Translation of "Yapmalısın" in Spanish

0.009 sec.

Examples of using "Yapmalısın" in a sentence and their spanish translations:

- Bence yapmalısın.
- Sanırım bunu yapmalısın.

- Pienso que deberías hacerlo.
- Creo que deberíais hacerlo.
- Pienso que debería hacerlo.
- Creo que deberían hacerlo.

Egzersiz yapmalısın.

Deberías hacer ejercicio.

Görevini yapmalısın.

Deberías completar tu tarea.

Bunu yapmalısın.

Tienes que hacerlo.

Onu yapmalısın.

- Debes hacerlo.
- Lo tenés que hacer.
- Lo tienes que hacer.
- Tenés que hacerlo.
- Debes hacérselo.

- Onu şimdi yapmalısın.
- Bunu şimdi yapmalısın.

Deberías hacerlo ahora mismo.

- Yakında onu yapmalısın.
- Yakında bunu yapmalısın.

Deberías hacer eso pronto.

Peki ne yapmalısın?

¿Qué deberían hacer?

Onu kendin yapmalısın.

- Tienes que hacerlo tú solo.
- Debes hacerlo por tu propia cuenta.
- Debes hacerlo tú mismo.

Onu derhal yapmalısın.

- Tienes que hacerlo de inmediato.
- Tienes que hacerlo inmediatamente.
- Tienes que hacerlo ya.

Yapman gerekiyorsa, yapmalısın.

Si debes, debes.

Hemen şimdi yapmalısın.

- Tienes que hacerlo inmediatamente.
- Tienes que hacerlo ya.

Biraz egzersiz yapmalısın.

Deberías hacer ejercicio.

Onu şimdi yapmalısın.

Deberías hacerlo ahora mismo.

Şimdi ne yapmalısın?

¿Qué tienes que hacer ahora?

Bunu hemen yapmalısın.

- Deberías hacerlo inmediatamente.
- Deberían hacerlo sin demora.

Sana söylediğim gibi yapmalısın.

- Tienes que hacer lo que yo te diga.
- Debes hacer lo que te digo.

Sana söylenildiği gibi yapmalısın.

Tú debes hacer lo que se te dice.

Sana doğru görüneni yapmalısın.

Debes hacer lo que te parece correcto a ti.

Sanırım onu kendin yapmalısın.

Creo que deberías hacerlo tú mismo.

Daha çok egzersiz yapmalısın.

Deberías ejercitarte más.

Bunu benim için yapmalısın.

- Debe usted hacerlo por mí.
- Tiene que hacer esto por mí.

Şimdi ev ödevini yapmalısın.

Tu deberías hacer tu tarea ahora.

Onu bu şekilde yapmalısın.

Lo debe usted hacer así.

Hoşuna gitmesede, işi yapmalısın.

Tienes que hacer el trabajo aunque no te guste.

Bunu kendin için yapmalısın.

- Debes hacerlo por ti mismo.
- Debes hacerlo por cuenta propia.
- Debes hacerlo por tu propia cuenta.

Her zaman elinden geleni yapmalısın.

Es preciso siempre hacer todo lo posible.

Yarınki dersler için hazırlık yapmalısın.

Deberías prepararte para las clases de mañana.

Kemanı her gün pratik yapmalısın.

Deberías practicar con el violín todos los días.

Beğen veya beğenme, bunu yapmalısın.

- Te guste o no, tienes que hacerlo.
- Le guste o no, lo tiene que hacer.

Hoşlan veya hoşlanma, görevini yapmalısın.

Debes hacer tus deberes, te guste o no.

Her zaman doğru olanı yapmalısın.

- Tienes que hacer siempre la cosa correcta.
- Siempre debes hacer lo que es correcto.

Böyle yapmalısın... Boşalmış gibi ses çıkmalı.

Ah... Tiene que hacer... [chupa] Tiene que sonar a vacío. [todos ríen] [hombre] Por ahí no le gusta...

- Sabah kahvaltısı yapmalısın.
- Kahvaltı yapman gerekiyor.

Necesitas desayunar.

Kilo kaybetmek için biraz spor yapmalısın.

Para bajar de peso deberías practicar algún deporte.

Eğer özür dileyeceksen bunu derhal yapmalısın.

Si te vas a disculpar, lo deberías hacer en seguida.

Beğen veya beğenme, bunu hemen yapmalısın.

Tanto si te gusta como si no, debes hacerlo ahora mismo.

Akşam yemeğinden önce ev ödevini yapmalısın.

Tienes que hacer los deberes antes de cenar.

Beğen ya da beğenme, bunu yapmalısın.

Debes hacerlo, te guste o no.

- Bence anlaşmayı yapmalısın.
- Bence anlaşmayı yapmalısınız.

Creo que deberías hacer el trato.

- Bir şey yaparken en iyisini yapmalısın.
- Bir şey yaparken elinden gelenin en iyisini yapmalısın.

En lo que sea que hagas, debes esforzarte al máximo.

Onurlu bir şey yapmalısın ve istifa etmelisin.

Deberías hacer lo honorable y resignarte.

Meşgul olabilirsin ama yine de ödevini yapmalısın.

Por más ocupado que estés, debes hacer tus tareas.

- Sana söylediğim gibi yapmalısın.
- Dediğimi yapmak zorundasın.

Tienes que hacer lo que yo te diga.

Ondan özür dilemelisin, ve bunu derhal yapmalısın.

Debes pedirle perdón, y hacerlo de inmediato.

Onur ve ölüm arasında bir seçim yapmalısın.

Debes elegir entre honra y muerte.

Bir şeyin doğru yapılmasını istiyorsan, onu kendin yapmalısın.

Si quieres que algo se haga bien, debes hacerlo tú mismo.

Bir şeyi doğru yaptırmak istiyorsan onu kendin yapmalısın.

Si quieres que algo se haga bien, tienes que hacerlo tú mismo.

- İnternette nasıl reklam yapmalısın?
- İnternet'te nasıl reklam verilir?

¿Cómo deberías anunciarte en internet?

Bir şeyin doğru yapılmasını istiyorsan, onu bazen kendin yapmalısın.

Si quieres algo bien hecho, a veces solo tienes que ir a hacerlo por ti mismo.

Bir şeyin doğru yapılmasını istiyorsan, bazen onu kendin yapmalısın.

Si quieres que una cosa esté bien hecha, a veces tienes que hacerla tú mismo.

Devam etmelisin ve onu yapmalısın, tam yapacağını söylediğin gibi.

Deberías ir y hacerlo, tal como dijiste que harías.

- İstesende istemesende onu yapmalısın.
- İstesen de istemesen de onu yapmak zorundasın.

Tienes que hacerlo, quieras o no.