Translation of "çağırdı" in German

0.008 sec.

Examples of using "çağırdı" in a sentence and their german translations:

Polisleri kim çağırdı?

- Wer hat die Bullen gerufen?
- Wer hat die Polizei gerufen?

Tom yardım çağırdı.

Tom rief um Hilfe.

Tom sekreterini çağırdı.

Tom rief seine Sekräterin.

Ve Napolyon'u savaşmaya çağırdı.

und forderte Napoleon auf, weiter zu kämpfen.

Öğrencileri odanın içine çağırdı.

Sie rief die Schüler ins Zimmer.

Birisi polis çağırdı mı?

Hat jemand die Polizei gerufen?

Tom beni geri çağırdı.

Tom rief mich zurück.

Patronum beni ofisine çağırdı.

Mein Chef hat mich in sein Büro gerufen.

Tom bir uzman çağırdı.

Tom ließ einen Fachmann kommen.

Tom, Mary'yi telefona çağırdı.

Tom rief Mary ans Telefon.

Tom bir ambulans çağırdı.

Tom rief einen Krankenwagen.

Leyla bir ambulans çağırdı.

Layla rief einen Krankenwagen.

- O, bana bir taksi çağırdı.
- O bana bir taksi çağırdı.
- O benim için bir taksi çağırdı.

Er rief mir ein Taxi.

- Tom Mary için bir taksi çağırdı.
- Tom Mary'ye bir taksi çağırdı.

- Tom rief Mary ein Taxi.
- Tom rief ein Taxi für Mary.
- Tom rief Maria ein Taxi.
- Tom nannte Maria ein Taxi.

Ona ayısını Ted olarak çağırdı.

Sie nannte ihren Bären Ted.

Tom bana bir taksi çağırdı.

- Tom rief mir ein Taxi.
- Tom hat mir ein Taxi gerufen.

Tom Mary'ye bir taksi çağırdı.

- Tom rief Maria ein Taxi.
- Tom nannte Maria ein Taxi.

O, akıl hastalıkları uzmanını çağırdı.

Sie rief den Psychiater an.

Öğretmen öğrencileri alfabetik sırayla çağırdı.

- Der Lehrer hat die Schüler dem Alphabet nach aufgerufen.
- Der Lehrer rief die Schüler in alphabetischer Reihenfolge auf.
- Der Lehrer rief die Schüler alphabetisch auf.

John yüksek sesle garsonu çağırdı.

Johann rief lauthals nach dem Kellner.

Jim bana bir taksi çağırdı.

Jim hat mir ein Taxi bestellt.

Başkan Jackson kabineyi toplantıya çağırdı.

Präsident Jackson berief ein Treffen seines Kabinetts ein.

O bana bir taksi çağırdı.

Er rief mir ein Taxi.

Okul müdürü Tom'u odasına çağırdı.

Der Schuldirektor ließ Tom in sein Arbeitszimmer kommen.

- O benim için bir taksi çağırdı.
- O, benim için bir taksi çağırdı.

Er rief mir ein Taxi.

Tom benim için bir taksi çağırdı.

- Tom rief mir ein Taxi.
- Tom hat mir ein Taxi bestellt.

1813'te Napolyon, Soult'u Lützen'de savaştığı Almanya'ya çağırdı

1813 rief Napoleon Soult nach Deutschland, wo er in Lützen kämpfte und

Tom'un arkadaşları onu Bay Para Çantası diye çağırdı.

Tom wurde von seinen Freunden „Herr Geldsack“ genannt.

- Beni buraya onlar çağırdı.
- Buraya gelmemi onlar istedi.

Ich bin hergebeten worden.

Başkan, halkı yoksulluk ve hastalıklarla mücadelede birleşmeye çağırdı.

- Die Präsidentin rief das Volk zur Einigkeit im Kampf gegen Armut und Krankheit auf.
- Der Präsident rief das Volk zur Einigkeit im Kampf gegen Armut und Krankheit auf.

Bir ankesörlü telefon buldu ve bir taksi çağırdı.

Er fand eine Telefonzelle und rief ein Taxi.

Napolyon Lannes'ı Prusya ile savaş için orduya yeniden katılmaya çağırdı.

auf, sich wieder der Armee für den Krieg mit Preußen anzuschließen .

Napolyon, 1809'da Avusturya ile savaş için Lannes'ı geri çağırdı

Napoleon erinnerte Lannes an den Krieg mit Österreich im Jahr 1809.

Tom onlara uçak kazasından bahsetmek için öğrencileri odaya geri çağırdı.

Tom rief die Schüler zurück ins Zimmer, um von dem Flugzeugabsturz zu erzählen.

Anne çocukları birbiri ardına adlarıyla çağırdı, ancak hiçbiri cevap vermedi.

Die Mutter rief die Kinder nacheinander beim Namen, doch keines antwortete.

Mary Tom'un onu baloya çağıracağını düşündü ama o başka birini çağırdı.

Maria dachte, Tom würde sie zum Ball bitten, doch er bat eine andere.

Güney Kore ne yaptı? Güney Kore tüm vatandaşlarını evine çağırdı ilk önce.

Was hat Südkorea getan? Südkorea rief zuerst alle seine Bürger zu sich nach Hause.

- Sonunda doktorun sekreteri Tom'un ismini çağırdı.
- Nihayet doktorun sekreteri Tom'un adını seslendi.

Endlich rief die Sprechstundenhilfe Tom auf.

Annemin benden bir şey saklayıp saklamadığını merak ediyorum. Bugün beni "orospu çocuğu" diye çağırdı.

Ich frage mich, ob mir meine Mutter etwas verheimlicht: Sie hat mich heute "Hurensohn" genannt.