Translation of "Draagt" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Draagt" in a sentence and their turkish translations:

- Tom draagt lederen shorts.
- Tom draagt leren shorts.

Tom deri şort giyiyor.

- Tom draagt een piratenpak.
- Tom draagt ​​een piratenkostuum.

Tom korsan kostümü giyiyor.

Tom draagt bretels.

Tom jartiyer giyiyor.

Ze draagt ​​rood.

O kırmızı giyiyor.

Hij draagt handschoenen.

- Eldiven giyiyor.
- Eldiven giymiş.
- Eldiven takmış.
- Elinde eldiven var.

Draagt Tom laarzen?

Tom bot giyer mi?

- Je draagt jouw sokken binnenstebuiten.
- U draagt uw sokken binnenstebuiten.
- Jullie draagt jullie sokken binnenstebuiten.

Çoraplarını ters giyiyorsun.

- De jongen draagt een bril.
- Het jongetje draagt een bril.

Çocuk gözlük takıyor.

- Ze draagt een dure ring.
- Ze draagt een waardevolle ring.

O, değerli bir yüzük takıyor.

- Tom draagt ​​een oranje shirt.
- Tom draagt een oranje overhemd.

Tom bir turuncu gömlek giyiyor.

Tom draagt nooit rood.

Tom asla kırmızı giymez.

Ze draagt mooie kleren.

O, güzel giysiler giyer.

Mary draagt een watermeloen.

Mary bir karpuz taşıyor.

Hij draagt een bril.

O gözlük takar.

Tom draagt een hoed.

Tom bir şapka giyiyor.

Maria draagt geen bh.

Mary sütyen giymiyor.

Maria draagt een boerka.

Maria burka giyiyor.

Hij draagt een kilt.

- O bir kilt giyiyor.
- O bir İskoç eteği giyiyor.

Tom draagt geen sokken.

Tom çorap giymiyor.

Tom draagt eenvoudige kleren.

Tom basit giysiler giyer.

Tom draagt zijden stropdassen.

Tom ipek kravatlar takıyor.

Hij draagt een zonnebril.

O güneş gözlüğü takıyor.

Ze draagt een broche.

O bir broş takıyor.

Tom draagt ​​een bril.

Tom gözlük takıyor.

Tom draagt nieuwe schoenen.

Tom yeni ayakkabı giyiyor.

Tom draagt ​​nooit roze.

Tom asla pembe giymez.

Tom draagt ​​een piratenkostuum.

Tom korsan kostümü giyiyor.

Ze draagt ​​nooit groen.

O asla yeşil giymez.

Tom draagt witte sokken.

Tom beyaz çorap giyiyor.

Tom draagt een pruik.

Tom bir peruk takıyor.

Tom draagt een ring.

Tom bir yüzük takıyor.

Draagt u een uniform?

Bir üniforma giyiyor musun?

Tom draagt een labjas.

Tom bir laboratuvar önlüğü giyiyor.

Tom draagt vaak sandalen.

Tom sık sık sandalet giyer.

Sami draagt een tulband.

Sami türban takıyor.

Maria draagt nooit oorbellen.

Mary hiçbir zaman küpe takmaz.

Tom draagt ​​vaak laarzen.

Tom çoğu zaman bot giyer.

- De prinses draagt ​​een gouden diadeem.
- De prinses draagt ​​een gouden tiara.

Prenses altın bir taç takıyor.

Hiromi draagt een nieuwe jurk.

Hiromi yeni bir elbise giyiyor.

Ze draagt een blauwe jurk.

O, mavi bir elbise giyiyor.

De politieagent draagt een gasmasker.

Polis bir gaz maskesi takıyor.

Je draagt je overhemd binnenstebuiten.

Gömleğini ters giyiyorsun.

Tom draagt gewoonlijk zijden pyjama's.

Tom genellikle ipek pijama giyer.

Ze draagt een dure halsketting.

Pahalı bir gerdanlık takıyor.

Hij draagt altijd blauwe hemden.

O her zaman mavi gömlekler giyer.

Tom draagt een nieuwe jas.

Tom yeni bir ceket giyiyor.

Tom draagt een rode trui.

Tom kırmızı bir kazak giyiyor.

Hij draagt altijd donkere kleren.

O her zaman koyu giysiler giyer.

Hij draagt sokken en schoenen.

