Translation of "والدي" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "والدي" in a sentence and their turkish translations:

والدي يحبنا

Babam bizi seviyor.

أتعرف والدي؟

Babamı tanıyor musun?

إنه والدي.

O benim babam.

للعودة إلى والدي.

Babama döneceğim.

أكنت تعرف والدي؟

Babamı tanıdın mı?

والدي في غرفته.

Babam odasında.

والدي سامي مسلمون.

Sami'nin anne-babası Müslüman.

لا تعرفني أو تعرف والدي، لو كنت تعرفني لعرفت والدي.

- Beni veya babamı bilmiyorsun.Eğer beni biliyorsan babamı da bilirsin.
- Beni veya babamı tanımıyorsun.Eğer beni tanırsan babamı da tanırsın.

- أتيا والدي سامي و أقلاّه.
- أتيا والدي سامي و اصطحباه.

Sami'nin anne ve babası geldi ve onu aldı.

والدي يعيش في الريف.

- Babam şehir dışında yaşıyor.
- Babam köyde yaşıyor.
- Babam kırsalda yaşıyor.
- Babam taşrada yaşıyor.

والدي في صحة جيدة.

Benim babam sağlıklı.

والدي يخطئ لي والدتي

Babam beni ve annemi özlüyor.

- أنت أبي.
- أنت والدي.

Sen benim babamsın.

كانا والدي سامي مسلمين.

Sami'nin anne-babası Müslüman'dı.

والدي يتقدم في السن الآن،

Babam artık yaşlanıyor ama hala oldukça zeki

- أبي طبيب.
- يعمل والدي طبيباً.

Babam doktor.

كانا والدي سامي يخافان المسلمين.

Sami'nin anne-babası Müslümanlardan korkuyordu.

وأتذكر مجددا مشاهدة التلفاز مع والدي

Babamla 1996 Olimpiyatlarını

التحدث مع والدي كان الجزء الأسوأ.

Annemlerle konuşmak en kötü kısımdı.

وذهبت إلى عطلة التزلج مع والدي.

ve babamla kayak tatiline çıktık.

ربّى والدي الماعز لزيادة دخل الأسرة.

Babam ailemizin gelirini artırmak adına keçiler beslerdi.

غفوت قبل أن يأتي والدي للمنزل.

Babam eve gelmeden önce uykuya daldım.

إن احتجت المال سأطلبه من والدي.

Paraya ihtiyacım olursa, babamdan isterim.

وبما أن والدي كان رجل بحرية متقاعد

Babam emekli bir deniz subayı olduğu için

أحببت مشاهدة الملاكمة على التلفاز مع والدي

babamla televizyonda boks maçları izlemeyi severdim.

في عائلتي، نكن حباً خاصاً لاختراعات والدي.

Ailecek, babamın buluşlarına karşı özel bir sevgimiz var.

عندما هاتفني والدي ليخبرني بأنهم وجدوا عمي.

ve babam arayıp amcamı bulduklarını söyledi.

وحين بلغت الثانية من عمري، توفى والدي.

Ben iki yaşındayken babam öldü.

واعتاد والدي أن يقارنني بستيتورت الصغير، الفأر.

Babam beni fare Stuart Little'la kıyaslardı.

لذا عندما بلغت 17 عاماً، تحداني والدي.

17 yaşına bastığımda babam bana meydan okudu.

عمل والدي في وظيفة جزئية وتدرب كأستاذ،

Babam yarı zamanlı çalışıp öğretmenlik eğitimi gördü

سأبدأ ، كما هو الحال ، مع والدي ، فيليب.

Doğru olduğu gibi babam Philip ile başlayacağım.

شاهدت ذلك مع والدي الذي توفى بسرطان الرئة

Bu anı akciğer kanserinden ölen babam olmadan izledim

قال لي والدي، لا تقرأ الكتب في السرير.

Babam bana yatakta kitap okumamamı söyledi.

قالا والدي سامي لابنهما أنّ كلّ المسلمين إرهابيّين.

Sami'nin anne babası ona bütün Müslümanların terörist olduğunu söyledi.

أن والدي كان سيبقى لو لم يصب بسرطان الرئة

babam çok fazla sigara içmeseydi yine burada olur muydu?

كنت أتعرض للإعتداء الجنسي من قبل والدي و أصدقائه

Babam ve arkadaşları tarafından cinsel istismara uğruyor,

سجّل والدي فاضل ابنهما في مدرسة راقية في القاهرة.

Fadıl'ın ailesi onu Kahire'deki prestijli bir okula kaydetti.

ولكن آسف يا والدي، كطفل لقد استأتُ منه لأجل هذه التعليمات،

Üzgünüm baba, çocukken ona bunun için kırılmıştım

هذه هي الأعمال العظيمة التي قام بها والدي فيليب من أجلك.

Bunlar babam Philip'in sizin için yaptığı büyük işler.

- والدي اعتاد أن يكون رجلاً قوياً.
- أبي اعتاد أن يكون رجلاً قوياً.

Babam güçlü bir adamdı.

حسنًا، علمت أنني أردت شخصيتي أن تكون شخصية رجل حقيقي كما كان والدي.

Tıpkı babam gibi karakterimin adam gibi adam olmasını istiyordum.