat.

Tom tamamen heder olmuş.

Tom zat naast Mary.

Tom Mary'nin yanında oturuyordu.

Sami zat op Facebook.

- Sami Facebook'ta idi.
- Sami Facebook'taydı.

Ik zat tussen hen.

- Ortalarına oturdum.
- Aralarına oturdum.

- Heel de stad zat zonder elektriciteit.
- Heel de stad zat zonder stroom.

Bütün şehir elektriksizdi.

- Op tafel zat een kat.
- Er zat een kat op de tafel.

Bir kedi masanın üstündeydi.

Ik zat gevangen met Pepe...

Pepe ile ben hapisteyken

Ik ben hamburgers helemaal zat.

Hamburgerlerden bıkıp usandım.

Hij zat bij de rivier.

O, dereye yakın oturdu.

Zij zat onder een boom.

O, bir ağacın altında oturuyordu.

Tom zat in een rolstoel.

Tom bir tekerlekli sandalyedeydi.

Tom zat op het bed.

Tom yatağın üzerinde oturuyordu.

Hij zat op het bed.

Yatakta oturuyordu.

Tom zat op de grond.

Tom yerde oturuyordu.

Tom zat aan de keukentafel.

Tom mutfak masasında oturdu.

Tom zat bij het raam.

Tom pencerenin yanına oturdu.

Tom zat op een stoel.

Tom bir sandalyeye oturdu.

Op tafel zat een kat.

Bir kedi masaya oturdu.

Ze zat op de bank.

O bankta oturdu.

Tom zat in de hoek.

Tom köşede oturuyordu.

Ik ben jouw houding zat.

Senin davranışından bıktım.

Ik ben je excuses zat!

Mazeretlerinden bıktım.

Tom zat op een boomstam.

Tom bir ağaç gövdesinde oturdu.

Pff, ik ben het zat!

Aman, bıktım!

Ik zat in de auto.

Arabada oturuyordum.

- Ze zat naast me.
- Ze zat naast mij.
- Zij ging naast mij zitten.

O, yanıma oturdu.

Daar zat ze op te wachten.

Tam da beklediği şey.

De jongen zat op een stoel.

Çocuk bir sandalyeye oturdu.

Hij zat helemaal onder de verf.

O tamamen boyayla kaplanmıştı.

De oude man zat helemaal alleen.

Yaşlı adam yapayalnız oturdu.

Ze zat omringd door haar kinderen.

Çocukları tarafından çevrili şekilde oturdu.

Hij zat volledig onder de modder.

O baştan aşağı çamurla kaplıydı.

De doos zat vol met aardbeien.

Kutu çilek doluydu.

Ik zat tussen Tom en John.

Tom ve John arasında oturdum.

Ik zat voor in de bus.

Otobüsün ön tarafında oturdum.

Maria zat alleen op de sofa.

Mary kanepede yalnız oturuyordu.

Het stadion zat bomvol opgewonden toeschouwers.

Stadyum heyecanlı seyirciyle tıka basa doluydu.

Tom zat alleen aan de keukentafel.

Tom mutfak masasında tek başına oturdu.

Tom was de enige die zat.

Tom tek oturan kişiydi.

Tom zat in de eerste rij.

Tom ilk sırada oturdu.

Er zat smegma onder zijn voorhuid.

Onun sünnet derisinin altında beyaz salgı vardı.

Sami zat achter in de moskee.

Sami caminin arkasına oturdu.

Hij zat twee rijen voor me.

- İki sıra önümde oturuyordu.
- İki sıra önüme oturdu.

Gelukkig zat ze diep in die spleet.

Çok şükür, o çatlağın derinliklerine inmeyi başardı.

Er zat een kat op de stoel.

Sandalyenin üstünde bir kedi oturuyordu.

Er zat een vlag bovenaan de paal.

Direğin tepesinde bir bayrak vardı.

De man zat op een omgevallen boom.

Adam düşmüş ağacın üzerinde oturuyordu.

Hij zat in de gevangenis met levenslang.

O ömür boyu hapis yattı.

Hij zat daar een pijp te roken.

O, pipo içerken orada oturdu.

Heeft hij toegegeven dat hij fout zat?

O, hatalı olduğunu itiraf etti mi?

Tom zat plotseling rechtovereind in zijn stoel.

Tom aniden sandalyeye oturdu.

Hoe lang zat je bij het leger?

Orduda ne kadar süre hizmet ettiniz?

Tom zat op de bank te roken.

Tom sigara içerken bankta oturdu.

Tom zat naast Maria aan de piano.

Tom piyanoda Mary'nin yanına oturdu.

Tom zat in kleermakerszit op het bed.

Tom yatakta bacak bacak üstüne atmış oturuyordu.

Ik zat juist toen de bel ging.

Tam oturmuştum ki zil çaldı.

De auto zat vast in de modder.

Araba çamura saplandı.

Er zat een kat op de tafel.

Masanın üstünde bir kedi vardı.

Maria zat in kleermakerszit op de grond.

Mary yerde bağdaş kurmuş oturuyordu.

Na een week was ik het zat.

Bir hafta sonra bundan bıktım.

Ik zat best een beetje in de put.

Duygusal olarak çok mutsuzdum.

Maar zat hij naast je in het vliegtuig?

Ama o, uçakta senin yanında oturuyor muydu?

Terwijl ik in bad zat, belde de telefoon.

Banyo yapıyorken, telefon çaldı.

Tom zat de hele ochtend in de ondervragingskamer.

Tom bütün sabahı sorgulama odasında geçirdi.

Ik had moet weten dat Tom hierachter zat.

Tom'un bunun arkasında olduğunu bilmeliydim.

- Tom zat op het hek.
- Tom was besluiteloos.

Tom çitin üzerinde oturdu.

Midden in deze massa zat een kleine, eigenaardige steen,

Ve bu höyüğün merkezinde, az çok bir çocuk eli büyüklüğünde,

Dus ik viel voorover en zat daar met hem,

Bu yüzden yıkıldım ve orada onunla oturdum

Toen ik hem zag, zat hij in de bibliotheek.

Onu gördüğümde kütüphanede oturuyordu.

- Ik ben hem zat.
- Ik heb genoeg van hem.

Ondan bıktım.

- Hij zat in de gevangenis.
- Hij werd gevangen genomen.

O, hapsedildi.

- Ken zette zich naast mij.
- Ken zat naast me.

Ken yanıma oturdu.

Een oude man zat naast mij in de bus.

Yaşlı bir adam otobüste yanıma oturdu.

Tom zat onder een boom en las een boek.

Tom bir kitap okurken bir ağacın altında oturuyordu.

Op kerstdag zat Toms rechterbeen nog in het gips.

Noel günü, Tom'un sağ bacağı hâlâ alçılıydı.

- Ik zette mij naast hem.
- Ik zat naast hem.

Onun yanına oturdum.

Hij zat daar met een pijp in zijn mond.

Ağzında bir pipoyla orada oturuyordu.

Tom zat in zijn pyjama een krant te lezen.

Tom pijamasının içinde gazete okuyordu.

De hond zat in een doos onder de tafel.

Köpek, masanın altındaki bir kutunun içindeydi.

Ik heb gecontroleerd of de deur op slot zat.

Kilitli olduğundan emin olmak için kapıyı kontrol ettim.