Translation of "يعيش" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "يعيش" in a sentence and their turkish translations:

"يعيش أشخاص هنا، يعيش أشخاص هنا."

"burada insanlar yaşıyor, burada insanlar yaşıyor."

"يعيش أشخاص هنا."

''Burada insanlar yaşıyor.''

يعيش في شقة.

O bir apartman dairesinde yaşıyor.

يعيش في المغرب.

O, Fas'ta yaşıyor.

أين يعيش الشّيطان؟

Şeytan nerede yaşıyor?

توم يعيش هناك

Tom orada yaşadı.

يعيش السمك في الماء.

Balıklar suda yaşar.

هو يعيش في كارديف.

O Cardiff'te yaşar.

والدي يعيش في الريف.

- Babam şehir dışında yaşıyor.
- Babam köyde yaşıyor.
- Babam kırsalda yaşıyor.
- Babam taşrada yaşıyor.

لا أحد يعيش معي.

Kimse benimle yaşamıyor.

يعيش عمي قرب المدرسة.

Amcam okulun yakınında yaşıyor.

هو يعيش حياة بائسة.

Sefil bir hayat yaşıyor.

يعيش أبويّ في القرية.

Ebeveynlerim kırsalda yaşıyorlar.

- أين يعيش عمك؟
- أين يسكن خالك؟
- أين يسكن عمك؟
- أين يعيش خالك؟

Amcan nerede yaşıyor?

- كان سامي يعيش في مجمّع مسوّر.
- كان سامي يعيش في مجمّع مسيّج.

- Sami güvenlikli bir sitede yaşıyordu.
- Sami kapalı bir sitede yaşıyordu.

- حتّى سامي يعيش في مجمّع مسوّر.
- حتّى سامي يعيش في مجمّع مسيّج.

Sami aynı zamanda kapalı bir sitede yaşıyor.

يمكن أن يعيش في جسده

yaşayabiliyor onun vücudunda

توم يعيش مع عمه الآن.

Tom şimdi amcasıyla yaşıyor.

يعيش صديقي في ذلك المنزل.

Arkadaşım şu evde yaşıyor.

هل يعيش بالقرب من هنا؟

O buraya yakın bir yerde mi yaşıyor?

لديّ صديق يعيش في إنكلترا.

İngiltere'de yaşayan bir arkadaşım var.

يعيش زوجها الآن في طوكيو.

Kocası şimdi Tokyo'da yaşıyor.

يعيش في عالم من الخيال.

O, bir fantezi dünyasında yaşıyor.

لدي صديق يعيش في سابورو.

Sapparo'da yaşayan bir arkadaşım var.

هل تعلم أين يعيش طوم؟

Tom'un nerede yaşadığını biliyor musunuz?

كان سامي يعيش حياة مختلفة.

Leyla'nın farklı bir hayatı vardı.

كان سامي يعيش حياة مزدوجة.

- Sami ikili bir hayat yaşıyordu.
- Sami ikiyüzlü bir hayat yaşıyordu.

كان سامي يعيش حياة قاسية.

Sami'nin zor bir hayatı var.

كان سامي يعيش حياة رائعة.

- Sami'nin harika bir hayatı vardı.
- Sami'nin harika bir hayat yaşadı.

يعيش توم في مبنى قديم

Tom eski bir binada yaşıyor.

وليس حرّاً لأن يعيش على سجيته.

çok fazla olduğunu anlamıyor.

لا يعيش أحد في هذا المنزل.

Bu evde hiç kimse yaşamıyor.

- أين يعيش عمك؟
- أين يسكن خالك؟

Amcan nerede yaşıyor?

- كان يعيش هنا.
- كان يسكن هنا.

O burada yaşardı.

لدى توم صديق يعيش في بوسطن.

Tom'un Boston'da bir arkadaşı var.

هذا هو المكان الذي يعيش فيه.

Bu onun yaşadığı yer.

لا أحد يعيش هنا بعد الآن.

Artık burada hiç kimse yaşamıyor.

بابا نويل يعيش في القطب الشمالي.

Noel Baba Kuzey Kutbu'nda yaşar.

لا يعيش في هذا المبنى أحد .

Binada kimse yaşamaz.

كيف علمت أن أخاك يعيش هناك

Kardeşinin orada yaşadığını nasıl öğrendin?

- أين يسكن جون؟
- أين يعيش جون؟

John nerede yaşıyor?

سمح فاضل لرامي كي يعيش هناك.

- Fadıl, Rami'nin orada yaşamasına izin verdi.
- Fadıl, Rami'nin orada oturmasına izin verdi.

كان سامي يعيش حياة عاديّة للغاية.

Sami çok sıradan bir hayat sürdü.

كان سامي يعيش حياة صعبة للغاية.

Sami çok zor bir hayat yaşıyordu.

هذا الإنسان أيضاً كان يعيش هذا الحلم.

Bu insan da bu hayali yaşayan bir insandı.

وبالتأكيد ، لا يمكن لأحد أن يعيش هناك

ve kesinlikle ama kesinlikle kimse orda yaşam kuramayacak

مايك لديه صديق حيث يعيش في شيكاغو.

Mike'ın Şikago'da yaşayan bir arkadaşı var.

هذا البيت يعيش فيه الكثير من الناس.

Bu evde yaşayan birçok insan var.

كان سامي يريد أن يعيش حياة جيّدة.

- Leyla iyi bir hayat yaşamak istedi.
- Leyla iyi bir yaşam sürmek istiyordu.

