Examples of using "يعيش" in a sentence and their turkish translations:
"burada insanlar yaşıyor, burada insanlar yaşıyor."
''Burada insanlar yaşıyor.''
O bir apartman dairesinde yaşıyor.
O, Fas'ta yaşıyor.
Şeytan nerede yaşıyor?
Tom orada yaşadı.
Balıklar suda yaşar.
O Cardiff'te yaşar.
- Babam şehir dışında yaşıyor.
- Babam köyde yaşıyor.
- Babam kırsalda yaşıyor.
- Babam taşrada yaşıyor.
Kimse benimle yaşamıyor.
Amcam okulun yakınında yaşıyor.
Sefil bir hayat yaşıyor.
Ebeveynlerim kırsalda yaşıyorlar.
Amcan nerede yaşıyor?
- Sami güvenlikli bir sitede yaşıyordu.
- Sami kapalı bir sitede yaşıyordu.
Sami aynı zamanda kapalı bir sitede yaşıyor.
yaşayabiliyor onun vücudunda
Tom şimdi amcasıyla yaşıyor.
Arkadaşım şu evde yaşıyor.
O buraya yakın bir yerde mi yaşıyor?
İngiltere'de yaşayan bir arkadaşım var.
Kocası şimdi Tokyo'da yaşıyor.
O, bir fantezi dünyasında yaşıyor.
Sapparo'da yaşayan bir arkadaşım var.
Tom'un nerede yaşadığını biliyor musunuz?
Leyla'nın farklı bir hayatı vardı.
- Sami ikili bir hayat yaşıyordu.
- Sami ikiyüzlü bir hayat yaşıyordu.
Sami'nin zor bir hayatı var.
- Sami'nin harika bir hayatı vardı.
- Sami'nin harika bir hayat yaşadı.
Tom eski bir binada yaşıyor.
çok fazla olduğunu anlamıyor.
Bu evde hiç kimse yaşamıyor.
Amcan nerede yaşıyor?
O burada yaşardı.
Tom'un Boston'da bir arkadaşı var.
Bu onun yaşadığı yer.
Artık burada hiç kimse yaşamıyor.
Noel Baba Kuzey Kutbu'nda yaşar.
Binada kimse yaşamaz.
Kardeşinin orada yaşadığını nasıl öğrendin?
John nerede yaşıyor?
- Fadıl, Rami'nin orada yaşamasına izin verdi.
- Fadıl, Rami'nin orada oturmasına izin verdi.
Sami çok sıradan bir hayat sürdü.
Sami çok zor bir hayat yaşıyordu.
Bu insan da bu hayali yaşayan bir insandı.
ve kesinlikle ama kesinlikle kimse orda yaşam kuramayacak
Mike'ın Şikago'da yaşayan bir arkadaşı var.
Bu evde yaşayan birçok insan var.
- Leyla iyi bir hayat yaşamak istedi.
- Leyla iyi bir yaşam sürmek istiyordu.
Tom ve Mary nehrin kenarındaki bir evde yaşıyorlar.
Sami, Kahire'de gösterişli bir konakta yaşıyordu.
Sami hızlı yaşam sürüyordu.
çünkü biz bunu çocuğun yaşadığı deneyimle görüyoruz.
Her birimizin hayatı sekteye uğrayacak,
kötü bir hayat yaşıyor buna rağmen her şeye gülüyor
Dünya'ya döndüğünde zamanı 0.02 saniye bizden daha ileride yaşıyor
O kişi, kedimin ağaç üzerinde yaşadığını düşünüyor.
O, Tokyo'da yaşıyor.
- Erkek kardeşim Tokyo'da yaşıyor.
- Kardeşim Tokyo'da yaşıyor.
- Erkek kardeşim Tokyo'da oturuyor.
Hükümetlerimiz insan nüfusu içinde yaşayan uzaylılar haline geldi.
Tom aslında Boston şehri sınırları içinde yaşamıyor.
Sami, Leyla'yla yaşamak için Mısır'a gitti.
- Sami bu uykulu kasabanın eteklerinde yaşıyordu.
- Sami bu hareketsiz kasabanın dışında yaşıyordu.
Bedeviler çölde yaşar.
eğer Dünya insanların yaşadığı tek yerse
Burada yaşayan şey artık burada kalmayacaktır.
benden en fazla 12 durak uzakta olsun.
Birçok güve, yetişkin olarak sadece birkaç gün yaşar.
- Amcam bir apartman dairesinde yaşamaktadır.
- Amcam bir dairede yaşıyor.
Hiçbir yaratık uzayda yaşayamaz.
- Bu kuş ne Japonya'da ne de Çin'de yaşar.
- Bu kuş, ne Japonya'da, nede Çin'de yaşar.
Bugün, iki milyardan fazla insan ilaçlara erişimi olmadan yaşıyor.
ve orada yaşayan ne varsa orada kalmayı artık istemeyecektir.
Ama şimdi, benim paylaşmadığım dünya dolusu diğer zihnin içinde
polizei almanyada yaşayan bir çöpçüydü bu sefer Kemal Sunal
dünyada tek hayvan besleyen canlı insan diyebilirz
yaşamasına rağmen kimse bu guruplara komutanlık
İnsanların nasıl yaşadığı ve birbirleri ile nasıl iletişim kurduklarıyla
Orada kimse yaşamıyor.
Fadıl burada yaşıyordu.
Tersini, konser salonunun üç blok ötesinde yaşayan bir insanı düşünün.
Bu bölgede yaşayan Sherpa'lar dağcılıkla uğraşmaya devam ediyorlar...