Translation of "Kalacaksın" in Portuguese

0.013 sec.

Examples of using "Kalacaksın" in a sentence and their portuguese translations:

Geç kalacaksın.

- Você vai se atrasar.
- Você se atrasará.

Nerede kalacaksın?

Onde você vai ficar?

Hayatta kalacaksın.

Você vai sobreviver.

Gitmek zorunda kalacaksın."

"por isso, tens que te ir embora".

Sen evde kalacaksın.

- Você vai ficar em casa.
- Você ficará em casa.

Ne kadar kalacaksın?

Quanto tempo você vai ficar?

Ödemek zorunda kalacaksın.

- Você terá que pagar.
- Você terá de pagar.
- Você vai ter de pagar.

Gitmek zorunda kalacaksın.

- Vocês vão ter de ir.
- Vocês terão que ir.
- Você vai ter que ir.
- Você vai ter de ir.
- Você terá que partir.
- Você terá que ir.

Sen benimle kalacaksın.

Você ficará comigo.

- Burada ne kadar kalacaksın?
- Burada ne kadar süre kalacaksın?

- Você vai ficar aqui por quanto tempo?
- Quanto tempo você ficará aqui?
- Quanto tempo você vai ficar aqui?

Bununla yüzleşmek zorunda kalacaksın.

Você terá que encarar isso.

Yarın gelmek zorunda kalacaksın.

Você terá de voltar amanhã.

Eve gidip orada kalacaksın.

Você irá para casa e ficará em casa.

Japonya'da ne kadar kalacaksın?

Por quanto tempo você vai ficar no Japão?

Tokyo'da ne kadar kalacaksın?

Quanto tempo ficará em Tóquio?

Yardım almak zorunda kalacaksın.

- Você terá de conseguir ajuda.
- Vocês terão de conseguir ajuda.

Burada beklemek zorunda kalacaksın.

Você terá de esperar aqui.

Londra'da kaç gün kalacaksın?

Quanto tempo você vai estar em Londres?

Çok çalışmak zorunda kalacaksın.

Você terá que trabalhar muito.

Hakone'de ne kadar kalacaksın?

Por quanto tempo você vai ficar em Hakone?

Tom'la konuşmak zorunda kalacaksın.

Você terá de falar com Tom.

Boston'da ne kadar kalacaksın?

Até quando vocês ficarão em Boston?

Yalnız gitmek zorunda kalacaksın.

- Você terá de ir sozinho.
- Você terá de ir sozinha.
- Você terá que ir sozinho.
- Você terá que ir sozinha.

Eğer koşmazsan geç kalacaksın.

Se você não correr, se atrasará.

Burada ne kadar kalacaksın?

Vai ficar por quanto tempo?

Fransa'da ne kadar zaman kalacaksın?

- Quanto tempo vocês vão ficar na França?
- Quanto tempo você vai ficar na França?

Derhal git, yoksa geç kalacaksın.

Vá logo, se não vai se atrasar.

Onu yapmaktan vazgeçmek zorunda kalacaksın.

Vocês vão ter que parar de fazer isso.

Ne zamana kadar Japonya'da kalacaksın?

Até quando você ficará no Japão?

Acele et, yoksa geç kalacaksın.

Se apresse ou você vai se atrasar.

Acele et; yoksa geç kalacaksın.

Apresse-se ou chegará tarde.

Bütün gün yatakta mı kalacaksın?

Você vai ficar deitado o dia todo?

Daha özel olmak zorunda kalacaksın.

Você terá quer ser mais específico.

New York'ta ne kadar kalacaksın?

Até quando você ficará em Nova York?

Bir süre burada bizimle kalacaksın.

Por uns tempos você vai ficar aqui com a gente.

Yarına kadar beklemek zorunda kalacaksın.

Você vai ter de esperar até amanhã.

Acele et, yoksa okula geç kalacaksın.

- Se apresse ou você vai se atrasar para a escola.
- Apresse-se , ou você vai se atrasar para a escola.

- Bence memnun kalacaksın.
- Bence memnun kalacaksınız.

Eu acho que você vai gostar.

Burada mı kalacaksın yoksa gidecek misin?

Você fica aqui ou vai embora?

Bunu Tom'dan rica etmek zorunda kalacaksın.

Você terá de perguntar isso ao Tom.

"Pekin'de ne kadar kalacaksın?" "Pazara kadar."

"Até quando você ficará em Pequim?" "Até domingo."

Derhal git, yoksa okula geç kalacaksın.

Vá de uma vez, ou vai chegar tarde ao colégio.

Bunu benim için yapmak zorunda kalacaksın.

- Você vai ter que fazer isso por mim.
- Você vai ter que fazer isso para mim.

Acele et, aksi halde öğle yemeğine geç kalacaksın.

Apressa-te, senão estarás atrasado no almoço.

- İçmek için ne alacaksın?
- Ne içmek zorunda kalacaksın?

- O que desejas beber?
- O que você quer beber?

- Tom'da ne kadar kalacaksın?
- Tom'larda ne kadar duracaksın?

Quanto tempo você vai ficar na casa do Tom?

Çoktan yetişkin oldun. Ne zamana kadar burada kalacaksın?

Já és adulto. Até quando vais ficar aqui?

İşi hazirandan önce bitirmek istiyorsan çok daha iyi çalışmak zorunda kalacaksın.

Se é para você terminar o trabalho antes de junho, você terá que trabalhar muito melhor.

Dolabın zaten tıka basa dolu. Başka bir yerde aldığın yeni giysiler için yer açmak zorunda kalacaksın.

Seu armário já está lotado. Você vai ter que arrumar espaço em algum outro lugar para as roupas que comprou.

- Ne kadar Avustralya’da kalacaksın?
- Ne kadar Avustralya’da kalacaksınız?
- Ne kadar Avustralya’da kalıyorsun?
- Ne kadar Avustralya’da kalıyorsunuz?

Quanto tempo você vai ficar na Austrália?