يعيش توم وماري في بيت بمحاذاة نهر

Tom ve Mary nehrin kenarındaki bir evde yaşıyorlar.

كان سامي يعيش في قصر فخم بالقاهرة.

Sami, Kahire'de gösterişli bir konakta yaşıyordu.

كان سامي يعيش حياته على وتيرة سريعة.

Sami hızlı yaşam sürüyordu.

لأننا نعرضها من وجهة نظر طفل يعيش بيننا.

çünkü biz bunu çocuğun yaşadığı deneyimle görüyoruz.

إن كل واحد منّا يعيش حياته على مراحل،

Her birimizin hayatı sekteye uğrayacak,

يعيش حياة سيئة لكنه يضحك على كل شيء

kötü bir hayat yaşıyor buna rağmen her şeye gülüyor

عندما يعود إلى الأرض ، يعيش أمامنا 0.02 ثانية.

Dünya'ya döndüğünde zamanı 0.02 saniye bizden daha ileride yaşıyor

ذاك الشخص يظن أن قطي يعيش على الشجرة.

O kişi, kedimin ağaç üzerinde yaşadığını düşünüyor.

- إنه يسكن في طوكيو.
- إنه يعيش في طوكيو.

O, Tokyo'da yaşıyor.

- أخي يعيش في طوكيو.
- أخي يسكن في طوكيو.

- Erkek kardeşim Tokyo'da yaşıyor.
- Kardeşim Tokyo'da yaşıyor.
- Erkek kardeşim Tokyo'da oturuyor.

باتت حكوماتنا كائناً فضائياً يعيش وسط شعب أرضي.

Hükümetlerimiz insan nüfusu içinde yaşayan uzaylılar haline geldi.

توم حقيقة لا يعيش داخل حدود مدينة بوسطن.

Tom aslında Boston şehri sınırları içinde yaşamıyor.

ذهب سامي إلى مصر كي يعيش مع ليلى.

Sami, Leyla'yla yaşamak için Mısır'a gitti.

كان سامي يعيش في ضواحي هذه البلدة الهادئة.

- Sami bu uykulu kasabanın eteklerinde yaşıyordu.
- Sami bu hareketsiz kasabanın dışında yaşıyordu.

- يعيش البدو في الصحراء.
- البدو يعيشون في الصحراء.

Bedeviler çölde yaşar.

إذا كانت الأرض المكان الوحيد الذي يعيش فيه البشر،

eğer Dünya insanların yaşadığı tek yerse

‫والكائن الذي يعيش هنا‬ ‫لن يعود إلى هنا الآن.‬

Burada yaşayan şey artık burada kalmayacaktır.

يعيش ضمن نطاق 12 محطة توقف للمترو بالقرب مني.

benden en fazla 12 durak uzakta olsun.

‫كثير من العث‬ ‫يعيش لبضعة أيام فقط بعد بلوغه.‬

Birçok güve, yetişkin olarak sadece birkaç gün yaşar.

- يسكن عمي في شقة.
- يعيش عمي في شقة سكنية.

- Amcam bir apartman dairesinde yaşamaktadır.
- Amcam bir dairede yaşıyor.

لا يمكن لمخلوق أياً كان أن يعيش في الفضاء.

Hiçbir yaratık uzayda yaşayamaz.

لا يعيش هذا الطائر في اليابان ولا في الصين.

- Bu kuş ne Japonya'da ne de Çin'de yaşar.
- Bu kuş, ne Japonya'da, nede Çin'de yaşar.

اليوم، يعيش أكثر من ملياري شخص دون الحصول على الأدوية.

Bugün, iki milyardan fazla insan ilaçlara erişimi olmadan yaşıyor.

‫وأي شيء يعيش هنا‬ ‫لن يرغب في البقاء هناك طويلاً.‬

ve orada yaşayan ne varsa orada kalmayı artık istemeyecektir.

لكنه الآن يعيش وينمو في عالم كامل من العقول الأخرى،

Ama şimdi, benim paylaşmadığım dünya dolusu diğer zihnin içinde

كان polizei زبال يعيش في ألمانيا هذه المرة كمال سونال

polizei almanyada yaşayan bir çöpçüydü bu sefer Kemal Sunal

يمكننا القول أنه يوجد حيوان واحد فقط يعيش في العالم

dünyada tek hayvan besleyen canlı insan diyebilirz

على الرغم من أن لا أحد يعيش ، قيادة هذه الجماعات

yaşamasına rağmen kimse bu guruplara komutanlık

كانت هناك قصص حول كيف يعيش الناس ويتواصلون مع بعضهم البعض،

İnsanların nasıl yaşadığı ve birbirleri ile nasıl iletişim kurduklarıyla

- لا أحد يسكن هناك.
- لا أحد يقطن هناك.
- لا أحد يعيش هناك.

Orada kimse yaşamıyor.

- كان فاضل يقطن هنا.
- كان فاضل يعيش هنا.
- كان فاضل يسكن هنا.

Fadıl burada yaşıyordu.

في المقابل، فكروا في شخص يعيش على بعد ثلاثة مباني من قاعة الحفلات.

Tersini, konser salonunun üç blok ötesinde yaşayan bir insanı düşünün.

لا يزال شعب شيربا الذي يعيش في هذه المنطقة يعمل في تسلق الجبال

Bu bölgede yaşayan Sherpa'lar dağcılıkla uğraşmaya devam ediyorlar...