O, çorap ve ayakkabı giyer.

Zij draagt geen make-up.

O makyaj yapmaz.

Maria draagt geen goedkope parfums.

Mary ucuz parfüm kullanmaz.

Mary draagt een zilveren ring.

Mary gümüş yüzük takıyor.

Maria draagt ​​een gele jurk.

Mary sarı bir elbise giyiyor.

Tom draagt een zwarte stropdas.

Tom siyah bir kravat takıyor.

Ze draagt altijd opzichtige kleren.

O her zaman gösterişli kıyafetler giyer.

Tom draagt ​​een roodoranje stropdas.

Tom kırmızımsı turuncu bir kravat takıyor.

Mary draagt ​​een blauwe jurk.

Mary mavi bir elbise giyiyor.

Ze draagt ​​een oranje jurk.

Portakal rengi bir elbise giyiyor.

Tom draagt ​​een grijs pak.

Tom gri bir takım elbise giyiyor.

Tom draagt ​​nooit roze kleding.

Tom asla pembe kıyafetler giymez.

Tom draagt een hoed, nietwaar?

Tom bir şapka takıyor, değil mi?

De keizer draagt geen kleren.

Kral çıplak.

Hij draagt altijd een donkere bril.

O her zaman siyah gözlük takar.

Je draagt altijd een schreeuwerige stropdas.

Her zaman parlak renkli kravat takıyorsun.

Hij draagt altijd een blauwe shirt.

O her zaman mavi bir gömlek giyer.

Die meneer draagt meestal een hoed.

Şu beyefendi genellikle bir şapka giyer.

Tom draagt bijna altijd een hoed.

Tom neredeyse her zaman şapka takar.

Maria draagt altijd te veel parfum.

Mary her zaman çok parfüm kullanır.

Tom draagt zelden zijn zwart hemd.

Tom siyah gömleğini nadiren giyer.

Maria draagt te veel make-up.

- Mary çok fazla makyaj yapar.
- Mary çok fazla makyaj yapıyor.
- Mary aşırı makyaj yapıyor.

Tom draagt bijna altijd een zonnebril.

Tom neredeyse her zaman güneş gözlüğü takar.

Draagt jouw vrouw de islamitische hoofddoek?

- Eşin başörtüsü takıyor mu?
- Eşinizin başı kapalı mı?

Tom draagt een paar nieuwe schoenen.

Tom yeni bir çift ayakkabı giyiyor.

Tom draagt de schoenen van John.

Tom John'un ayakkabılarını giyiyor.

- Draag je parfum?
- Draagt u parfum?

Parfüm kullanıyor musun?

Ze draagt ringen aan haar oren.

O, kulaklarına küpe takar.

Maria draagt vaak te veel parfum.

Mary genelde parfüm şişesine düşmüş gibi kokar.

- Draagt u contactlenzen?
- Draag je contactlenzen?

Lens kullanıyor musunuz?

Ze draagt een rugzak op haar rug.

O, sırtında bir sırt çantası taşıyor.

Hij draagt een tas op zijn rug.

O, sırtında bir çanta taşır.

Kan je ons zeggen wat je draagt?

Ne giydiğini bize söyleyebilir misin?

De kleine vrouw draagt een grijs mantelpak.

Kısa kadın gri bir takım elbise giyiyor.

De lange vrouw draagt ​​een grijs pak.

Uzun boylu kadın gri bir takım elbise giyiyor.

Maria draagt dikwijls schoenen met hoge hakken.

Mary sık sık yüksek topuklu giyer.

Ik haat de das die je draagt.

- Taktığın kravatı sevmiyorum.
- Taktığın kravatı beğenmiyorum.

- Hij draagt de verantwoordelijkheid.
- Hij is daarvoor verantwoordelijk.

O bunun için sorumlu.

- Hij draagt een pyjama.
- Hij loopt in pyjama.

O pijama giyiyor.

Je draagt geen rode minirok naar een begrafenis.

Kimse cenazede kırmızı mini etek giymez.

Dat meisje dat een sjaal draagt, is maagd.

Bir eşarp takan o kız bakire.

Layla draagt ​​de hijaab omdat ze moslim is.

Leyla tesettür takıyor çünkü Müslüman.

Tom draagt een bril met een dik montuur.

Tom kalın çerçeveli gözlük takar.