Translation of "Olmadığı" in Spanish

0.011 sec.

Examples of using "Olmadığı" in a sentence and their spanish translations:

Iyi hisselerimizin olmadığı anlar.

alguien, con el qué y dónde estamos.

Mars'ta hayat olmadığı söyleniyor.

Se dice que no hay vida en Marte.

Hiçbir şey olmadığı görünüyordu.

Parecía que no había nada.

Pazartesi olmadığı için şanslıyız.

Tenemos suerte de que no sea lunes.

Burada da iyi olmadığı konular.

Y esto es lo que no funciona bien.

Işık olmadığı zamanlar sessiz kalacaktı.

Cuando no hay luz, hay silencio.

Sürücünün yeterince dikkatli olmadığı belliydi.

Era obvio que el conductor no había sido lo suficientemente cuidadoso.

Hazır olmadığı için onsuz gittik.

Nos fuimos sin él ya que no estaba listo.

O hiç olmadığı kadar güçlü.

Está más fuerte que nunca.

Param olmadığı için oraya gelemiyorum.

Ya que no tengo dinero, no puedo ir allá.

Bunun doğru olmadığı doğru mudur?

¿Es cierto que esto no es cierto?

O, olmadığı biri gibi davranıyor.

Él es careta.

Gürültü olmadığı zaman burada çalışırım.

Estudio aquí cuando no hay ruido.

Örümceklerin böcek olmadığı iyi bilinir.

Es un hecho conocido que las arañas no son insectos.

Bağlantının olmadığı sadece üç nokta var.

Solo hay 3 artículos que no demuestran una conexión.

Ve insanlar öfkemizle rahat olmadığı için.

y a la gente le incomoda nuestra ira,

Suya ihtiyaç olmadığı zamanlarda seller olurken,

y habrá diluvios cuando el agua no haga falta,

Ancal mantıksal tartışma olmadığı için kötü.

Pero no es tan bueno para fomentar debates reflexivos.

Yanlış olmadığı gibi bir gereklilik aslında

no necesariamente sesgado, en realidad

Başka seçeneğim olmadığı için onu yaptım.

Lo hice porque no tuve elección.

Resim derinliği olmadığı için tuhaf görünüyor.

La imagen se ve extraña, porque no tiene ninguna perspectiva.

Onların ünlü olup olmadığı umurumda değil.

¡No me interesa si son famosos!

Taksi olmadığı için, yürümek zorunda kaldım.

Tuve que caminar porque no había taxis.

Taksi olmadığı için yürümek zorunda kaldım.

Tuve que caminar porque no había taxis.

Bir işim olmadığı için, para biriktiremiyorum.

Dado que no tengo trabajo, no puedo ahorrar dinero.

Başkan pratik olmadığı için fikirden vazgeçti.

El presidente abandonó esa idea por no ser realista.

Ay gökyüzünde olmadığı zaman nereye gider?

¿Adónde va la Luna cuando no está en el cielo?

Kedilerin olmadığı yerde meydan farelere kalır.

- Cuando el gato sale, los ratones hacen fiesta.
- Cuando el gato no está, los ratones hacen fiesta.

Tom senin yerinde olmadığı için memnun.

Tom se alegra de no estar en tu lugar.

Doğru olmadığı veya eksik olduğu ortaya çıkıyor.

ha resultado no ser cierto o estar incompleto.

Bu, çocuk olmanın avantajı olmadığı anlamına gelmiyor.

No quiero decir que ser niño no tenga sus ventajas;

Ve benim cevabım hâlâ çok geç olmadığı.

Mi respuesta es que no es demasiado tarde.

Yapacak bir şey olmadığı için, televizyon izledim.

- Sin nada que hacer, vi televisión.
- Como no tenía nada que hacer, vi la televisión.

Taksi olmadığı için eve yürümek zorunda kaldım.

No había taxis, así que tuve que ir caminando a casa.

Evcil hayvanın olmadığı bir hayatı düşünmek zor.

