Translation of "Tarzı" in Japanese

0.008 sec.

Examples of using "Tarzı" in a sentence and their japanese translations:

O tam onun tarzı.

- それがまさに彼女の癖です。
- それがまさに彼女のやり方だ。
- それがまさに彼女流だ。

Onun düşünme tarzı mantıklı.

彼女の思考法は合理的だった。

Onun kendi tarzı vardı.

彼はあくまで自分の思いどおりにやろうとした。

Herkesin kendi tarzı vardır.

それぞれのスタイルがあるんだろうね。

Dorothy DeLay'in tarzı ile çalışmış

彼はドロシー・ディレイのメソッドで練習し

Onun düşünme tarzı çok çocukça.

彼の考えはとても幼い。

O, giyinme tarzı hakkında dikkatsizdir.

彼女は服装にかまわない。

Sakura'nın konuşma tarzı beni sinirlendiriyor.

- さくらの話し方って、私の神経に障るんだけど。
- 咲桜の話し方って、癇に障るのよ。
- 桜の話し方って、神経に障るのよね。

Yazarın mükemmel bir tarzı var.

あの作家の文体は優れている。

Malaya peştemalı tarzı elbiseni seviyorum.

あなたのサロン風のスカートが好きです。

Tom'un konuşma tarzı beni sinirlendirdi.

トムの話し方に私はいらいらさせられた。

Görünüşü de hayat tarzı kadar gariptir.

‎生態と同様に ‎外見も変わっている

Onun kişisel bir konuşma tarzı vardı.

彼女は個性的な話し方をしていた。

Onun konuşma tarzı benim sinirlerimi bozuyor.

- 彼女の物の言い方は私の神経をとがらせる。
- 彼女の言い方は私の神経を尖らせる。

Onların geleneksel yaşam tarzı artık yok.

彼らの伝統的な生活模様は、もはや存在しない。

Onların ona davranış tarzı hakkında söylendi.

彼は彼等の自分に対する扱いに不満を言った。

Onun düşünme tarzı benimkine çok benzer.

彼の考えは僕のと似ている。

Onun çocuklarına davranma tarzı bir suçtur.

彼の子供の扱い方ときたらひどいものだ。

Benim doktorumun, hastalarına yaklaşım tarzı mükemmeldir.

私の先生は患者の扱い方がとてもていねいだ。

Bu giyim tarzı Paris'te ortaya çıkmıştır.

この服装様式はパリに始まった。

Kafeterya self-servis tarzı bir restorandır.

カフェテリアは料理を自分で取るセルフサービスのレストランです。

Batı tarzı bir otelde kalmak istiyorum.

私は洋式のホテルに泊まりたい。

Gerçek, çantanı toplayıp çık tarzı bir seyahate.

カバンに荷物を詰めて 実際に出る旅です

Kayalar Japon tarzı bahçede güzel biçimde düzenlendi.

その日本庭園には石が見事に配置されている。

Bana onun her zaman davranış tarzı budur.

彼はいつもそんなふうに私をあしらうのです。

Onun yürüme tarzı babasını bana çok hatırlatıyor.

彼の歩き方を見るとお父さんをつくづく思い出します。

Bu ekipteki herkesin kendi vuruş tarzı var.

そのチームの選手は各自めいめいのバットを持っている。

Onun kendine özgü bir düşünme tarzı yok.

彼は意志が弱い。

Kişinin yaşam tarzı, büyük ölçüde para ile belirlenir.

人の生活様式の大半はお金によって決まる。

Ebeveynlerimin konserde benim hakkımda övünme tarzı can sıkıcıydı.

両親がコンサートで僕のことを自慢するさまを見て、ばつが悪かった。

Onun ekmeği özel bir şekilde yapma tarzı var.

彼女は特別な作り方でパンを焼いている。

Onun canı bazen Japon tarzı yemek yemek istiyor.

時々、和食が食べたくなります。

Bir kişinin bir şeye bakma tarzı onun durumuna bağlıdır.

ものの見方というのは立場に依るものだ。

Bazı insanlar sıcak köriyi severler ama bu Jeff'in tarzı değil.

辛いカレーを好む人もいるが、ジェフの口にはあわない。

Bu kitap size Amerikan yaşam tarzı hakkında net bir fikir verecektir.

この本を読めば、アメリカ人の生活様式がよく分かるだろう。

Onlar Japon tarzı odayı duyduklarında insanların çoğu muhtemelen bir tatami odası düşünüyor.

和室と聞くと、皆さんは畳の部屋のことを思い出すかもしれません。

Onun iyi bir tarzı var, bu yüzden giydiği her şey iyi görünüyor.

彼女はスタイルがいいから、何を着てもよく似合う。

Akkarınca ayaklarının tıkırtılarını bile. Bu gizli hayat tarzı başka yırtıcılardan saklanmasını da sağlar.

‎シロアリのかすかな足音も ‎姿を隠して生活することで ‎捕食者から身を守れる

Paranın konuştuğu bu sert, küçük dünyada, onun hayat tarzı derin bir nefes taze hava gibi.

金が物言う、世知辛いこのご時世に、彼の生き方は一服の清涼剤だね。

Japon tarzı bir handa, onlar her türlü ihtiyacınla ilgilenirler, bu nedenle parmağını kaldırmak zorunda kalmazsın.

旅館は、上げ膳据え膳がうれしいね。