Translation of "Içine" in Portuguese

0.006 sec.

Examples of using "Içine" in a sentence and their portuguese translations:

Kuyunun içine bak.

- Olhe para o poço.
- Olha para o poço.
- Olhe dentro do poço.

- Tom çalıların içine saklandı.
- Tom çalıların içine gizlendi.

Tom se escondeu nos arbustos.

Sizi resmen içine çekiyor!

Suga-nos para o fundo!

Tanrım, beni içine çekiyor.

Está mesmo a sugar-me.

Sizi resmen içine emiyor.

Suga-nos para o fundo!

Tamam, içine girelim bakalım.

Vamos entrar.

Bu deliğin içine girdi.

Desceu para o buraco.

Öğrencileri odanın içine çağırdı.

Ela chamou para os alunos para a sala.

Tom çalıların içine atladı.

Tom pulou nos arbustos.

Pekâlâ, buradan arazinin içine giriyoruz.

Daqui vamos para o interior.

Gözlerimizle içine sızamadığımız bir dünyadır.

É um mundo que os nossos olhos não conseguem penetrar.

O onu kutunun içine koydu.

Ela colocou na caixa.

İçine bir göz atmak istiyorum.

Eu quero dar uma olhada dentro.

Tom kaseyi mikrodalganın içine koydu.

Tom colocou a tigela no micro-ondas.

Tom paraları kutunun içine koydu.

Tom colocou as moedas na caixa.

Sekreter mektubu zarfın içine koydu.

A secretária colocou a carta no envelope.

Yumurtaları kaynar suyun içine koyun.

Coloque os ovos na água fervente.

Tom soğuk su içine daldı.

Tom mergulhou na água gelada.

Yeni teknoloji sayesinde... ...karanlığın içine bakabiliyoruz.

Usando uma nova tecnologia, podemos ver no escuro.

...sekiz gözüyle manzarayı iyice içine çeker.

... o macho absorve o que há no local com os oito olhos.

Bazı komşularımı da işin içine katacağım,

Vou incluir alguns vizinhos,

Lütfen doğru cevabı daire içine alın.

Por favor circule a resposta certa.

Fotokopi makinesinin içine birkaç kağıt koy.

Coloque um pouco de papel na copiadora.

Tom suyun içine bir şeyler koydu.

Tom colocou alguma coisa na água.

Elimi tut ve gözlerimin içine bak.

Segure a minha mão e olhe nos meus olhos.

Tom buzdolabını açtı ve içine baktı.

O Tom abriu o refrigerador e olhou dentro.

- Polisler binanın içine gaz bombaları attılar.
- Polisler binanın içine göz yaşartıcı gaz bombaları attılar.

Os policiais jogaram bombas de gás lacrimogêneo para dentro do prédio.

Bu başınıza gelirse ve buzun içine düşer,

Se isto lhe acontecer e cair pelo gelo,

Peki, ne yapacağız? Mağaranın içine mi girelim,

O que vamos fazer? Vamos usar a caverna e entrar?

Biraz su alıp bunu deliğin içine dökebilirim.

juntar um pouco dela, deitá-la no buraco,

İşe yararsa onu bunun içine sokmaya çalışacağız.

Vamos tentar apanhá-la aqui, caso isto funcione.

Ve onu bu şeffaf şişenin içine koyabilirim.

e pô-la dentro desta garrafa transparente.

Yiyecek taşıdım, içine yiyecek koyup ağaçlara astım.

para carregar comida, para elevar comida em árvores...

Kaza, trafiği büyük bir karışıklık içine soktu.

O acidente causou uma grande confusão no trânsito.

- Bill oldukça çekingendir.
- Bill oldukça içine kapanıktır.

Bill é muito reservado.

Bir valizin içine konmuş ve evin altına gömülmüştü.

Tinha sido metida dentro de uma mala e enterrada por baixo da casa.

Onları içine alan ve destekleyen bir toplum yaratmaya

uma sociedade que inclua e apoie,

Bunu kimyasallarla doldurup tüm kayaları bunun içine atarlardı

Antes, enchiam-no com químicos, depois deitavam pedras lá para dentro

Ya da o paslı hurda yığınının içine gireceğiz.

Ou podemos tentar no monte de ferro-velho.

Ama artık, yeni teknoloji sayesinde bu karanlığın içine bakabiliyoruz.

Mas, agora, com uma nova tecnologia, podemos ver nesta escuridão...

- Yolculuk ederken utangaç olma.
- Seyahat ederken içine kapanık olmayın.

Não fique pouco à vontade quando viaja.

Bu nedenle kendime bir pelerin yaptım ve iyice içine saklandım.

Por isso, construí as minhas capas e atei-as bem à minha volta.

Küçük köpek bir çukur kazdı ve yiyeceğini onun içine gömdü.

O cachorrinho cavou um buraco e enterrou a comida dele aí.

Ama orası mağaranın içine göre en azından 20 derece daha sıcaktır.

Mas, aqui fora, estão mais seis graus do que dentro da caverna.

Biz yaşamımızdan tek bir sayfa yırtamayız ama kitabı ateşin içine atabiliriz.

Não podemos rasgar nenhuma página de nossa vida, mas podemos jogar o livro no fogo.

Ve onu bu şeffaf şişenin içine koyabilirim. Tüm böcekler ışığa doğru uçacaktır.

e pô-la dentro desta garrafa transparente. Os insetos serão atraídos pela luz.

Anneannem bir avuç yeşil fasulyeyi çıkardı. Onları eski bir tavanın içine döktü. Sabırla onları kızarttı, bakır kulplu bir ahşap el değirmeninde öğüttü, sonucu eski moda bir Macar espresso makinesi içine sıktı, onu bir tepsiye koydu ve iki saat sonra, o kahveydi.

Minha avó colheu um punhado de grãos verdes, despejou-os em uma panela velha, torrou-os pacientemente, triturou-os em um almofariz de madeira com um pilão de cobre, comprimiu cuidadosamente o resultado em uma antiquada cafeteira húngara, colocou-a em um bandeja e, duas horas mais tarde, tínhamos café.