Es difícil imaginar una vida sin mascotas.

O burada olmadığı zaman çocukla ilgilenmemi istedi.

- Ella me pidió que cuidara de el niño cuando no estuviera aquí.
- Me pidió que cuidara del niño cuando no estuviera aquí.

Hiç müşteri olmadığı için dükkânı erken kapattık.

Como no había clientes, cerramos la tienda más temprano.

Biz para olmadığı için yolculuğumuza devam edemedik.

No pudimos continuar nuestro viaje por falta de dinero.

Aşk birine sahip olmadığı bir şeyi veriyor.

Amar es dar algo que no se tiene.

Biz bir arabamız olmadığı için oraya gidemedik.

- No pudimos ir allí porque no teníamos coche.
- No podíamos ir allí porque no teníamos coche.

Artık ekonomik olmadığı için feribot servisini kapattılar.

Cerraron el servicio de ferry porque ya no era económico.

Tom orada olmadığı için ne olduğunu bilmiyor.

Tom no sabe lo que pasó porque él no estaba ahí.

Bu kuralın geçerli olmadığı bazı durumlar vardır.

Hay casos en que esta regla no aplica.

Ve tırmanmanın mümkün olmadığı dik kayalıklar da var.

Y acantilados muy inestables para escalar.

O da bu ilişkinin sadece bana bağlı olmadığı.

es que la conexión depende no solo de mí.

Bu iki kanat güç konusunda eşit olmadığı sürece,

Mientras estas dos alas no sean equivalentes en fuerza,

Benim fizik ödevimden daha farklı olmadığı ortaya çıktı.

no se diferencian mucho de mis deberes de física.

Bu, aslında... Yoksulluğun önemli olmadığı anlamına mı geliyor?

¿significa eso realmente que la pobreza no importa después de todo?

Kadınlara dünyanın hiçbir yerinde olmadığı kadar değer veriliyor

Las mujeres son más valoradas que en cualquier otro lugar del mundo.

O bitirmek için zamanımızın olmadığı zor bir sınavdı.

Era un examen tan difícil que no tuvimos tiempo de terminarlo.

Onunla birlikte yaşamanın o kadar kolay olmadığı çıktı.

Resultó no ser tan fácil vivir con él.

Yağmurlu sezon olmadığı için bir şemsiyeye gerek yok.

Dado que no es la temporada de lluvia, no hace falta un paraguas.

Onun yirmi kız arkadaşının olup olmadığı umurumda değil.

No me importa si tiene veinte novias.

Tom'un sizinle aynı fikirde olmadığı bir sır değil.

No es secreto que Tom no está de acuerdo contigo.

Uyuma süresince, beyin hiçbir anda olmadığı kadar etkindir.

Mientras dormimos, el cerebro está más activo que en ningún otro momento.

Tom yeterli parası olmadığı için bizimle Boston'a gidemedi.

Tom no pudo ir con nosotros a Boston porque no tenía suficiente dinero.

Tedavisi olmadığı için, bu kronik hastalıktan korunmaya çalışmamız gerek,

Deberíamos intentar evitar esta enfermedad crónica,

Gerekçesi ise Türk müslüman kadınlarının bu kıyafetlere uygun olmadığı

La razón es que las mujeres musulmanas turcas no son adecuadas para esta ropa.

Ateş yakma imkanı olmadığı için, balığı çiğ çiğ yedi.

Cómo él no tenía modo de prender fuego, se comió el pescado crudo.

Hiç itiraz olmadığı için onlar plan ile devam etti.

Ellos procedieron con el plan ya que no hubo objeciones.

Hiç kimsenin önermek için yeni bir şeyi olmadığı açıktır.

Está claro que nadie más tiene algo nuevo que proponer.

Neden biri, gün iyi olmadığı zaman "İyi günler" der?

- ¿Por qué se dice que tengas un buen día cuando el día no es bueno?
- ¿Por qué se dice "Buenos días" cuando el día no es bueno?

