Translation of "Getirmek" in Polish

Öğle yemeğini getirmek zorunda değilsin.

Nie musisz przynosić własnego obiadu.

Oğlumu ofisine getirmek zorunda mıyım, Doktor?

Panie doktorze, czy mogę przyprowadzić syna do pańskiego gabinetu?

Tom eve bir hediyelik eşya getirmek istedi.

Tom chciał zabrać pamiątkę do domu.

Ama bunu bir meslek hâline getirmek istemedim.

Nie chciałem przemienić tego w pracę.

Ama geri dönüp suyu getirmek biraz zaman alacaktır.

ale cofnięcie się po wodę zajmie trochę czasu.

Yerlerden gelen 1400 insanı bir araya getirmek bir mucizedir.

z tak różnych miejsc.

Yani dünyayı daha iyi bir yer hâline getirmek demek.

Oznacza więc czynienie świata lepszym.

Hükümet ülkemizi temiz ve yeşil hale getirmek için çaba sarf etmiştir.

Rząd dołożył wszelkich starań, by nasz kraj stał się czysty i zielony.

Dünyayı daha iyi bir yer hâline getirmek için ne yapabileceğimize odaklanmalıyız.

na tym, co możemy zrobić dla innych ludzi i uczynić świat lepszym.