Fakat hakikaten, hiç kimsenin doğru projeksiyonu olmadığı gerçeği değişmedi.

Pero el hecho es que no hay una sola proyección correcta.

Bana ihtiyacın olmadığı zaman ilişkimizi bir daha gözden geçiririz" dedim.

Y cuando ya no me necesites, hablamos de nuestra relación".

Otobüste boş koltuk olmadığı için bütün yol boyunca ayakta durdum.

Como no había ningún asiento desocupado en el bus, me fui parado todo el camino.

Yapacak daha iyi bir şeyim olmadığı için sadece bunu yapıyorum.

Lo hago porque no tengo nada mejor que hacer.

Yapacak daha iyi bir şeyim olmadığı için sadece bunu yaptım.

Lo hice porque no tenía nada mejor que hacer.

Ve insanlarla bağımız olmadığı zaman, uğraşırız, bağ kurmanın bir yolunu buluruz

Cuando nos falta la conexión humana, buscamos formas de obtenerla,

Henüz acının var olmadığı bir yere ayak basmadım ama aynı zamanda

y aún me falta llegar a un lugar donde no exista el dolor

Su kütlesi yeterli miktarda olmadığı için sadece dev dalgalar ortaya çıkar

solo surgen enormes olas porque el cuerpo de agua no es suficiente

Tom bir yıldan daha fazla Boston'da yaşamak zorunda olmadığı için mutluydu.

Tom estaba contento de no tener que vivir en Boston durante más de un año.

- At ölür, itlere bayram olur.
- Kedinin olmadığı yerde fareler cirit atar.

- Cuando el gato sale, los ratones hacen fiesta.
- Cuando el gato está ausente, los ratones se muestran valientes.

Onların kendi çocukları olmadığı için küçük bir kızı evlat edinmeye karar verdiler.

Como no tenían hijos propios, decidieron adoptar a una niña pequeña.

- Körlerin ülkesinde, tek gözlü adam kraldır.
- Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler.

En el reino de los ciegos, el tuerto es rey.

- Bu kuralın geçerli olmadığı bazı durumlar vardır.
- Bu kuralın uygulanmadığı senaryolar da mevcut.

Hay casos en que esta regla no aplica.

- Körler diyarında, tek gözlü adam kraldır.
- Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler.

En tierra de ciegos, el tuerto es rey.

Tom John'un beladan başka bir şey olmadığı konusunda Mary'yi uyardı, o onun uyarısını görmezden geldi.

Tom avisó a Mary de que John no era sino un problema. Sin embargo, ella ignoró el aviso.

Bu kuruluşta onların hepsi patron olduğu ve Hintli olmadığı için, herhangi bir karar alınması bir mucize.

Ya que en esta organización todos son caciques y no hay indios, es de extrañar que cualquier decisión se materialice.

Tom'la birkaç dakika konuştuktan sonra onun Fransızcasının çok iyi olmadığı belli oldu, bu yüzden Mary İngilizceye geçti.

Despues de hablar con Tom por unos minutos, se hizo obvio que su francés no era muy bueno, así que Mary cambió a inglés.

Ben buraya dünyada Birleşik Devletler ve Müslümanlar arasında yeni bir başlangıç noktası aramak için geldim; biri karşılıklı ilgi ve karşılıklı saygıya dayalı; biri Amerika ve Müslümanın münhasır olmadığı ve rekabet içinde olması gerekmeyen gerçeğine dayalı.Bunun yerine onlar örtüşürler ve ortak prensipleri paylaşırlar - adalet ve ilerleme prensipleri tüm insanların hoşgörü ve haysiyeti.

Vine aquí a buscar un nuevo comienzo para Estados Unidos y musulmanes alrededor del mundo, que se base en intereses mutuos y el respeto mutuo; y que se base en el hecho de que Estados Unidos y el Islam no se excluyen mutuamente y no es necesario que compitan. Por el contrario: coinciden en parte y tienen principios comunes, principios de justicia, progreso, tolerancia y la dignidad de todos los seres humanos.